PKK niye kudurdu, arkasında kimler var?
Ankara’nın ortasındaki saldırıda Türkiye’yi teslim almak isteyen hangi güçler: “Size şah damarınızdan daha yakınız, gördünüz mü?” mesajı verdi?..
İktidar-PKK görüşmesinin sızması/sızdırılması; Gül’ün Almanya, Erdoğan’ın ABD seyahati ve Kumrular katliamı arasında bağlantı var mı?..
O görüşmenin nasıl ve kimlerce sızdırıldığı tespit edilmiş, (Baykal’ın, MHP’ lilerin, Işık Koşaner’inkilerin bulunmasa da); bravo!..
Hesap soruldu mu, sorulacak mı? Üstü kapandığına göre o iş milletten, Habur’a tepkinin intikamını misliyle çıkartıp: “Onu hazmetmedin, al bunu hazmet.” mesajlı kontrollü bir sızdırma mıydı? Yoksa karşımıza “hesap sorulamayacak” bir güç mü çıktı?..
Milletin can ve mal güvenliğini sağlaması için maaş verdiğimiz görevlilerin, PKK’lılara ‘şehirlere bomba yığdığınızı biliyoruz’ dediği bir yerde bu soruların da, bunları konuşmanın da, elin oğlunu suçlamanın da anlamı kalmamıştır!..
*******
Cumhurbaşkanı Gül, Almanya’ya niye gitti? AB üyeliğimizde büyük bir aşama kaydedildi, Almanya inadından mı vazgeçti? Aksine: Türkiye tükense, parça-pinçik olsa bile üye yapılmayacağının altı kalın çizgilerle çizildi. AB komiseri Fule Ermenistan’la vize anlaşmasına otururken, biz Almanya’dan işadamlarımıza dahi vize kolaylığı alamadık. Bol PR’li, bol fotoğraflı bu gezide, ne bileyim, mesela Deniz Feneri gibi önemli bir konuda mı konuşulmadı? Gül’ün, soğuk savaş döneminde esir değişimi yapılan, casusluk filmlerine mekân olan o meşhur köprüdeki fotoğrafı işte bunları çağrıştırdı. Gül Almanya’dan, Erdoğan ABD‘den ne aldı, onlara ne verdi?!…
*******
İktidarın en korktuğu, “ekonomik kriz ve terör”dür. Ancak bunlar olursa gücünü yitirecektir. Bu tespiti yapan ben değilim; 2007’ de ABD‘liler söylemişti. Tersinden bakarsak, adamlar “yumuşak karnımızı” biliyor. Haliyle de “ihtiyaç” hâsıl oldukça bunlar üzerinde çalışacaklar demektir!..
*******
Meraktan öldüm buralarda, Obama-Erdoğan görüşmesinden ne çıkacak diye!
Gazeteler, TV’ ler “mükemmellik” tablosu çizdi; kaç koyup kaç aldığımızı öğrenmek için satır aralarına mercekle falan daldım.
Bu tip görüşmelerde artık tutanak falan tutmuyoruz; yani bizim Wikileaks gibi “skandallarımız” olmayacak!.. Bari eksiği ben tamamlayıp, hayali bir Obama-Erdoğan görüşmesi tutanağı çıkarayım diye düşündüm.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu: “Belki dokuz yıldır katıldığım en samimi görüşmeydi.” tespitini yapmış ya, bu tutanak da “samimi” olsun istedim. Hassaten vurguluyorum: bu tutanak tamamen hayal mahsulüdür, gerçeklere teğet bile geçmemektedir!..
İşte benim tuttuğum tutanak:
Obama: “Zamanım kısıtlı. 1.5 saat dedik, yarısı da tercüme zaten; onun için hızla başlayalım. Şu BOP lafı çok yıprandı, onun yerine “Açık Yönetim Ortaklığı” nı kurduk. Birazdan onun açılışını yaparız. Eşbaşkanlığı ABD, Türkiye, Brezilya yapacak bu defa. Amaçlarda değişiklik yok; merak etmeyin. Bir de KAF‘ı (Küresel Antiterörizm Fonu) kuruyoruz. Bunun da ilk eşbaşkanı yine ABD ve Türkiye olacak. Siz PKK sayesinde terörle mücadelede bayağı deneyim kazandınız; artık bu deneyiminizi, ustalığınızı bizimle paylaşma zamanınız geldi. Soros’un ‘açık toplum enstitüsü’ ve ‘Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü askeridir.’ gibi oldu, ama neyse!..”
Erdoğan: “Ya, şu BOP’ un adının değişmesi iyi oldu. Muhaliflerim o kadar çok kullanıyor ki partimiz hakkında açılan kapatma davasına bile sokuldu… Terörle mücadelemize verdiğiniz destekler için teşekkürler ediyoruz. Çöp sepetiniz dolmasın diye bu defa PKK dosyası getirmedik… Bu kadar sitem olsun yani değil mi?.. Bakın her gün evimin bir odası yanıyor; ama ben sizin mücadelenize koşturuyorum.”
Obama: “Farkındayım, sağ olun. Delikanlılık, dostluk budur işte!..”
Erdoğan: “Kandil’e kara harekâtı için baskı var. Geçen sefer Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu filan geçiştirdik. Ama o sizin Ralston çıktı: “Sırf Türkiye’nin kara harekâtı yapmasını engellemek için bunu kurduk.” diye açık açık söyledi; ayıp oldu yani. Bari şimdi şu Irak’tan çıkaracağınız, bize satmaya çalıştığınız yırtıcı kuş mu Predatör mü neyse, onu halledelim. Tamam, biz istiyormuş gibi yapalım da siz de fazla nazlanmayın artık, ülkeme elimde bu kuşlarla döneyim bari…”
Obama: “Unutmayın, kara harekâtı yok… Bizimkiler de, Barzani de açıkladı zaten, oralarda devriye gezmeye başladılar. Maazallah bizimkilerle çatışırsınız aman ha!.. Kürdistan’a sakın girmeyin. Siyasi çözüm demiştim Türkiye’ ye geldiğimde. O noktadayım. Ahmet Türk’ ün bana verdiği mektuptaki istekleri biliyorsun değil mi?..”
Erdoğan: “Predator işi Heron’lara benzemesin. Tamam verdiniz, istihbarat paylaşımı yaptınız; ama o istihbaratları kullanmamıza izin vermediniz, oldu mu yani? Biz de İran’a pas ettik. Şu Kongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar açıkladı geçenlerde: PKK’ya karşı Türk-İran ittifakından rahatsız olmuşsunuz. Sizin Heron’larla elde edilen istihbaratı İran’a verdiğimizi tespit edip bu konuda duyduğunuz rahatsızlığı da PKK yönetimine iletmişsiniz. Onun için aman gözünüzü seveyim Predator’leri adam gibi kullanalım.”
Obama: “Onları biz daha çok İran ve Suriye’ yi izlemek için kullanacağız; şimdiden haberiniz olsun. Balı, Afrika boynuzu ve Arap Yarımadası’nda bunlar için gizli üsler inşa ediyor, Cibuti’ deki üslerde Somali ve Yemen’i izliyoruz. Ne güzel, Türkiye’de gizli üs kurmamıza gerek kalmıyor. PKK gösterip İran-Suriye’yi halledeceğiz.”
Erdoğan: “Biz de bunlar için üste para vereceğiz, öyle mi?”
Obama: “Sahi Ulusal Güvenlik Danışmanım Thomas Donilon’a verdiğim demeci okudun mu New York Times’da? Sana nasıl ilgi gösterdiğimi; bir İngiltere Başbakanı, bir de seninle 9 kere telefonla görüştüğümü açıkladı. Dahası var: seni sevdiğimi, senin bir prensip ve eylem adamı olduğunu düşündüğümü söyledi. Şu lafına da dikkat et lütfen: ‘Öfkelenmesiyle tanınan Erdoğan, Obama’nın Arap Baharı ve Orta Doğu barışı gibi konulardaki hesaplarında büyük rol oynuyor.’ Nasıl ama, kıymetini bil yani!”
Erdoğan: “Zaten o Wikileaks belgelerine göre, sizin Ankara’daki diplomatlarınız: ‘Erdoğan’la ters gitmeyin, ona (bu işi sadece sen yapabilirsin) falan gibi teşvik edici sözler söyleyin.’ uyarısında bulunmuşlardı galiba. Aferin, beni iyi tanımışsınız!..”
Obama: “Füze kalkanı işini çok iyi hallettin; iyi ki varsın!..”
Erdoğan: “Şimdilik radar; hele şunu bir hazmedelim, füze de gelir. Ama ne olur: ‘Bu ABD malı.’ deyip durmayın. Vatandaşlarımın tüyleri diken diken oluyor ABD’yi duyunca. Bir de ABD malı derseniz kararı meclise götürmem gerekir. Bu kadar işin arasında muhalefetle uğraşmak zorunda kalmayayım. NATO işi dedik mi sorun kalmıyor. Anlaştık mı?”
Obama: “Tamam, tamam.”
Erdoğan: “Butonu bizde olacak. İsrail’le istihbarat paylaşımı yapılmayacak filan da arada kaynadı Allah’tan. Ama yine sizinkiler boşboğazlık yapıp: ‘İsrail’le istihbarat paylaşımı olacak.’ demişler. Biz tam: ‘ABD yönetiminin resmi açıklaması değil.’ diyecekken, ummadığım taş baş yardı. Güya bizim yanımızda yer alan bir gazetenin Washington temsilcisi: ‘Türkiye’ nin radarla toplanacak bilgilerin, NATO dışındaki ülkelerle -meselâ İsrail- paylaşılmaması talebine Washington’da genelde sıcak bakılmıyor ve bu talep uygulanabilir bulunmuyor.’ diye yazmaz mı; çok canım sıkıldı.”
Obama: “Suriye’de mutabıkız değil mi?”
Erdoğan: “Tabi canım. Hele o Esad’ın kalemşorları aleyhime yazmaya başladı ki, asla affetmem… Yahu biz, İsrail birkaç yıl önce Suriye sınırında operasyon yaptığında, hatta tankını bizim oraya düşürdüğünde bile sizin yanınızda değil miydik? Değişen bir şey yok. Ama siz de şu Kıbrıs işinde biraz Rum’ları dizginleyin bari. Sırası mı Allah aşkına!. Petrol arayacak olan Nobel mi, Noble mi o sizin şirketiniz değil mi; kulağını çekiverin biraz.”
Obama: “Olur mu öyle şey! Burası çadır devleti mi? Devletimizin hukuki olarak bir şirketin faaliyetini engellemesi mümkün değil… Asıl sen tırmandırma; ne o donanma gönderme falan?”
Erdoğan: “İyi ama siz bizim hangi şirketten rahatsız olduysanız gereğini yapmadık mı?”
Obama: “Yok kardeşim bizde böyle!.”
Erdoğan: “Şey donanmayı, gemileri falan zaten Kıbrıs için değil; hani ilerde Suriye için falan lâzım olursa diye orada tutacağız. Zaten sizin de Kıbrıs işinin tırmanmasına izin vermeyeceğinize inanıyoruz. Ama bari şu Rum yöneticilerin: “Türkiye bize bir şey yapamaz, karşısında Amerika’yı bulur.” demelerini engelleyin. Ondan tepem attı. Yoksa bak Genelkurmay Başkanı’m da: “Rumlar krizi tırmandırmaz.” diye konuştu. Bugünlerde İngiltere Genelkurmay Başkanı Sir David Richards da ziyaret etti kendisini. Üç garantör ülkeden ikisinin askeri olarak konuşmuşlardır herhalde.”
Obama: “Ufak ufak İsrail’le arayı düzeltin; bu kadar yeter. Ben de devreye gireceğim. Sonuç alamayacağını biliyorsun; ama Filistin’in tanınmasıyla uğraşmaya devam et istersen.”
Erdoğan: “Her konuda tamam; ama İsrail konusunda baskıyı kabul etmem. 9 Vatandaşımı şehit etti ya; bu kadar şımarıklık olur mu? Ayrıca Suriye’ yi biçerken, İsrail’e laf söylemesem inandırıcı olamam ki!..”
Obama: “Haklısın; ama bak şurada benim seçimlere az bir zaman kaldı. Senin için İsrail’le kapışamam. Yap bir büyüklük, unut bu sevdayı. Zaten ben de çok şey söyleyemem onlara. Bir ara: ‘1967 sınırlarına dönülsün.’ dedim; hatta hemen peşinden sizin presidant Gül: ‘Obama’yı destekliyorum: çözüm 1967 sınırlarına dönülmesidir.’ demecini patlattı sağ olsun. Ama Netenyahu ertesi gün Kongre’de bir konuşma yaptı; resmen tükürdüğümü yalamak zorunda kaldım. Sarkisyan’ın Ermeni gençlere: ‘Biz Karabağı aldık, siz de Ağrı’yı alırsınız.’ dediğini hatırlıyorsun değil mi? Şunu da söylemişti: ‘Ülkelerin etkinliği yüz ölçümleriyle ölçülmez.’. İşte İsrail de öyle bir şey, anlıyorsun değil mi?”
Erdoğan: “Bak PKK’yı geçmişte Filistinli gerillalar eğitti, KKTC’ye karşı hep Rumların yanında yer aldılar; tamam. Hatırla; ama o zaman sen yoktun… 2004’te: ‘Rumlar Annan Planı’nı reddederse ertesi gün kapı kapı dolaşıp KKTC’nin tanınması için çalışacağız.’ dediğimiz halde bunu yapmadım; ama Filistin ayrı. Benim için prensip meselesi. Ayrıca bu davayı sahiplenmezsem Orta Doğu’da nasıl bölgesel lider olurum? Sen de beni anla yani. Ayrıca geçen yıl: ‘Filistin devleti tanınmalı.’ diyen sen değil miydin?”
Obama: “Dün dündür, bugün bugündür. Daha acil ve önemli işlerimiz var… Ha unutmadan: azınlık vakıflarının mallarını verdiğin için teşekkürler. Şu Ruhban Okulu’nu da aç artık. Ermenistan’la kapıları da aç, oldu mu? İşte o zaman seni alnından öpeceğim!..”
Sonuç?
Ne güzel, birbirimizin gönlünü yaptık.. Ben Obama nın beline elimi koydum. Bayan Obama da Emine Hanım’ın omzundan tuttu… Fotoğrafları görmediniz mi?
Çok iyiydi… Ama gerçekten!..
Silivri’den kucak dolusu sevgiler,
Müyesser YILDIZ
23 Eylül 2011