ABD-AB ajandasının ilk üç sırasında “Ermenilerden özür” ve soykırım iftirasının tanınması varsa,
Avrupa Parlamentosu son 3 yılda “Ermeni soykırım” iftirasının yanına “Dersim soykırım” iftirasını da eklemişse,
Kürtçülerin öncü isimlerinden Yaşar Kaya, Cumhurbaşkanı Gül’ün “Norşin” açılımını yaptığı günlerde gönderdiği mektupta, Dersim isyanlarının elebaşısı Seyid Rıza’nın mezarının bulunmasını istemişse,
PKK-BDP Tunceli’ye Seyid Rıza anıtı dikmiş ve ‘devlet’ sesini çıkarmamışsa, Başbakan Erdoğan da Seyid Rıza’ya sahip çıkarken PKK-BDP ile aynı çizgiye gelmişse,
1 ay önce PKK’nın sözde ‘meclis’i Demokratik Toplum Kongresi Diyarbakır’da, “Ermeni ve Kürt soykırımlarını” kabul etmiş, Başbakan Erdoğan buna “Zerdüştlük” kadar önem vermemişse,
18 Kasım günü Ankara’ya gelen Fransız Dışişleri Bakanı Alain Juppe’nin, 1915 olaylarının araştırılması için Paris’te ortak tarih komisyonu toplanması teklifini kabul edip: “Soykırım olmadı.” demeyi dahi suç sayan kediye ciğer sunmuşsak,
Cumhurbaşkanı Gül İngiltere’ye götürdüğü hacimli “heybe”den, “Ermeni meselesinde çözüm umudu ölmedi.” turbunu da çıkarmışsa,
Ve Soros’un temsilcisi İshak Alaton’un: “İsmet İnönü faşisti” demesinin hemen peşinden Başbakan Erdoğan ile ekibi “tarih mahkemesi” kurmuşsa;
Dersim olayı Dersim’den ibaret değildir.
Başbakan Erdoğan’ın tüm çabalarına rağmen fethedemediği Dersim’e öfkesinden, Türk filmlerindeki: “Ya benim olacaksın, ya da kara toprağın.” sözünden veya kaybeden karakterin her yeri yakıp yıkması sahnesinden de ibaret değildir.
Dersim defterinin zamanlamasının sebebi;
İster o sırada İngiltere’de krallar gibi ağırlanan Gül’ün “yıldızını” karartmak,
İster Gül’ün İngiltere “heybe”sinde bulunan “Kürt Sorunu”nun çözümünden Suriye’ye bir tomar turbu dikkatlerden kaçırmak,
İster bedelli askerliğe tepkileri unutturmak olsun;
Bilerek bilmeyerek yeni ‘açılım’ların önü açılmış,
Milletin bir emperyalist arzuya daha psikolojik olarak hazırlanması süreci başlatılmıştır…
Meselenin adı “Ermeno-Kürdistan”dır!..
* * *
70-80 yıl önceyle kavga ederken hem bugünümüzü hem de yarınımızı kaybettirenler,
Sırtında yumurta küfesi yokken ‘özür’ dileyenler,
Devr-i iktidarlarında Silivri’de ölüme yatırılanların yakınlarına, bırakın ‘özrü’, bir üzüntü beyanında bulunmayı düşündüler mi?
* * *
Tarih ve Dersim… Ben de ‘sehven’ bir Dersim hikayesi anlatayım. Daha doğrusu 2 yıldan fazla Hasdal’da tutulan, tahliye olur olmaz helikopterine binip PKK operasyonlarına giden Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin mahkemedeki savunmasından bir not…
Mustafa Kemal Paşa Erzurum’dan Sivas’a gidecektir. Damat Ferit yolunun kesilip öldürülmesini ister. Elazığ Valisi Dersimli eşkıya Seydo’yla anlaşır. Lâkin Seydo, pusu yerinde Mustafa Kemal’e ateş etmez, ettirmez. “Neden?” diye sorulunca da kendi şivesiyle şunu söyler:
“Halk aç ise, köyü göç ise, söz suç ise devlet yoktur bey. Biz senin devletini göçmüş bilirek. Kemalo’dan bir dost kokusu almışak, bir devlet kokusu almışak!..”
* * *
T.C. düşmanları meydana fırladı yine: “Ceberrut Cumhuriyet’le hesaplaşalım.” diyorlar.
Hay hay !.. Peki, “Ceberrut ileri demokrasi” ile de hesaplaşmaya var mısınız? Öyle arşivlere falan girmeye de gerek yok. Her şey, her gün gözünüzün önünde yaşanıyor!.. Ama yapamazsınız, değil mi?
Washington’dan da birileri buyuruyor: “Dersim özrü Obama nezdinde kredimizi artırmış.”!.. Hızını alamıyor, “İlkokuldan itibaren çocuklarımıza utanç sayfalarımızın öğretilmesini” öneriyor.
Ona da hay hay !.. Peki Ermenilerin kadın, çocuk, yaşlı camilere doldurup yakmasını; Rumların ihanetlerini anlatmaya da var mısınız? Bunu da yapamazsınız; ABD, AB kızar değil mi? “Kin, nefret tohumları ekmeyin; ayrımcı politikalar izlemeyin.” diye yıllardır okul kitaplarımızdaki kırıntı bilgilere bile tahammül edemeyip bunları ‘ayıklatmak’ için fonlar verenler ne der sonra ?
* * *
Evet Alevi vatandaşlarımıza büyük bir borcumuz var; hem de çok büyük… Neden mi?
Emperyalizm önce onlar üzerinde çalıştı. Avrupa’daki birkaç malûm dışında Alevi vatandaşlarımızı tahrik edemedi. Onun üzerine Kürt kökenlilere abandılar…
Her hâl ve şartta Atatürk’e, Cumhuriyet’e bağlı kaldılar; milletin çimentosu oldular…
Onların gösterdiği bu direnci ve olgunluğu gösteremeyen, ülkenin birlik ve bütünlüğünü dinamitleyenlerin; “Sizin gibi okumadık, sizi örnek alamadık.” diye hem özür hem af dilemesi şarttır!..
Silivri’den kucak dolusu sevgiler,
Müyesser YILDIZ
27 Kasım 2011