Gündem sihirbazı Başbakan Erdoğan, Kandil’deki Kara-yılan’ın meydan okumalarıyla çarpılan milleti ayranla ayıltmaya çalışıyor. 4 aydır PKK eksenli, 1 haftadır da Kandil merkezli yaşanan “zina” görüntü ve haberlerinden sonra gerçek bir içki tarifi vermek farz oldu. Odatv iddiannamesinin büyük kısmı PKK haberleri… O haberlerle, “Ergenekon adına terör örgütünün propagandasını yapmışız”!.. Bizatihi…
Oslo mutabakatının satır aralarında vardı. Ama “O tutanaklar doğru değil, kes-yapıştır” vs. denince tereddüt hasıl oldu. Zaten böylesi bir “açılım” akıl kârı değildi!.. Kandil’e giden gazetecilerden bazıları iki kişilik sarı, kenarları kırmızı kanepeye sırayla oturup, teröristbaşı Murat Kara-yılan’dan manşetlik demeç koparmayı başarınca(!), bu dehşet “açılım” da netliğe kavuştu. Devletin bilgisi…
Murat Kara-yılan kim? Başbakan Erdoğan’ın ifadesiyle, “Paralel devlet”in, Genelkurmay Başkanı Özel’in ifadesiyle, “Bölgede devletin yerine geçmeyi, ayrıca devletin yasama, yürütme ve yargı erklerini etkisiz hale getirmeyi amaçlayan alternatif yapının” başı!.. Ankara’daki MGK toplantısı tam 4 saat sürdü… Bu Kara-yılan’ın yüzünü görmek için Kandil’e koşan gazeteciler tam 4 saat bekletildi… Kamyonetlere…
2009’da milleti ayağa kaldıran Habur görüntüleri, İmralı-Kandil-Ankara-Diyarbakır-Brüksel beşgeninde 4 aydır yaşananların yanında devede kulak kaldı. Habur’da çadır mahkemesi kurulup, teröristlere karşılama törenleri düzenlendiğinde Başbakan Erdoğan önce “sevinç tablosu” dedi. Dönemin CHP Lideri Deniz Baykal ile MHP lideri Bahçeli, Habur’un nasıl bir rezalet olduğunu millete anında ve bıkmadan, yorulmadan anlatmaya başlayınca…
Başbakan Erdoğan’ın onayıyla devlet kurumlarından T.C. indiriliyor… Bayrak ve Atatürk alerjisi bariz bir şekilde ortaya konuyor. Edirne Valisi Hasan Duruer, “Her yerde bayrak ve Atatürk resmi olmaz” diyor. Tüm bunların arkasındaki nihai hedef açık; Atatürkçülük ile Atatürk ilke ve devrimlerinin Anayasa’dan çıkartılması, yani Atatürkçülüğün silinmesi!.. Dündan razı bir şekilde iştahla…
Bizler bugün buruk bir şekilde 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı’mızı kutlamaya çalışırken, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Strazburg’da Türkiye siyasi denetim raporunu onaylıyordu. Bu raporla, PKK’ya “ terör örgütü” demekten fiilen vazgeçen ve “Türk halkı” yerine “Türkiye vatandaşları” ifadesini kullanan ilk kurum, Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi oldu. “Şok”…
İktidarın seçtiği 63 “akil adam”ın 62’sini tanımam, bilmem… Aynı yolda yürüme imkân ve ihtimalimiz bile yok. Eee, beni “sürece” nasıl ikna edecekler, ben onlara sorularımı nasıl soracağım? Kapımı bile çalmazlar!.. Şanslıyım; birisini 30 yıldır tanıyorum. Ankara Cebeci-Dörtyol’da bakkallık yaptığı zamanları biliyorum. O da Kürt kökenli. Hepimizin endişe ve sorularını aktarmak…
Akil Adamlar heyetinden Kezban Hatemi Cizre’de polisin kamerasına el koydu. İnsanlık hali, özendik. Polis, her hafta Sessiz Çığlık eylemini kaydediyor. Acaba biz de rica etsek, polis verir miydi ki?!. Evet dünün haberi Kezban Hatemi’nin çekim yapan polislere haddini bildirmesiydi. Olay şöyle cereyan etmişti: Akil adamlar Cizre’de baro lokalinin bahçesinde kitle…
Fotoğrafı görüyorsunuz. Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’i makamında kabul ediyor. Kabul basına duyurulmuş… Baydemir’i Dışişleri’ne gelişinde bakanlık yetkilileri karşılıyor. Davutoğlu-Baydemir görüşmesi öncesi gazetecilerin görüntü almasına izin veriliyor. Görüntü verildikten sonra ikili basına kapalı görüşmeye geçiyor. Hiç böyle bir kabul görmedim, duymadım. Dışişleri Bakanının kabul ettiği, yabancı…
Başbakan Erdoğan, “terörle mücadele, siyasi uzantılarıyla müzakere” diyordu. Terörden kastı PKK, siyasi uzantıdan kastı BDP’ydi tabii. Artık terse döndü, terörle doğrudan müzakere edilirken, siyasi uzantılarına sadece “postacılık-kuryelik” yaptırılıyor!.. İş o denli şirazesinden çıktı ki; PKK-BDP bir anda Kürt kökenli vatandaşların temsilcisi konumuna getirildi… Buna kim, nasıl karar verdi, kim onları…