Beş gün önce ABD, Almanya, Polonya, Slovenya, Norveç Rusya ve Belarus cezaevlerindeki 26 casus-tutsak, Ankara Esenboğa Havaalanı’nda takas edildi.
Ama ne takas!.. Adeta naklen yayımlandı… İktidar medyası coştu; günlerdir film tadında bu operasyonun MİT’in koordinasyonunda yapıldığını anlatıyor.
Bu coşku medyayla sınırlı kalmadı; bizzat Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye olarak Erdoğan’ın liderliğinde bölgesel ve küresel düzeyde huzurun ve barışın tesis edilebilmesi için yoğun bir çaba sarf ettiklerini anlattıktan sonra, “MİT Başkanlığımızın çok taraflı diplomasisi sayesinde Ankara’da hayata geçirilen esir takası, çözüm üreten ülke konumumuzun somut bir örneği olmuştur.” dedi. Yılmaz, “ülkemizin güven ve istikrar içinde gelişimine liderlik yaptığı” için Erdoğan’a şükranlarını sunmayı da ihmal etmedi!..
AKP Sözcüsü Ömer Çelik de bol bol Erdoğan liderliğinde yürütülen çok taraflı ve barış odaklı diplomasi sonucu olarak Türkiye’nin bölge ve dünya barışı için kilit ülke olma konumunun güçlendiğine dikkat çekip, “yurtta sulh, cihanda sulh” şiarıyla bölge ve dünya barışına katkı sunmaya devam edeceklerini belirterek emeği geçen herkesi tebrik etti.
Kendi Kendimize Gelin Güvey mi Olduk?
İçerde durum bu. Bir de muhataplarımızın açıklamalarına bakalım.
İktidar medyası her haberde, “MİT’in yönettiği takas operasyonu” ifadesini kullandı; ama gördüğümüz kadarıyla, değil MİT’in, Türkiye’nin adını anan pek olmadı.
Örneğin “Rus rejimi tarafından haksız yere hapse atılan 16 kişinin serbest bırakılmasını memnuniyetle karşıladığını” bildiren AB Konseyi Başkanı Charles Michel, takasın gerçekleşmesine yardımcı olan Avrupalı ülkelere teşekkür etti.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola, “Rusya tarafından hukuksuz bir şekilde tutulan… muhalif isimlerin ve gazetecilerin gecikmiş de olsa serbest bırakılmasını memnuniyetle karşılıyorum. Özgürlükleri hiçbir zaman tehlikeye atılmamalıydı.” demekle yetindi.
Rusya bile, takas operasyonunun hazırlanmasına yardımcı olan tüm ülkelerin yönetimlerine teşekkür ederken, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ile NATO Sözcüsü de, “NATO müttefikleri” ifadesini kullandı.
İktidar medyasının aktardığına göre, sadece Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen, “Türkiye’nin diplomatik başarısını” tebrik etmiş.
Aslolan Biden’ın Teşekkürü!..
Ülkemize hangi kötülüğü yaparsa yapsın, Ankara’nın gözünün içine baktığı, bir dediğini iki etmediği Washington’a gelirsek;
Takasın gerçekleştiği günün gecesinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Erdoğan’ın Biden’la telefonda görüştüğünü duyurdu.
Türkiye ile ABD ikili ilişkilerinin, Gazze meselesinin, Türkiye’de gerçekleştirilen rehine takasının, bölgesel ve küresel gelişmelerin ele alındığı görüşmede Erdoğan; “Netanyahu yönetiminin ateşkes ve barış istemediğini her adımda gösterdiğini, ABD Temsilciler Meclisindeki görüntülerin Türkiye ve dünyada derin hayal kırıklığı oluşturduğunu, İsmail Heniye’ye düzenlenen suikastın ateşkes çabalarına ağır darbe indirdiğini, İsrail’in Gazze’deki ateşi bütün bölgeye yaymak için çalıştığını” vurgulamış. Sonra da “Türkiye ve ABD ilişkilerinin her alanda geliştirilmesi için Türkiye’nin elinden geleni yaptığını ve buna devam edeceğini” söylemiş.
Biden ise rehine takasının sorunsuz bir biçimde gerçekleşmesi için gösterdiği gayret nedeniyle Erdoğan’a teşekkür etmiş.
Tek Katkımız Esenboğa mı?
ABD cenahında takas öncesinde ve sonrasında söylenenleri ve medyamızın bunları ne kadar aktardığını da anlatalım.
Küçük bir detay; ama Başkan Biden yaptığı yazılı açıklamada, “Emeği geçen Almanya, Polonya, Slovenya, Norveç ve Türkiye gibi müttefiklere müteşekkir olduğunu” belirtirken, Anadolu Ajansı bu sıralamayı değiştirip en başa Türkiye’yi koydu.
Biden Beyaz Saray’da kameralar önünde yaptığı açıklamada ise, Rusya’dan ayrılan esirlerin “o günün erken saatlerinde Türkiye’ye uçtuğunu” kaydedip şunları söyledi:
“Birçok ülke bu işe katkı verdi. Benim ricam üzerine zor ve kompleks müzakerelere katıldılar. Ve bu ülkelere şahsen tekrar teşekkür ediyorum… Bu anlaşma müttefiklerimiz Almanya, Polonya, Slovenya, Norveç ve Türkiye olmadan mümkün olmazdı. Hepsi de harekete geçti ve bize destek oldu.”
“Benden talep ettikleri şey, Almanya’dan bazı önemli tavizler almamı gerektiriyordu ki, başlangıçta bunu sözkonusu kişi yüzünden yapamayacakları kanaatine varmışlardı.” sözleriyle özellikle Almanya Başbakanı Olaf Scholz’a teşekkür eden Biden’a gazeteciler, Erdoğan veya herhangi bir liderle bu konuyu konuşup konuşmadığını sordu. “Evet” diyen Biden’a, ne söylediği sorulduğunda ise anlamsız bir cevap verdi.
Asıl dikkat çekici açıklamayı ise Dışişleri Bakanı Antony Blinken yaptı. Blinken, “bu anlaşmayı mümkün kılan bir grup müttefikimiz” diyerek özellikle Almanya, Polonya, Norveç ve Slovenya’ya müteşekkir olduklarını bildirirken Türkiye için şu ifadeleri kullandı:
“Türk hükümetine de bu kişilerin ABD ve Almanya’ya güvenli şekilde dönüşü için yer sağladığı ayrıca teşekkür ediyoruz.”
Utanç Sorusu: Türk Hükümetine Bir Şey Verildi mi?
Devamı da var.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel, “Takas için lojistik destek sağlayan Türkiye’ye takdirlerini” sunarken Moskova’yla yapılan anlaşma konusunda Türkiye’den yardım istenip istenmediği sorusunu cevaplamadı.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da Beyaz Saray’da bir grup gazeteciye telekonferans yoluyla verdiği brifingde, “Almanya, Slovenya, Norveç ve Polonya’nın da dahil olduğu anlaşmanın ABD ile Rusya arasındaki en büyük tutuklu takası anlaşmalarından biri olarak kayıtlara geçeceğini” anlattıktan sonra, “Bu anlaşmayı mümkün kılan hayati lojistik desteği sağladığı için Türkiye’ye çok minnettarız.” dedi.
Takasın Biden’ın “diplomasi başarısı” olduğunu anlatan Sullivan, “Bu anlaşmayı kolaylaştırmak için hiçbir para alışverişinde bulunulmadığını, hiçbir yaptırımın gevşetilmediğini doğrulayabilir misiniz?” şeklindeki bir soruya, “Evet, bunu doğrulayabilirim.” karşılığını verdi.
Sullivan’ın ardından Beyaz Saray Basın Sözcüsü Karine Jean-Pierre şu dikkat çekici sorular yöneltildi:
“Bu sabah Türkiye’nin verdiği destekten bahsedebilir miyiz? Brifingde Jake Sullivan, Türkiye’nin lojistik destek sağladığını belirtti. Ancak şu anda duyduğumuz şey, değişimi koordine ettikleri. Bu doğru bir tanımlama mı? Ayrıca ABD, Türk hükümetine desteğinin karşılığında bir şey verdi mi?”
Karine Jean-Pierre’in cevabı ise şu oldu:
“Bakın, daha önce meslektaşlarınızdan birinin sorusunu yanıtlarken de belirttiğim gibi, bu büyük bir çabaydı. Bunu başarmak için ortaklarımız ve müttefiklerimiz gerekti. Tabii ki onların gösterdiği her çabayı takdir ediyoruz. Sanırım Jake’e (Sullivan) yakın zamanda Erdoğan’la bir telefon görüşmesi yapılıp yapılmadığı da soruldu. Açıkçası, şu anda [buna dair] okuyacak hiçbir şeyim yok. Ama öyleydi – bildiğiniz gibi teknik destek verdiler. Bunun ötesinde paylaşacak bir şeyim yok. Ama biz çok minnettarız; bugün Amerikalıları evlerine döndürmek için oynayabildikleri rol için çok minnettarız. Dolayısıyla elimde zaten şu ana dek paylaşabildiklerimizin ötesinde herhangi bir şey yok.”
Soykırım Sürerken Haniye Öldürülmüşken Bu Ne Cevvallik?
Esir takasındaki “diplomatik başarımızla” ilgili değerlendirmeleri burada noktalayıp asıl konumuza geçelim.
Yukarıda aktardığımız Erdoğan-Biden görüşmesi Beyaz Saray’ın sosyal medya hesaplarından duyurulmazken, Biden’ın aynı gün İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı görüşme yayımlandı.
Görüşmede Biden’in, “vekil terörist gruplar Hamas, Hizbullah ve Husiler de dahil olmak üzere İran’dan gelen tüm tehditlere karşı İsrail’in güvenliğine olan bağlılığını” tekrarladığı, ayrıca “balistik füzeler ve İHA’lar dahil İsrail’in tehditlere karşı savunmasını destekleme çabaları ile savunma amaçlı yeni ABD askeri konuşlandırmalarının ele alındığı” kaydedildi.
Nitekim hemen akabinde de; iktidar medyasında, “ABD katili korumaya geliyor.”, “Uçak ve bombardıman gemileriyle bölgeye askeri yığınak yapıyor.”, “ABD Savunma Bakanlığı bölgeye F-22 savaş uçağı filosunu gönderme kararı aldı.” şeklinde haberler gördük.
Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov esir takasıyla ilgili açıklama yaparken, Putin’in Amerikalıları iyi niyet göstergesi olarak teslim etmediğini, kendi vatandaşlarının verilmesi karşılığında serbest bıraktığını vurguladı.
Buradan hareketle bizim de dikkat çekmek istediğimiz şu: ABD’nin, PKK/PYD/YPG hamiliği başta olmak üzere ülkemize verdiği zararlar bir yana;
Mademki, Filistin meselesi Ankara’nın “kırmızı çizgisi” ve Erdoğan geçtiğimiz hafta boyunca 150 bin Gazzeli’nin kasabı Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde konuşturulup ayakta alkışlanması karşısında hop oturup hop kalkmış, Batı dünyasını yerden yere vurup, “Haçlı zihniyetinin hortlatılmak istendiğini” söylemiş, üstüne “kardeşim” dediği İsmail Haniye öldürülmüşken; esir takasında ABD için gösterdiğimiz bu cevvallik neyin nesidir?! Mademki, “bölgesel ve küresel düzeyde çözüm üreten kilit ülkeyiz”; en azından bu takas, Gazze’de bir şeyler yoluna sokulana kadar pazarlık konusu da mı yapılamazdı?!
Dün bir yazar; takas işinde Almanya’nın düştüğü durumu, “Amerika’nın vasalı gibi davrandı.” diye yorumladı.
Biz ise şunu söylemekle yetinelim:
Bir “diplomatik zafere” ve ABD’nin bir teşekkürüne meğer ne kadar da hasret kalmışız!..
Müyesser YILDIZ
5 Ağustos 2024
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/diplomatik-zafere-ve-abdnin-tesekkurune-ne-kadar-da-hasretmisiz-46262