El birliğiyle “milli orduya kumpas” kuranları arıyoruz. Hiç aramayalım. Dün başıma gelenleri anlatayım da askerlerimizin o “kumpasa” nasıl düştüğünü, zindanlarda niye çürüdüğünü/çürütüldüğünü anlayın.
7 Mart’ta yazdığım, “Mamak Komutanı Hangi Gazeteciden Rahatsız Oldu” başlıklı haberimi hatırlayacaksınız. (http://www.odatv.com/n.php?n=mamak-komutani-hangi-gazeteciden-rahatsiz-oldu-0703141200)
Cezaevi ziyaretleriyle ilgili kanun ve yönetmelikler çok açık olduğu halde Mamak Askeri Cezaevi Komutanı’nın talebiyle Milli Savunma Bakanlığı, tutuklu veya hükümlünün 3 kişilik arkadaş listesinde olsa bile eğer gazeteciyse, haftalık olağan ziyaret hakkını kullanabilmek için her hafta Milli Savunma Bakanlığı’ndan izin alması gibi yeni bir “hukuk” ihdas ediyordu. Bir diğer ifadeyle hem gazeteciler peşinen “sakıncalı” sayılıyor, hem de mesleğimize bariz ayrımcılık yapılıyordu.
Önceki gün Milli Savunma Bakanlığı’na dilekçeyle başvurup, alınan bu kararın mevcut yasal hükümlere ters düştüğünü, gözden geçirilmesi gerektiğini belirttikten sonra şöyle dedim:
“Eğer 3 kişilik arkadaş listesinde bulunmamla ilgili sakıncalı bir husus varsa tarafıma bildirilmesini talep ediyor, yasal haklarım saklı kalmak üzere Devlete ve TSK’ne saygım gereği, bu hafta Cuma günü Mamak Askeri Cezaevi’nde kalmakta olan, 3 kişilik arkadaş listesinde bulunduğum arkadaşım Deniz Yarbay Kürşad Güven Ertaş’ı ziyaret etmeme izin verilmesi hususunu saygılarımla arz ederim.”
Dün sabah saatlerinde Milli Savunma Bakanlığı’na arayıp, talebime olumlu cevap verileceğini öğrendikten sonra Mamak Askeri Cezaevi’ne gittim. İzin yazısı gelmemişti. Uzun süre kapının önünde bekledim.
Ben orada beklerken, arkadaşım Güven Ertaş başta olmak üzere görüş günü olan askerlerin hiçbiri oturup, aileleriyle sohbet edemedi, herkesin huzuru kaçtı. Benim için ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini bilemediler. “Gidin ailelerinizle görüşün. İzin gelmese de akşama kadar burada oturup, bekleyeceğim” dememe rağmen, gidip görüş yapmadılar.
Yaklaşık 2 saat sonra izin geldi. Geldi de asıl kıyamet ondan sonra koptu. Görevliler, arkadaşımla 1 saat kapalı (camın arkasından telefonla) görüş için izin verildiğini söylemez mi?
Milli Savunma Bakanlığı’nın yazısında böyle bir ibare bulunmadığı gibi, kapalı görüş için bakanlıktan izin alınması gerekmediğini, askeri savcılığın izninin yeterli olduğunu hatırlattıp, “Şimdi arkadaşımı ailesinden ayırıp, kapalı görüş alanına getireceksiniz, öyle mi?” dedim. Ve bu şartlarda görüş yapmayı reddettim.
Ardından Milli Savunma Bakanlığı Adalet İşleri Başkanlığı’nı arayıp, Cezaevi görevlilerine söylediklerimi tekrarladım. “Dilekçenize bir daha bakalım” dediler.
5 dakika sonra cezaevi görevlileri bir kez daha geldi; 1 saat açık görüş yapabileceğimi müjdeledi(!).
Saatlerdir demir parmaklıkların ardında bekleyen o değerli subaylar, kardeşim arkadaşım Güven Ertaş derin bir nefes aldı… Görüş odasında beni alkışlarla karşıladılar… Sanki sorumlu ve sorunlu onlarmış gibi nasıl özür dileyeceklerini bilemediler, kurumları adına duydukları üzüntüyü anlatmaya çalıştılar.
1 saatin bitiminde de görevliler eşliğinde “törenle” dışarı çıkarıldım…
İşe bakın; Cezaevindeki insanın arkadaş listesine müdahale ediliyor… Yetmiyor, böylesi bariyerler çekiliyor…
Anlamadığım şu; Kendi silah arkadaşlarına sahip çıkılmasından kim, niye rahatsızlık duyuyor? Onlara sahip çıkamamaktan mahcubiyet duyacakları yerde, bu ne hâl?
Şunu söyleyeyim; Bu ziyaretleri gazeteci kimliğimle değil, vatandaş kimliğimle yapıyorum. Ancak gerekirse gazetecilikten istifa eder, haksızlığa hukuksuzluğa uğrayan o insanları ziyaretten yine de vazgeçmem.
Değerli Hocam Prof. Ümit Özdağ önceki gün hakkımda, “Yüreğinin bir çok asker ve polisten daha büyük olduğunu gördüğüm dev bir Türk kadını” diye yazdı. Hiç de hak etmediğim bu tespitten büyük bir mahcubiyet duymuştum, ama görülüyor ki, maalesef haklıymış!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
15 Mart 2014
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/d7a9af5b-1503141200.html