İktidar Pazartesi günkü Bakanlar Kurulu toplantısında Okullarda Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ni değiştirip, ilk ve orta öğretimde de türbanın önünü açtı. Her yerden tepki yağıyor. CHP’nin sözcüleri de konuşuyor. Lâkin Genel Başkan Kılıçdaroğlu 4 gündür sus pus.
Önce AKP iktidarının ilkokulda türbana yaklaşımı konusunda bir not aktarayım, sonra Kılıçdaroğlu’nun “dönüşümünü” anlatacağım.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç ilköğretimde türban kararını açıklarken, “Özellikle bazı kız öğrencilerimizin hasretle beklediklerini biliyorum. Son Bursa ziyaretimde de okulların açılışında öğrencilerle bir araya geldiğimizde onlar heyecanlı bir şekilde bu müjdeyi bekliyorlardı… Öğrencilerimiz ve velilerimiz için hayırlı olmasını da diliyorum” dedi.
2010 yılının Ekim’ine gidelim. Bazı illerde ilkokul öğrencilerinin türbanla okula gönderildiği haberleri çıktı. Bunun üzerine dönemin AKP Grup Başkanvekili, şimdinin Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli şöyle konuştu:
“Çok açık söylüyorum, ilköğretimde başörtüsü serbestliği gibi bir proje ve çalışmamız asla yok. Yaşananlar provokasyon. Acaba birileri 28 Şubat dönemindeki olayları akıllara getiren toplum mühendisliğine mi soyundu diye düşünüyoruz. Sekiz yıldır iktidardayız. Bu alanda tek bir sorunla karşılaşmadık. Ne ailelerin, ne de çocukların böyle bir sorunu var.”
AKP’lilerin “dün dündür, bugün bugündür” tarzına nasılsa alıştık, Kılıçdaroğlu’na geçelim.
Ekim 2010’daki ilkokullarda türban haberi CHP’nin Abant toplantısında da gündeme geldi. Kılıçdaroğlu gerek ilköğretimde, gerek kamuda türban serbestisi konusunda şunları söyledi:
“Öyle şey olmaz zaten. Bir hukuk devletinde zorunlu alanlar bellidir. O zorunlu alanlarda nelerin olduğu bellidir. İlköğretim, ortaöğretimde türban diye bir şey olmaz zaten, orada devletin koyduğu kurallar vardır. O kurallara herkes uymak zorundadır, oralarda zorunlu eğitim var biliyorsunuz. Kamuda da öyle konan kurallar vardır. Bir milletvekili TBMM Genel Kurul Salonu’na kravatsız girebiliyor mu? Hayır. Kuralı kim koydu, devlet koyuyor bu kuralları. Bu kurallara herkes uyacak. Sadece bizim ülkemizde mi bu böyle; gidin Papua Yeni Gine’de de böyledir, Angola’da da böyledir, İngiltere’de de böyledir. Devlet dediğiniz, bir kurumlar ve kurallar rejimidir, herkes uyacaktır.”
Kılıçdaroğlu’nun, “Olmaz öyle şey” dediği 3 yıl sonra Ekim 2013’te kamuda da, TBMM’de de oldu. Kılıçdaroğlu, TBMM’ye türbanlı milletvekilleri girdiğinde yapılan konuşmalardan “memnuniyet duyduğunu” ifade etti. Şimdilerde artık CHP’de de türbanlı milletvekilinin olması gerektiği konuşuluyor.
Devam edelim:
2010 yılının Kasım ayı; İlkokulda türban tartışmalarına dönemin Başbakanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım da katıldı.
Bütün bu konularla ilgili milletvekili seçimlerini ve Anayasa’yı çok önemsediğini belirten Erdoğan, “Yeni Anayasa ile birlikte bu soru işaretlerinin netliğe kavuşacağı düşüncesindeyim. Halkımızla bütünleşerek bu soruları netliğe kavuşturmanın da mücadelesini vereceğiz. Özgürlüklerin tanımını yapmak, bireysel açıklama noktasında değilim. Özgürlüklere olan inancım çok farklı. Yeni anayasayı hazırlıyacağız. Meclis’te isteriz ki, en geniş manada mutabakatla bunu çıkardığımız takdirde bu tür açıklamalara da yer kalmayacaktır” şeklinde konuştu. .
Bayan Gül, “İlkokulda türban olmaz” derken, Cumhurbaşkanı Gül’den, “Eşim haklı” açıklaması geldi.
-Kılıçdaroğlu Tehlikenin Farkında mı?-
“Hepimiz şaşırdık bu ne açılım” twittleri atan Kılıçdaroğlu da çeşitli toplantı ve tv programlarında şu değerlendirmeleri yaptı:
“Başbakan Erdoğan’ın ilköğretimde türban konusunda sessiz kalması vahim ve Başbakan’a yakışmıyor. İlköğretimde türbanın özgürlüğü olmaz, çocuklar devletin koyduğu kurallar içinde okullarına devam ederler. Başbakan Erdoğan’ın bu konuda çok net söylemlerde bulunması gerekiyor. Evet, ‘Devletin koyduğu kurallar vardır, ilköğretimde o kurallar geçerlidir, bütün çağdaş ülkelerde olduğu gibi. Biz de çağdaş bir ülkeyiz, bizde de aynı kurallar geçerlidir’ demesi gerekirdi. Öyle anlaşılıyor ki, Sayın Başbakan dini siyasete alet etmeye devam edecektir ve bunun ilkokul yaşındaki çocuklara indirgenmesi gerçekten de ülkenin geleceği açısından son derece tehlikelidir. Sayın Başbakan umarım bu tehlikenin farkındadır, farkında olmak zorundadır. Birilerinin, bizlerin, aydınların, toplumun, yazarların çizerlerin bu ülkeyi sevenlerin, hepimizin Sayın Başbakan’a bunu hatırlatması lazım. Sayın Başbakan yanlış yapıyorsun. Oy avcılığı din üzerinden yapılmamalıdır. İnanç üzerinden oy avcılığı yapılmamalıdır. Dini eğer siyasete alet edersek her şeyden önce inancımıza haksızlık yapmış oluruz.”
“İlköğretimde, lisede böyle bir şey olmaz. Çocuğun özgürlüğü olmaz, çocuk anne ve babanın, okulda da öğretmenin geleceğe hazırlanması için yönlendirilir. Sorgulayan bir eğitimle yönlendirilir, geleceği görmesi, olayları sorgulaması, bilgi biriminin olması istenir. O çocuk alınır, yetiştirilir. Hangi anne baba diyor ki (benim çocuğum istediğini yapsın)?”
“Bütün türbanlı vatandaşlarıma sesleniyorum; Sayın Başbakan sizin başınızdaki örtüyle siyaset yapıyor, buna izin vermesinler. Buna izin verdikleri zaman bu sorun çözülmez. Eğer buna izin verirlerse, erkek egemen toplumu kabul ediyorlar demektir. Niye onlar mücadele etmiyor da Allah aşkına erkekler bu işle uğraşıyorlar? Erkeklerin başka işi mi yok? Oy kaygısıyla oy avcılığı yapıyorlar.”
“Sayın Başbakan bu konuda samimi değil. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları da var, yani üniversite dışında böyle bir şey olmaması gerektiğini özenle söylüyor. Buna katılıyoruz zaten biz de ama iktidar yetkilileri bu konuda ses çıkarmıyorlar. Niye ses çıkarmıyorlar? Niye net olmuyorlar? Kimin inancını sömüreceksin? İnanç sömürüsü yapacaksın. İnanç sömürüsü yapmak Allah aşkına Müslümanlığa hakaret demek değil midir?”
“Sayın Başbakan, gizli gündemi olan bir iktidarın başındaki kişidir. Ve bunu söylemleriyle anlatıyor zaten. Biz gizli gündemi olduğunu söylüyoruz, bunu uzun süredir biz dile getiriyoruz. Gizli gündemi olan bir iktidar ülkeyi sağlıklı yönetemez. Bir Başbakan, bu konuda çıkıp net düşüncelerini halka anlatmak durumundadır. Başbakan korkuyor mu, cesaret mi edemiyor, hayır gizli gündemi var. Gizli gündemini Türkiye’de yaşama geçirmek istiyor. Buna izin vermeyeceğiz.”
Kılıçdaroğlu’nun, “Böyle şey olmaz… Buna izin vermeyeceğiz” dediği ilköğretimde türban da 3 yıl 10 ay sonra 22 Eylül’de hayata geçirildi.
-Kılıçdaroğlu Nereden Nereye-
Ama Kılıçdaroğlu sus pus. Acaba neden? Sebebi, CHP Olağanüstü Kurultayı öncesi, 25 Ağustos’ta Taraf Gazetesi’nin yaptığı “dönüşüm” röportajında yöneltilen şu sorular ve verdiği şu cevaplar olabilir mi?
Soru : Bundan sonra, mesela, başörtüsüyle liseye de gidilebilsin mi, polis ya da asker olunabilsin mi?
Cevap : Türkiye bunları aşmak zorunda.
Soru : “Bunları da tartışabilirim ve olabilir” diyorsunuz, öyle mi?
Cevap : “Yeni doğarken taksın mı?” “Üniversitede taksın mı?” Türkiye bu tartışmaları aştı. Parlamento’da var mı? Var. Bitti! Biz yeni bir sürecin içine girdik. O kısır tartışmalar, Türkiye’ye çok şey kaybettirdi. Şu anda, vatandaş borç batağında. Bununla ilgili düşünen var mı? Neden türban Türkiye’nin ana gündem maddesiydi? Yolsuzluğu gizlemek için. Şimdi, bitti artık.
İktidar, Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerinden tam 1 ay sonra Anayasa değişikliği vs. bile gerek duymadan bir yönetmelikle türbanı ilköğretime indirdi. Bu “manidar zamanlamaya” bakınca, “İlköğretimde türbanın mimarı Kılıçdaroğlu mu?” diye sorulsa yanlış mı olur?
Şimdi neyi gizlemek için bilinmez, ama türban hâlâ Türkiye’nin ana gündem maddesi ve sıra “yeni doğarken taksın mı”ya geldi bile.
Hep Erdoğan için “nereden nereye” dedik. Artık Kılıçdaroğlu için de “nereden nereye” diye sormanın zamanıdır.
Mamak, Şirinyer, Eskişehir, Malatya ve Antalya’ya kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
25 Eylül 2014
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/nereden-nereye-2509141200.html