İçeriğe geç

İMRALI’YA GİDEN BU İSİMLERİ ERDOĞAN HATIRLIYOR MU?

Aylardır resmi-gayrı resmi, PKK terörünü Ergenekon’a, yani Silivri’ye bağlamak için organize gayret vardı. Başbakan Erdoğan’ın, “PKK taşeron örgüttür” demesiyle, bu çabalar daha bir gaza geldi.

Erdoğan nihayet dünkü grup toplantısında, PKK’nın kimin taşeronu olduğunu açık-seçik bir biçimde anlattı ve Silivri’yi resmen ilk kez şöyle adres gösterdi:

“Örgütün desteğinin sadece uluslararası boyutla sınırlı kalmadığını, bilerek ya da bilmeyerek, dolaylı ya da doğrudan içeriden de destek aldığını, hatta içerideki kimi örgütlerle, kimi çetelerle iş birliği içinde olduğunu da bazı iddianameler açıkça ortaya koyuyorlar. Ergenekon iddianamesinde buyurun işte bunları görüyoruz…”

Başbakan, böyle söylediğine,

Radikal Gazetesi’nden İsmet Berkan, MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun’un, kendisine “ajanlık” teklifinde bulunduğunu itiraf ettiğine,

Ve

Ergenekon Yazarı Şamil Tayyar, “Ergenekon beylerinin cirit attığı İmralı’nın denetim altına alınmasını” istediğine göre,

Pandora’nın kutusunu açıp, bol sorulu ve bol yorumlu, derli toplu bir bilanço çıkarmaya çalışalım…

Öcalan’ın Kenya’da CIA-MİT operasyonu ile teslim edilmesini… Öcalan’ın idam kararının bekletilmesi için Bahçeli’nin ikna edilmesinde MİT raporunun etkisini geçiyoruz…

MİT’ten “ajanlık” teklifi alan İsmet Berkan’ın, 2005’te kitapçı bombalamasıyla başlayıp, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın suçlanmasına varan Şemdinli olayının ertesinde yaşadığı, ama ancak 1 yıl sonra MİT’in PKK’ya af planının gün yüzüne çıkmasıyla açıkladığı bir görüşmeyi hatırlatıp, işe koyulalım.

Berkan, “devletin en üst güvenlik birimlerinden birinin başındaki üst düzey görevli” ile “deep background-Kaynak belirtmeden, sadece bilgi olarak kullanmak” üzere sohbet etmektedir. Üst düzey kaynak, aylardır “PKK’nın tasfiyesi” için devlet kurumları arasında uzlaşma sağlamak amacıyla nasıl mekik dokuduğunu anlatır. Verdiği bilgiye göre, “Bütün kurumlar belli bir noktaya getirilmiş, hatta konu MGK’da ele alınıp, karara bağlanmış ve bir çeşit ‘devlet politikası’ haline gelmiş”tir.

Berkan’ın kaynağı, “Barzani federe devleti gerçeğinin kabul edilmemesi” ve Barzani’ye “aşiret reisi” denmeye devam edilmesi halinde, PKK’yı tasfiye planını işletme imkanı olmadığını da aktardıktan sonra “canını sıkan” asıl konuya geçip, şunları söyler:

“Üst düzey görevliler ve siyasiler kapalı kapılar ardında gerçeği kabullense de, alt düzeyde ciddi bir direniş var. Direniş gösteren birimler de Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve bazı askeri birimler. Aynı iklim medyada ve bir ölçüde kamuoyunda da mevcut…”

“Devletin en üst güvenlik birimlerinden birinin başındaki üst düzey görevli”, devamında şunları açıklar:

“Tüm engellere rağmen harekete geçildi, planın ilk aşaması olarak MİT Müsteşarı, ‘yakın dostu’ Barzani, ardından Talabani’yi ziyaret edip, onlara yeni ‘devlet politikası’nı ve Türkiye’nin, bu iki önemli Kürt liderden beklentilerini aktardı. Özellikle Barzani görüşmesi çok iyi geçti. Barzani PKK ile silahlı çatışmaya girmek dışında elinden gelen her şeyi yapacağını söyledi. Planın en zor ayaklarından biri, dağdaki PKK yönetici ve komutanlarının ne olacağıydı. Bu konuda Barzani ve Talabani şu benzer yolu gösterdi; Eyleme karışmamış olanların Türkiye’ye dönmesi, yönetici kadronun Irak dışına, tercihen bir Kuzey Avrupa ülkesine gitmesine Türkiye’nin ses çıkarmaması…”

Berkan’ın 2005’te öğrendiği bu plan, 2006’da o zaman Sabah’ta çalışan Aslı Aydıntaşbaş tarafından Türkiye gündemine getirildi, ama her kesimden tepki gelince, başlamadan bitti veya bizler öyle zannettik!.. Yeniden raftan inmesi için 2007’den itibaren başlatılan “Ergenekon” operasyonlarıyla, 2008’de “devlet politikası” denilen “Kürt açılımı”nı beklememiz gerekecekti!..

İMRALI’DA KİMLER CİRİT ATIYOR?

Şamil Tayyar’ın, “Ergenekon beylerinin İmralı’da cirit atması” iddiasına gelince… Bundan önce kısaca şunları hatırlatalım:

O günlerin MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş yaş haddinden emekli olduktan sonra PKK yanlısı toplantılar dahil, her platformda o planları işleyip, İmralı’nın muhatap alınmasını savundu. Emekliye ayrılınca birdenbire “hidayete” eremeyeceğine göre?!..

Öcalan yıllardan beri, “Devletin bir kanadı bizim gibi düşünüyor…” iddiasında…

“Ergenekon”u başlatan adam Haham Tuncay Güney’in anlattıkları MİT’te “şema”laştırıldı… Eski Müsteşar Şenkal Atasagun, “Saçma sapan, ciddiye alınmayacak iddialar” olarak nitelendirdiği Güney’in iddialarının “Teşkilat elemanları tarafından raporlaştırılıp”, 2003 ve 2006’da önce kitapçık, sonra bilgi notu şeklinde Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı’na gönderildiğini açıkladı…

Haham Tuncay Güney 2009’da, “Bu bir savaş. Ergenekoncular ve Ergenekon’a paralel bir örgüt daha var. Ülkede, bu iki örgütün kavgası yaşanıyor… MİT tam sivil bir örgüt değil. Ama pek çok şeyi biliyor. Özellikle Şenkal Atasagun birçok olayı iyi bilir. Mehmet Eymür de…” dedi…

Barzani’yle görüşmeler ve Habur organizasyonunda MİT’in başrollerde olduğunu cümle alem biliyor… CIA’cı Henri Barkey bile hak tesliminde bulunup, şunları söyledi:

“Bakın MİT’i unutuyorsunuz. MİT Müsteşarı Emre Taner, K. Irak’a gidip, orayla da konuştu. Uzun zamandır çalışma yapılıyordu. Bir gecede olmadı bunlar. Türkiye’nin çok önemli kurumları çözüm için ön ayak oldular.”

1 yıl önce, “Kürt açılımı” başlamadan Irak’ın kuzeyine gidip, “PKK ile görüşmelerin MİT üzerinden yapıldığı yönünde bilgi aldığı” iddiasında bulunup, PKK’ya af planını tüm detayıyla aktaran Hak-Par Genel Başkanı Bayram Bozyel’in şu sözlerinin altını da mutlaka çizmemiz gerekiyor:

“Bu sürecin en geç 2 yıl içinde sonuçlanacağı belirtiliyor. Şu anda AKP belli ölçülerde hazır. Cumhurbaşkanı’nın tutumu da olumlu. Sorun muhalefette, daha çok da CHP’de odaklanmakta. CHP lideri Deniz Baykal sürece dahil edilmek için Bağdat’a davet edildi. Daha sonra Baykal’ın ABD ziyareti var. Orada da bu yönde telkinlerin yapılacağı ve Sayın Baykal’ın kaygılarının giderileceğini düşünüyorum.”

Bu süreçte “İmralı’da cirit atanlar” kim?.. “Ergenekon”cu Engin Alan, Atilla Uğur, Levent Göktaş, Mustafa Balbay, Mehmet Haberal veya Sevgi Erenerol mu?

Habur rezaleti yüzünden görev süresi uzatılmayarak, emekliye sevk edilen Emre Taner ve başka MİT görevlileriyle, Adalet Bakanlığı yetkilileri, hatta Kandil’in iddia ettiğine göre, “Bir hükümet yetkilisi” mi?

İmralı’ya en az iki kez gittiğini, Emre Taner’in kendi açıklamalarından biliyoruz.

Bilinmeyen ziyaretlerden de söz ediliyor. Hele biri var ki; Baştan beri PKK’dan sorumluymuş, PKK “güçlendikçe”, nasıl işse, o da terfi etmiş… Ama şimdilerde, MİT’e dışardan atama yapıldığı için iktidarla arası açılmış. Söyleyenlerin yalancısıyız; işte İmralı’nın en devamlı ziyaretçisi oymuş falan!..

ERGENEKON İDDİANAMESİ YETERLİYSE,

KCK İDDİNAMESİNE NE DİYECEKSİNİZ?

Başbakan Erdoğan, PKK ile Silivri arasında bağlantı kurarken, “Ergenekon iddianamesini” dayanak yapıp, “Ergenekon iddianamesinde buyurun işte bunları görüyoruz…” diyor.

Öyleyse buyurun, adeta görmezden gelinen KCK iddianamesinde yazılanları da görelim…

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın PKK’nın kent yapılanması “Kürdistan Topluluklar Birliği/ Türkiye Meclisi” (KCK/TM) için hazırladığı iddianamede, Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin, kapatılan DTP eş başkanlarıyla yaptığı görüşmelerin tutanakları var. İddianamenin 2 numaralı sanığı DTP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı Kamuran Yüksek’in bilgisayarında bulunan tutanağa göre;

Talabani, Öcalan’la ilişkisi olduğunu, kendisine 2 Kasım’da avukatları aracılığıyla İmralı’dan mektup gönderdiğini belirterek, DTP eş başkanlarına şunları anlatmış:

“Benim PKK ile de bir diyalogum var. Bu bayramda ben talep etmişim ateşkesi, hem uzatılması konusunda da bir yaklaşım oldu. Ben silah bırakma yanlısı değilim. Ateşkes ilan edilsin. Silah bırakmanın karşılığı var. Ateşkes ilan etmek ise Türkiye’de çalışan arkadaşların mücadelesini yükseltmek için olmalıdır. Yine PKK’nin bir talebi vardı; genel af, onu dile getirdik. Biz, MİT müsteşarları ile PKK’nin bazı ilişkileri var, sizin bilginiz dahilinde mi dedik. Erdoğan, ‘MİT Müsteşarı’nın tüm ifadeleri benim ifademdir’ dedi.”

Ya şimdi birileri sırf bu iddianameyi dayanak yapıp, “Örgütün desteğinin sadece uluslararası boyutla sınırlı kalmadığını, bilerek ya da bilmeyerek, dolaylı ya da doğrudan içeriden de destek aldığını, hatta iktidarla iş birliği içinde olduğunu da bazı iddianameler açıkça ortaya koyuyor. KCK iddianamesinde buyurun işte bunları görüyoruz…” derse?!..

Silivri’dekilerin, PKK ile “işbirliği”, Ergenekon iddianamesinden öteye götürülebilmiş değil. Beri tarafta ise PKK’yla ilişkiler konusunda yukarıda aktardığımız çok somut bilgi ve belgeler var… Tam da Haham Tuncay Güney’in çizdiği, “Bir Ergenekoncular, bir de Ergenekon’a paralel bir örgüt” tablosu gibi…

Bu durumda PKK-Ergenekon bağlantısının resmi olarak dillendirilmesinden, tasfiye sırasının MİT’e geldiği ya da MİT’e özellikle MOSSAD dışında yeni bir “partner” arandığı gibi sonuçlar çıkartılabilir mi?

Cumhurbaşkanı Gül’ün “sırdaşı”, Başbakan Erdoğan’ın “manevi oğlu” Mustafa Karaalioğlu 25 Temmuz 2009’da demişti ki;

“Kürt sorunu bitince Ergenekon, Ergenekon bitince de Kürt sorunu bitecektir. Şimdi ikisi el ele, bitişin mecburi istikametine doğru yol almaktadır…”

“Örgütün desteğinin sadece uluslararası boyutla sınırlı kalmadığını, bilerek ya da bilmeyerek, dolaylı ya da doğrudan içeriden de destek aldığını, hatta içerideki kimi örgütlerle, kimi çetelerle iş birliği içinde olduğunu da bazı iddianameler açıkça ortaya koyuyorlar. Ergenekon iddianamesinde buyurun işte bunları görüyoruz…”

Başbakan, böyle söylediğine,

Radikal Gazetesi’nden İsmet Berkan, MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun’un, kendisine “ajanlık” teklifinde bulunduğunu itiraf ettiğine,

Ve

Ergenekon Yazarı Şamil Tayyar, “Ergenekon beylerinin cirit attığı İmralı’nın denetim altına alınmasını” istediğine göre,

Pandora’nın kutusunu açıp, bol sorulu ve bol yorumlu, derli toplu bir bilanço çıkarmaya çalışalım…

Öcalan’ın Kenya’da CIA-MİT operasyonu ile teslim edilmesini… Öcalan’ın idam kararının bekletilmesi için Bahçeli’nin ikna edilmesinde MİT raporunun etkisini geçiyoruz…

MİT’ten “ajanlık” teklifi alan İsmet Berkan’ın, 2005’te kitapçı bombalamasıyla başlayıp, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın suçlanmasına varan Şemdinli olayının ertesinde yaşadığı, ama ancak 1 yıl sonra MİT’in PKK’ya af planının gün yüzüne çıkmasıyla açıkladığı bir görüşmeyi hatırlatıp, işe koyulalım.

Berkan, “devletin en üst güvenlik birimlerinden birinin başındaki üst düzey görevli” ile “deep background-Kaynak belirtmeden, sadece bilgi olarak kullanmak” üzere sohbet etmektedir. Üst düzey kaynak, aylardır “PKK’nın tasfiyesi” için devlet kurumları arasında uzlaşma sağlamak amacıyla nasıl mekik dokuduğunu anlatır. Verdiği bilgiye göre, “Bütün kurumlar belli bir noktaya getirilmiş, hatta konu MGK’da ele alınıp, karara bağlanmış ve bir çeşit ‘devlet politikası’ haline gelmiş”tir.

Berkan’ın kaynağı, “Barzani federe devleti gerçeğinin kabul edilmemesi” ve Barzani’ye “aşiret reisi” denmeye devam edilmesi halinde, PKK’yı tasfiye planını işletme imkanı olmadığını da aktardıktan sonra “canını sıkan” asıl konuya geçip, şunları söyler:

“Üst düzey görevliler ve siyasiler kapalı kapılar ardında gerçeği kabullense de, alt düzeyde ciddi bir direniş var. Direniş gösteren birimler de Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve bazı askeri birimler. Aynı iklim medyada ve bir ölçüde kamuoyunda da mevcut…”

“Devletin en üst güvenlik birimlerinden birinin başındaki üst düzey görevli”, devamında şunları açıklar:

“Tüm engellere rağmen harekete geçildi, planın ilk aşaması olarak MİT Müsteşarı, ‘yakın dostu’ Barzani, ardından Talabani’yi ziyaret edip, onlara yeni ‘devlet politikası’nı ve Türkiye’nin, bu iki önemli Kürt liderden beklentilerini aktardı. Özellikle Barzani görüşmesi çok iyi geçti. Barzani PKK ile silahlı çatışmaya girmek dışında elinden gelen her şeyi yapacağını söyledi. Planın en zor ayaklarından biri, dağdaki PKK yönetici ve komutanlarının ne olacağıydı. Bu konuda Barzani ve Talabani şu benzer yolu gösterdi; Eyleme karışmamış olanların Türkiye’ye dönmesi, yönetici kadronun Irak dışına, tercihen bir Kuzey Avrupa ülkesine gitmesine Türkiye’nin ses çıkarmaması…”

Berkan’ın 2005’te öğrendiği bu plan, 2006’da o zaman Sabah’ta çalışan Aslı Aydıntaşbaş tarafından Türkiye gündemine getirildi, ama her kesimden tepki gelince, başlamadan bitti veya bizler öyle zannettik!.. Yeniden raftan inmesi için 2007’den itibaren başlatılan “Ergenekon” operasyonlarıyla, 2008’de “devlet politikası” denilen “Kürt açılımı”nı beklememiz gerekecekti!..

İMRALI’DA KİMLER CİRİT ATIYOR?

Şamil Tayyar’ın, “Ergenekon beylerinin İmralı’da cirit atması” iddiasına gelince… Bundan önce kısaca şunları hatırlatalım:

O günlerin MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş yaş haddinden emekli olduktan sonra PKK yanlısı toplantılar dahil, her platformda o planları işleyip, İmralı’nın muhatap alınmasını savundu. Emekliye ayrılınca birdenbire “hidayete” eremeyeceğine göre?!..

Öcalan yıllardan beri, “Devletin bir kanadı bizim gibi düşünüyor…” iddiasında…

“Ergenekon”u başlatan adam Haham Tuncay Güney’in anlattıkları MİT’te “şema”laştırıldı… Eski Müsteşar Şenkal Atasagun, “Saçma sapan, ciddiye alınmayacak iddialar” olarak nitelendirdiği Güney’in iddialarının “Teşkilat elemanları tarafından raporlaştırılıp”, 2003 ve 2006’da önce kitapçık, sonra bilgi notu şeklinde Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı’na gönderildiğini açıkladı…

Haham Tuncay Güney 2009’da, “Bu bir savaş. Ergenekoncular ve Ergenekon’a paralel bir örgüt daha var. Ülkede, bu iki örgütün kavgası yaşanıyor… MİT tam sivil bir örgüt değil. Ama pek çok şeyi biliyor. Özellikle Şenkal Atasagun birçok olayı iyi bilir. Mehmet Eymür de…” dedi…

Barzani’yle görüşmeler ve Habur organizasyonunda MİT’in başrollerde olduğunu cümle alem biliyor… CIA’cı Henri Barkey bile hak tesliminde bulunup, şunları söyledi:

“Bakın MİT’i unutuyorsunuz. MİT Müsteşarı Emre Taner, K. Irak’a gidip, orayla da konuştu. Uzun zamandır çalışma yapılıyordu. Bir gecede olmadı bunlar. Türkiye’nin çok önemli kurumları çözüm için ön ayak oldular.”

1 yıl önce, “Kürt açılımı” başlamadan Irak’ın kuzeyine gidip, “PKK ile görüşmelerin MİT üzerinden yapıldığı yönünde bilgi aldığı” iddiasında bulunup, PKK’ya af planını tüm detayıyla aktaran Hak-Par Genel Başkanı Bayram Bozyel’in şu sözlerinin altını da mutlaka çizmemiz gerekiyor:

“Bu sürecin en geç 2 yıl içinde sonuçlanacağı belirtiliyor. Şu anda AKP belli ölçülerde hazır. Cumhurbaşkanı’nın tutumu da olumlu. Sorun muhalefette, daha çok da CHP’de odaklanmakta. CHP lideri Deniz Baykal sürece dahil edilmek için Bağdat’a davet edildi. Daha sonra Baykal’ın ABD ziyareti var. Orada da bu yönde telkinlerin yapılacağı ve Sayın Baykal’ın kaygılarının giderileceğini düşünüyorum.”

Bu süreçte “İmralı’da cirit atanlar” kim?.. “Ergenekon”cu Engin Alan, Atilla Uğur, Levent Göktaş, Mustafa Balbay, Mehmet Haberal veya Sevgi Erenerol mu?

Habur rezaleti yüzünden görev süresi uzatılmayarak, emekliye sevk edilen Emre Taner ve başka MİT görevlileriyle, Adalet Bakanlığı yetkilileri, hatta Kandil’in iddia ettiğine göre, “Bir hükümet yetkilisi” mi?

İmralı’ya en az iki kez gittiğini, Emre Taner’in kendi açıklamalarından biliyoruz.

Bilinmeyen ziyaretlerden de söz ediliyor. Hele biri var ki; Baştan beri PKK’dan sorumluymuş, PKK “güçlendikçe”, nasıl işse, o da terfi etmiş… Ama şimdilerde, MİT’e dışardan atama yapıldığı için iktidarla arası açılmış. Söyleyenlerin yalancısıyız; işte İmralı’nın en devamlı ziyaretçisi oymuş falan!..

ERGENEKON İDDİANAMESİ YETERLİYSE,

KCK İDDİNAMESİNE NE DİYECEKSİNİZ?

Başbakan Erdoğan, PKK ile Silivri arasında bağlantı kurarken, “Ergenekon iddianamesini” dayanak yapıp, “Ergenekon iddianamesinde buyurun işte bunları görüyoruz…” diyor.

Öyleyse buyurun, adeta görmezden gelinen KCK iddianamesinde yazılanları da görelim…

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın PKK’nın kent yapılanması “Kürdistan Topluluklar Birliği/ Türkiye Meclisi” (KCK/TM) için hazırladığı iddianamede, Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin, kapatılan DTP eş başkanlarıyla yaptığı görüşmelerin tutanakları var. İddianamenin 2 numaralı sanığı DTP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı Kamuran Yüksek’in bilgisayarında bulunan tutanağa göre;

Talabani, Öcalan’la ilişkisi olduğunu, kendisine 2 Kasım’da avukatları aracılığıyla İmralı’dan mektup gönderdiğini belirterek, DTP eş başkanlarına şunları anlatmış:

“Benim PKK ile de bir diyalogum var. Bu bayramda ben talep etmişim ateşkesi, hem uzatılması konusunda da bir yaklaşım oldu. Ben silah bırakma yanlısı değilim. Ateşkes ilan edilsin. Silah bırakmanın karşılığı var. Ateşkes ilan etmek ise Türkiye’de çalışan arkadaşların mücadelesini yükseltmek için olmalıdır. Yine PKK’nin bir talebi vardı; genel af, onu dile getirdik. Biz, MİT müsteşarları ile PKK’nin bazı ilişkileri var, sizin bilginiz dahilinde mi dedik. Erdoğan, ‘MİT Müsteşarı’nın tüm ifadeleri benim ifademdir’ dedi.”

Ya şimdi birileri sırf bu iddianameyi dayanak yapıp, “Örgütün desteğinin sadece uluslararası boyutla sınırlı kalmadığını, bilerek ya da bilmeyerek, dolaylı ya da doğrudan içeriden de destek aldığını, hatta iktidarla iş birliği içinde olduğunu da bazı iddianameler açıkça ortaya koyuyor. KCK iddianamesinde buyurun işte bunları görüyoruz…” derse?!..

Silivri’dekilerin, PKK ile “işbirliği”, Ergenekon iddianamesinden öteye götürülebilmiş değil. Beri tarafta ise PKK’yla ilişkiler konusunda yukarıda aktardığımız çok somut bilgi ve belgeler var… Tam da Haham Tuncay Güney’in çizdiği, “Bir Ergenekoncular, bir de Ergenekon’a paralel bir örgüt” tablosu gibi…

Bu durumda PKK-Ergenekon bağlantısının resmi olarak dillendirilmesinden, tasfiye sırasının MİT’e geldiği ya da MİT’e özellikle MOSSAD dışında yeni bir “partner” arandığı gibi sonuçlar çıkartılabilir mi?

Cumhurbaşkanı Gül’ün “sırdaşı”, Başbakan Erdoğan’ın “manevi oğlu” Mustafa Karaalioğlu 25 Temmuz 2009’da demişti ki;

“Kürt sorunu bitince Ergenekon, Ergenekon bitince de Kürt sorunu bitecektir. Şimdi ikisi el ele, bitişin mecburi istikametine doğru yol almaktadır…”

Müyesser Yıldız

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html

Kategori:Uncategorized