İçeriğe geç

Vahdettin ve Damat Ferit Orduyu Nasıl “Hizaya” Getirdi?

İşbaşına geldiklerinde önlerindeki en önemli sorun “ordu” idi. Mektepli, savaşta pişmiş, genç subayların elindeki orduya egemen olmaları çok zordu. Bunların tümünü veya çoğunu tasfiye etmeleri gerekiyordu.

Tehlikeliydiler; çünkü kesin bir “ideoloji”ye sahiptiler. Bu “Türk milliyetçiliği” idi. Padişaha bağlı olsalar da tercih yapma durumunda kaldıklarında “milliyetçiliği” seçecekleri belliydi.

Direnen komutanlara ne yapılacaktı?

-İngiltere, İstanbul’daki işgâl komutanına “polis teşkilâtına el koymanın yeteceğini” bildirdi. Zaten Fransız komiserler de bir “müttefik polis komitesi kurulması”nı istemişti!..

-Yetmedi. Hükümet her başarısızlıkta “ordu”yu suçlayıp Harbiye Nazırı ve Genelkurmay Başkanı’nı İngilizlere şikâyet etmeye başladı!..

-Bazı komutanlar görevden alınırken yerlerine daha önceki dönemde ordudan tasfiye edilmiş, bu yüzden de içleri hınç dolu; ayrıca “milliyetçilik mikrobu”na bulaşmamış isimler getirildi!..

-Anayasa’ya aykırı özel yetkili mahkemeler kuruldu. Davaların tümü İstanbul’da görülecekti. Böylece hem yargılamalar herkesin gözü önünde yapılacak hem de “müdahale” edilebilecekti!..

-Bir kararname ile subayların da hiçbir izne gerek olmadan bu mahkemelerde yargılanması kararlaştırıldı. Adalet Bakanı Haydar Molla, subayların yargılanmasını izne bağlayan hükmün kendi ısrarıyla kaldırıldığını övünerek açıkladı!..

-Tutuklamalar başlamadan önce sık sık askerlerin ihtilâl hazırlığı yaptığı konuşuldu. Tutuklamalar başlayınca özel kalemi Ali Fuat Türkgeldi, Vahdettin’e: “Bu tutuklamalar yüzünden ihtilâl çıkacak.” dedi. Vahdettin: “Korkmayın, çıkmaz.” cevabını verdi!..

-İngiliz albayla görüşen Harbiye Nazırı Ferit Paşa: “Orduyu tümden jandarma yapalım.” der ve ekler: “İnşallah şu ordu derdinden de kurtuluruz da yalnız jandarmamız kalır.”!..

-Vahdettin ve Damat Ferit şöyle bir ordu istiyordu: “otoriter, milli olmayan, hilafete dayalı ve İngilizci”

-Tutuklamalarda dikkatli gidildi. İttihat ve Terakkici olanlarla İngilizleri kızdıranlara öncelik verildi; çünkü toplu tutuklamaların tepkilere yol açmasından çekiniliyordu. Zaten Mondros Antlaşması ile ordu yeterince küçülecekti. O zaman da tasfiye veya orduyu, jandarma-polis-muhafız kıtalarıyla dengede tutmak daha kolay olacaktı!..

-Gazetelerde ordu “ahlâksızlık yuvası” gibi gösterildi, aşağılayıcı yayınlar yapıldı. Ordu komutanları için şu başlıklar atıldı: “Âli sefiller… Haydut başları”!..

-Komutanların milyonlarca altın ve gümüşü olduğu öne sürüldü, yolsuzlukları araştırmak için komusyonlar kuruldu. Harbiye Nezareti’nin bütçesi azaltıldı, askeri muafiyet vergisi kaldırıldı, telefonları azaltıldı!..

-Savaşta düşman tarafına geçen veya sınırdışına kaçan subay ve erlerin cezaları ertelendi!..

-İçişleri Bakanı Ali Kemal, askeri makamların mülki amirlerden emir almasına dair bir genelge yayınladı!..

-Jandarma İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Emniyet Genel Müdürü’nü İngilizler atamaya başladı!..

-Askeri Şura yeniden kuruldu. Kararların üçte iki çoğunlukla alınması kararlaştırıldı. Harbiye Nazırı’na bu kararları ret veya değiştirme yetkisi verildi!..

-Genelkurmay Başkanlığı’na 1913’te emekliye ayrılan, Sevr’i imzalayacak Hadi Paşa getirildi!.

-Askerlerin tutuklanıp yargılanması gazetelerde: “Osmanlı tarihi için başlı başına olay” başlığıyla verildi!..

-İktidar partisinin yayın organı Alemdar’ın başyazarı Refi Cevad: “Tutuklamalar gözümüzü doyurmadı. Daha ziyade şiddet!.. Daha ziyade şiddet, daha ziyade şiddet.” dedi!..

-Mustafa Kemal’in Sivas Kongresi’ni topladığı gün İstanbul yönetimi İngilizlerle gizli bir anlaşma yaptı. Maddelerden biri şuydu: “Milli akımları önlemek ve kurulacak yarı meşruti yönetimi korumak için Milli Kuvvetleri bastırmak üzere İngiltere bir zabıta kuvveti örgütleyecek.”!..

-Kuvayı Milliye’ye karşı Kuva-yı İnzibatiye, diğer adıyla Hilafet Ordusu kuruldu. Eşkiya Anzavur Ahmet’e “Paşa” ünvanı verildi. Bu ordunun parasını ve eğitimini İngilizler üstlendi!..

-Özetle ordu “önem”ini yitirdi. Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi’ndeki ifadesiyle de topyekün Osmanlı, “cansız bir vatan, kansız bir millet” muamelesi gördü!..

Ama Mustafa Kemal ve arkadaşları vatanı da milleti de kurtarmayı başardı.

Nasıl mı?

Damat Ferit’in sevdiğim bir sözü var. İzmir’in işgâli üzerine “kerhen” de olsa millete şöyle seslenmişti:

“Kurtuluş ve mutluluk özgürlükle, özgürlük ise yüreklilikle elde edilebilir!..”

İşte o bir avuç adam YÜREKLİYDİ… ÖZGÜRDÜ!..

Silivri’den kucak dolusu sevgiler,

Müyesser YILDIZ
10 Ocak 2012

Link: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yazi-arsivi-371872h.htm

Kategori:Uncategorized