17-25 Aralık operasyonlarından sonra Cemaat hakkında ilgili, ilgisiz herkes konuştu, sadece o sustu.
O kişi, “Cemaat’in kara kutusu” iken, 15 yıl önce ilk isyan bayrağına açan Nurettin Veren. 3 kitap yazdı, 30-50 televizyon programı yaptı, “Tehlikenin farkında mısınız?” dedi.
Türkiye onun cezaevinde olduğunu, Cemaatle savaşın öncü isimlerinden Sabah Gazetesi Yazarı Sevilay Yükselir’den öğrendi. Yükselir, 1 Haziran’da Nurettin Veren’le ilgili şunları yazdı:
“… önemli bu isme 17 Aralık sonrası ulaşmayı çok istedim, ama olmadı. Ve aylardır arayıp da bulamadığım o adamı sonunda Kırklareli Cezaevi’nde buldum! Yanlış okumadınız. Veren şu anda cezaevinde ve uzun uzun görüştük telefonda. Anlattığına göre, korkunç bir kumpasla karşı karşıya… İlerki günlerde Veren’in özellikle bu örgütle mücadele konusunda neler söylediğini aktaracağım… Düşünün Paralel Yapı’nın korkunçluğunu! Cemaatin kara kutusu olarak tabir edilen bir adam 20 gündür cezaevindeydi ve ben dahil bütün Türk basını uyuyordu.”
Sadece Sevilay Yükselir değil, tv’de birlikte program yaptıkları Hanefi Avcı’nın Avukatı Fidel Okan, âkil kadın Kezban Hatemi ve o günlerde dönemin Başbakanı Erdoğan’a, “Fethullah Gülen’in musallat olduğu bu paralelzedeyi kurtarın. Koruma altına alın” çağrısı yapan Yeni Akit Yazarı Mehtap Yılmaz da Nurettin Veren için çırpındı. Söylenene göre, ailesini günde birkaç parti aradılar, cezaevinde görüşmek için sıraya girdiler. Veren, cezaevinde görüşmek istemedi, “çıkınca” dedi.
Nurettin Veren 4 ay 19 gün Kırıkkale Cezaevi’nde kaldıktan sonra yaklaşık 1 ay önce 1 yıl denetimli serbestlikle tahliye oldu. Herkesin sıraya girip, onu konuşturması, televizyonlara çıkarması, manşet yapması beklenirdi, değil mi? Ama kapısını çalan, telefonla arayan olmadı. Cezaevindeyken evini aşındıran yukarıdaki isimler de dahil.
Kısa süredeki bu büyük dönüşümün sebebi ne ve kim ola ki?!.
-Kod İsimli Generaller-
Konumuz Nurettin Veren’in aranması, aranmaması değil tabii. Kapısını çalanlara verdiği bilgiler.
Geçtiğimiz günlerde kapısını çalan İzmir polisi oldu. Fetullah Gülen soruşturması kapsamında ifadesine başvuruldu. Öğrendiğimiz kadarıyla yıllardır söylediklerinden çok farklı şeyler anlatmadı, ancak bu bilgiler ilginç bir çalışmanın başlamasına yol açtı.
Nurettin Veren’in başından beri üzerinde durduğu birinci konu Cemaat’in TSK’daki yapılanmasıydı. Hatta 2006’da “ölüm tehdidine” rağmen Genelkurmay Askeri Savcılığı’na giderek, 7-8 saat ifade verdi. Bu ifade kameraya da alındı.
O kamera kaydına yeniden döneceğim; İzmir polisi, Veren’e TSK’daki yapılanmayı sordu.
Veren, “2005-2006’da TSK’daki Cemaatçi oranı subaylar arasında yüzde 45’ti. O baskı dönemlerinde bile bu kadar boy atmışsa, demokratik imkânların sağlandığı dönemde kimbilir nerelere varmıştır” dedi.
Polisler, Genelkurmay’daki Cemaatçi paşaların isimlerini öğrenmek istedi. Veren şunları söyledi:
“Gerçek isimlerini bilmiyorduk, hepsini kod adıyla tanıyorduk. Mesela kod ismi M……. olan birinin sonradan Genelkurmay Başkanlarından birisinin yaveri olduğunu gördüm. Ancak fotoğraflarını görürsem, kimin kim olduğunu söyleyebilirim.”
İşte bu sözlerden sonra İzmir polisinin 1990’ndan bu yana Genelkurmay karargâhında görev yapan ve General seviyesinde olan isimlerin fotoğraflarını aramaya başladığı, fotoğrafları temin ettikten sonra bir kez daha Veren’e gidip, “kim, kimdir” diye soracağı bildiriliyor.
-O Kamera Kaydı Ne Oldu?-
Veren’in 2006’da Genelkurmay Savcılığı’nda verdiği ifadeye gelince;
İddialara göre, Emniyet Genel Müdürlüğü bu ifadenin kaydını Genelkurmay Başkanlığı’ndan önce sözlü olarak talep etti.
Genelkurmay’dan, “Bizde böyle bir kayıt yok” cevabı geldi.
Daha sonra aynı talep yazılı olarak iletildi. Genelkurmay bu defa, “Kendi yürüttüğümüz soruşturmamız kapsamında değerlendireceğiz” dedi.
-Soruşturma Ne Aşamada?-
TSK’da yürütülen soruşturma demişken, iki gelişmeyi daha aktaralım.
Genelkurmay’daki soruşturma iki koldan yürütülüyor. İki ayrı dosya var.
Biri 4-5 yıl önce başlatılan, “TSK’da Cemaat yapılanması var mı? Varsa kimlerdir” konulu soruşturma. Bu biraz hızlandırılmış, Balyoz ve Ergenekon’dan tahliye olan isimlerin ifadeleri alınıyor, “Elinizde bilgi, belge var mı?” diye soruluyor. Şu ana kadar Ali Türkşen, Zeki Üçok, Fuat Selvi gibi isimlerin ifadesine başvuruldu.
İkinci soruşturma ise 17 Aralık’tan sonra başlatıldı. Bu kapsamda Gölcük Donanma’da savcıların elleriyle koymuş gibi bulduğu belgeler başta olmak üzere, Balyoz ve Ergenekon ile İstanbul ve İzmir Askeri casusluk davalarında sanıklardan ele geçirildiği önü sürülen bilgi ve belgelerin TSK’dan nasıl ve kimler tarafından sızdırıldığı araştırılıyor.
-MİT Dosya Hazırlıyor-
Hatırlanacağı gibi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonunda TSK’da paralel yapıyla mücadele konusundaki sorulara şu cevabı vermişti:
“Türk Silahlı Kuvvetleri elinde bilgi ve belgeyle çalışır. Bunun dışında MİT ve Emniyet’ten belge istedik, ama bize şu ana kadar bilgi belge gelmiş değil. İmzasız ihbar mektuplarıyla işlem başlatamayız. Türk Silahlı Kuvvetleri hukukun üstünlüğüne inanır, buna göre gereğini yapar.”
İşte Özel’in bu sözlerinden sonra MİT’in, TSK’daki “paralelciler” hakkında tek tek dosya hazırlamaya başladığı konuşuluyor.
Mamak, Şirinyer, Eskişehir, Malatya ve Antalya’ya kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
31 Ekim 2014
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/polis-kod-isimli-pasalarin-pesinde-3110141200.html