PKK eylemlerini neden artırdı?.. Çünkü Anayasa’da “şimdilik” kaydıyla yapılan değişiklikleri yeterli bulmadı… “Kürt kimliğinin” tanınmasını istiyor. Ama “en acil” önceliği, “Öcalan’ın özgürleştirilmesi”!..
İktidarın ve Batı’nın önceliği ise Kandil’in “silahsızlandırılması” idi… Öcalan’ın “özgürleştirilmesi” zaman ve imkan meselesi olduğundan, daha sonraya bırakılıyordu. İşte bu öncelik ve zamanlama anlaşmazlığından eylemlerini artırdılar… Çünkü eylem yaptıkça sonuç aldıklarını (alacaklarını) gördüler (görüyorlar/görecekler)!..
Hafızayı beşer nisyan ila malul ya; yine ABD ve Barzani’ye PKK’lıların listesinin verildiğinden (Barzani daha Ankara’dayken, “PKK liderlerinin teslim edilmesi konusu asla müzakere edilmedi” veya Irak Hükümet Sözcüsü Ali Debbağ, “Biz Türkiye’nin polisi değiliz” dememiş gibi), Barzani’nin, Kandil’i sıkıştıracağından, hatta Kandil kadrosunu ele geçirmek üzere “özel ekip” kurulduğundan, hasılı “sözün bittiği yerde” olduğumuzdan söz ediliyor.
Millete bu masallar anlatılırken, İçişleri Bakanı Beşir Atalay daha iki gün önce medya yöneticileriyle yaptığı “Medya Duyarlılığı İstişare Toplantısında”, “Bu devlet projesinde yargı yer almadı” diye dert yanıyor. Geçen hafta da Başbakan Erdoğan, Habur ve KCK tutuklamalarından “yargı”yı sorumlu tutmuştu. İktidarın “tutuklamasız, yakalamasız, yargılamasız” bir çözüm istediği o kadar belli ki!..
Niyet bu olunca, millete sunulan “müsekkinleri” hükümsüz sayıp, “PKK ile mücadelede” hangi aşamaya geçildiğini ve “nereye gidildiğini” anlatalım. Bundan önce İmralı ve Kandil’i “halletmek” için bugüne kadar atılan adımları da mutlaka hatırlamamız gerekiyor.
İşte İmralı için yapılan girişimler:
– 2003’te ABD, PKK’yla mücadele için “Topluma Kazandırma Yasası” çıkartılmasını şart koşunca AKP’liler, “Öcalan, Hizbullah ve Sivas sanıklarının” da tasarı kapsamına alınmasını istedi. Dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, “tepkileri dikkate alarak, doğrudan eyleme sevk eden lider kadronun kapsam dışında tutulduğunu” açıkladı.
– Aralık 2004’te Ceza İnfaz Kanunu çıkarılırken, “şartı tahliyenin Öcalan başta, herkese ve tüm suçlarda uygulanması” bir kez daha gündeme getirildi.
– 2005’te AİHM’in Öcalan’ın “yeniden yargılanması” kararı açıklanmadan önce Başbakan Erdoğan, “AKP MYK’sı ve Bakanlar Kurulu’nun şeniden yargılamaya sıcak bakmadığını, buna rağmen kendilerinin eğilim yokladığını” açıklayıp, medyadan “gümbür gümbür destek” istedi.
– Haziran 2005’teki TCK değişikliğinde, Öcalan’ın hüküm giydiği 125. maddeye bir kelime eklendi. Bunun Öcalan’ın lehine olduğu ortaya çıktı, madde hemen eski haline döndürüldü.
– 2006’da Terörle Mücadele Yasa taslağının 6. maddesine, “lider kadrosunun da etnik pişmanlıktan yararlanması” ifadesi kondu. Başbakan Erdoğan, “haberim yok” derken, dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, “Bunu, devletin birimlerinin istediğini” söyledi. DTP’li Sırrı Sakık da, “Bu maddeyi devletin bir kesimi koydu, ama herhalde güçleri yetmedi” iddiasında bulundu.
– Son aylarda ABD ve İngiltere’nin Türkiye Büyükelçileri başta, tüm yabancı misyon şefleri, “Öcalan’ın muhatap alınması ve affı” tartışmalarına, “Türkiye’nin bileceği iş” şeklinde katkıda bulunmaya başladı.
– “Açılım”la birlikte Öcalan’ın İmralı’da “rahat ettirilmesi” için ne isteniyorsa, hızla yapıldı.
Şunlar da Kandil “mutabakatları” idi:
– Erdoğan imzasıyla Temmuz 2003’te TBMM’ye gönderilen “Topluma Kazandırma” Yasa tasarısı gerekçesinde, “Önceki düzenlemelerde örgütün lider kadrosunun kapsam dışında bırakılması” yüzünden sonuç alınamadığı vurgulandı.
– MİT’in 2005’te hazırladığı “ev dönüş” planı önce Barzani ve Talabani’ye sunuldu. Kandil’dekilerin ne olacağı tartışıldı. Barzani ve Talabani, “Eyleme karışmamış olanların Türkiye’ye dönmesi, yönetici kadronun Irak dışına, tercihen bir Kuzey Avrupa ülkesine gitmesi” önerisinde bulundu.
– 2007 seçimlerinden sonra T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın da katkılarıyla “Kürdistan İşçi Partisi’nin Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Entegre Edilmesi” planını hazırlayan David L. Phillips, planı hazırlarken, Türkiye’deki siyasiler, medya mensupları ve iş adamlarıyla görüştükten sonra Irak’a gitti. Barzani yönetimi ve Talabani’yle görüştü. Planına da, “Talabani, PKK’nın lider kadrosunun Irak’a yerleşmesini kabul ediyor” diye yazdı.
– Dağlıca saldırısından sonra TBMM sınır ötesi harekat kararı alırken, Başbakan Erdoğan, “Irak’taki terör örgütü mensuplarının Avrupa’ya gönderilmesi gibi çok değişik teklifler geldiğini” söyledi. Kasım’da Prag’a giderken de, “Öncelikli hedefimiz sınır ötesi operasyon değil, PKK’nın silahsızlandırılması” açıklamasını yaptı. 1 ay sonra, bu defa Portekiz yolunda, “Pişmanlık Yasası, Terörle Mücadele Yasası, adına ne derseniz deyin, bu çalışmalardan beklenen sonuç o zaman alınamamıştı. Ama şu anda buna yönelik bir çalışmada netice alınabilir düşüncesinde olan görüşler var. Biz, bunların hepsine itibar ediyoruz. Yeni yasa, daha olumlu sonuçlar vermesi için geçmişte çıkarılan yasalarından farklı olacak. Geçmişte bu konuda dirençle karşılaştık. Medyanın katkılarını bekliyoruz…” dedi.
– Ocak 2008’deki Bush-Gül görüşmesinin perde arkasına ilişkin olarak Beyaz Saray internet sitesine konan açıklamada, “PKK konusunda uzun görüşme olduğu, probleme farklı çözümler demetinin ele alındığı” duyuruldu. Cumhurbaşkanı Gül, bunu yalanladı.
Kara harekatı sırasında ABD yönetimi ve Pentagon’un “PKK ile müzakere” yapılmasına yönelik açıklamalarını, Talabani ve Barzani’nin, Gül ve Erdoğan’la da konuştuklarını öne sürdüğü “koşulsuz af” önerisini, CIA’cı Henry Barkey’in Obama’ya sunduğu, “Genel af çıkarılması. Kürt liderler ve ABD ordu yetkililerinin, PKK üyelerine garantisi vermesi. PKK üyelerinin bir bölümünün Türkiye’ye dönmesi, diğerlerinin Peşmerge güçlerine katılması. PKK liderlerinin Avrupa ülkelerine gönderilmesi. PKK’nın silahlarını TV önünde ABD askerlerine teslim etmesi” planını, keza Ahmet Türk’ün, Obama’ya verdiği 3 sayfalık “demokratik özerklik” mektubundaki taleplerini geçip, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın “Habur açılımı” sonrası Rixos Otel’de düzenlediği toplantıda söylediği bir cümlenin altını çizelim. Gazeteciler, “PKK’nın Kandil’deki lider kadrosu ne olacak, üçüncü ülkeye gitmeleri söz konusu mu?” diye sordu. Atalay, şu karşılığı verdi:
“Onlarla ilgili de çalışılıyor… Her şeyi çalışıyoruz…”
PKK yakıyor, yıkıyor. PKK’lılar sadece terörist cenazelerinde değil, Meclis’te, İstanbul’daki Ebru Gündeş konserinde ortalığı birbirine katıp, meydan okuyor. Ve İçişleri Bakanı hala, “bu devlet projesine yargının destek vermemesinden” yakınıyor!..
Var mı bir zihniyet değişikliği?.. O halde gerçekte olan ve olacaklara bakalım:
Öcalan F-Tipi cezaevine nakledilemedi, ama İmralı hemen hemen F-Tipi’ne dönüştürüldü. Birtakım yasa değişiklikleri arasına, Öcalan lehine olacak hükümler sıkıştırılıyor. Tam da bugünlerde BDP’li Akın Birdal, “ağır hastalığı olan mahkumların cezalarını ev hapsinde geçirebilmesi” için yasa değişikliği teklifi veriyor.
Görünen o ki, “PKK ile mücadele” ve “açılım”ın yeni safhasında ağırlık noktası, İmralı ve Kandil’in önceliği olan “Öcalan’ın özgürleştirilmesi”ne kaydırılıyor. PKK, bu mesajı alıp özellikle referandum sürecinde yeni bir ateşkese “razı” olursa, sıra “Kandil’in silahsızlandırılması” planının “gümbür gümbür” önümüze konmasına gelecek. Özetle İmralı-Kandil dengesi gözetilerek, “eş zamanlı çözüme” ulaşılacak!..
Başbakan Erdoğan’ın NATO’dan yardım istemesi, ardından Irak’taki ABD Güçlerinin Komutanı Orgeneral Odierno’nun, Irak’ın kuzeyinde BM Barış Güçlerinin konuşlandırılabileceğinden söz etmesi, bu safhayla çok alakalı!..
Tabii iş bundan ibaret değil. “Özerklik” talebinin de bir şekilde halli gerekiyor. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in veto ettiği Kamu Reformu tasarısının bu konjonktürde gündeme getirilmesine cesaret edilemese bile PKK ve yöneticilerinin isteklerini önemli ölçüde karşılayacak Avrupa Konseyi’nin iki sözleşmesi sessiz-sedasız imzalanabilir.
Üniter ve milli yapıya önem veren bazı AB üyesi ülkelerin dahi imzalamadığı veya yürürlüğe koymadığı o iki sözleşme, “Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı” ile “Ulusal Azınlıkların Korunması” sözleşmesidir. Üstelik İktidar, bunların imzalanacağı sözünü verdi, hem de 2 yıl önce.
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Komitesi’nin Mart 2008’de İspanya’nın Malaga şehrinde yaptığı toplantıda, Türkiye’yi temsil eden İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, “hükümetin bu sözleşmeleri imzalayabileceğini” söylemekle yetinmedi, “yeni anayasayla, yerel yönetimlerin güçleneceğini, yakında yürürlüğe girecek yerel yönetimler yasasıyla birlikte merkezden, yerel idarelere kaynak aktarımının artacağını ve yerel yönetimlerin daha özerk kılınacağını” anlattı.
Bu Komite’nin “ufacık” bir özelliği var. Birkaç yıl önce Güneydoğu için “özerklik” istemişti!..
Müyesser YILDIZ
8 Temmuz 2010
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html
Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/yazarlar/muyesser-yildiz/hukumet-kurt-meselesinde-ikili-oynuyor-0807101200-11194