İçeriğe geç

Obama’dan Erdoğan’a En Kritik Soru

Başbakan Erdoğan Seul’de Obama ile yaptığı görüşmede duyması gerekenleri değil, duymak istediklerini bir bir söyledi. Zaten daha gitmeden ABD, Türkiye’ye sopa üstüne sopa gösterirken koca “hediye paketleri” hazırladı. O hediye paketlerini açmadan önce merakımı celbeden bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum.

Erdoğan, Obama ile medyanın karşısına çıktığında yüzü kıpkırmızıydı. Mutluluk, sevinç, keyif kızarması olmadığı; damarlarının dışarı fırlayacak gibi şişmesinden belliydi. Keza kurmaylarının görüntüsü de hiç iç açıcı değildi. Yanılmış olabilirim; ama Obama’nın böylesine önemli bir zirvede Başbakan’ın kızlarının eğitimini gündeme getirmesi neyin nesiydi? “Ağır havayı yumuşatmak, çocuklarına düşkünlüğü ile bilinen Erdoğan’ı fethetmek için.” diyeceğim; de yine böylesi bir kritik dönemde eski Başkan Bush’un Erdoğan’a, oğlunun Dünya Bankası’nda çalışıp çalışmadığını sorduğunu hatırlayınca huzursuzlandım işte!..

Barzani işi zaten tamamdı. Suriye, İran çantada keklikse başka hangi “hediye paketi” götürdüye gelince;

Türkiye içine 3×4 eğitim projesi ile enikonu çelik-çomak oynatılıyor. Önemsiz demiyorum; aksine çok yaklaşan seçim/referandumun bu defaki malzemesi belli ki eğitim olacak. O projenin en çok kimlere yarayacağı, niye böyle aceleye getirildiği önemli. Ruhban Okulu’nun açılması başta olmak üzere azınlıkların tarihi arzuları karşılanacak. 3×4’ten önce Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklere bakın, anlarsınız. ABD, Seul zirvesine günler kala ne yaptı: Türkiye’yi Dini Özgürlükler konusunda “izleme” listesine aldı. Gerekçe: “Bir yıldır bir şey yapmadınız, bir Ruhban Okulu’nu bile açmadınız.”!..

Ya PKK ile değil; ama uzantıları ile görüşme müjdesi (!)?.. Polisi tokatlayanlarla görüşme!.. Obama ilk ziyaretini Türkiye’ye yaptığında Ahmet Türk’le görüşmüş, Türk’ten “özerklik” paketi alıp gitmişti. “3 sene geçti, hala bir şey yapmadınız kardeşim.” diye sormazlar mı?

Asıl önemlisi şu: Başbakan ne yapsa: “Millet istiyor.” diyor. Hangi millet? Ne zaman sordunuz? Madem öyle, en önce Suriye, İran işini bir sorsanız ya; bakalım millet ne diyor.

Bu tehlikeli söylem korkarım şunu getirecek:

Kıbrıs’ta “açılacaklar”: “Millet istiyor.” diyecekler…

Özerklik vs.de “açılacaklar”: “Millet istiyor.” diyecekler…

Başbakan, terör örgütünün Meclis’teki uzantıları ile görüşeceklerini açıkladı; bakanları sıraya girdi. Kimi Kürt kökenli vatandaşlarımızı “halk” ilan etti kimi: “Mademki Kürt halkının temsilcisi BDP, tabii onlarla görüşülür.” buyurdu.

Bugünden iş bu noktaya geldiğine göre, yarın: “Kürt halkı özerklik istiyor, verdik-gitti.” demezler mi?

* * *

ABD’de seçim var; İsrail Obama’nın gırtlağına çöktü…

Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı savaşları var; Obama Erdoğan’a bastırıyor. Acaba bu tazyik kimleri süpürecek, kimleri biraz daha süründürecek?!..

Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanlığı Kanunu ile ilgili kararı önemli bir kavşak. Bakalım Mahkeme, hukuku mu esas alacak; yoksa AKP kapatma davasında olduğu gibi uluslar arası konjöktür, ekonomi, AB vs.yi mi?

Erdoğan’ın yaptığı yığınaklar, iptal beklediğini gösteriyor. Ne olacak o zaman? Erdoğan’ın her ihtimali hesapladığını söylemek mümkün.

27 Nisan Muhtırası’ndan sonra dönemin ABD Büyükelçisi Wilson birkaç gazeteci ile buluşmuş, kısa bir süre sonra bu gazetecilerden birisi AKP’ye “erken seçim”i önermişti. Gerçekten AKP erken seçim kararı aldı ve Kasım’daki seçimler 22 Temmuz’a çekildi.

Baktım, geçenlerde önemli gazetecilerden biri daha “erken seçim” öneriyor… İlavesi, “Kürtçülüğün” yeni lideri diye sunulan Kemal Burkay: “Anayasa için referanduma gidilsin.” diyor…

Demem o ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı vermesi halinde her şey mümkün. Tek sorun, Erdoğan’ın kendisini ve partisini 2014’e ayarlamış olması. Bari bunun çözümünü(!) de ben bulayım:

Anayasa Mahkemesi iptal kararı verir, Gül’ün görev süresi sona erer… Ama Suriye veya İran savaşı gibi olağanüstü bir durumdan dolayı seçim vs. ertelenir… Cumhurbaşkanlığı’na da TBMM Başkanı Cemil Çiçek vekalet eder!..

Beğenmediniz mi? Ben de beğenmedim.

Çünkü hep ABD, Obama diyoruz; da asıl sessiz ve derinden giden İngiltere’ye bakmamız lazım.

Bu ay başında İngiltere Dış Ticaret Bakanı bir şey söyledi. Şuydu: “Avrupa tekrar 19. yüzyıla dönüyor. Bir yanda bölgeyi etkisine alan Almanya, diğer yanda İngiliz İmparatorluğu ile etkisini iyiden iyiye hissettiren Türk gücü”…

“Türk gücü” gazını geçelim… Bağıra bağıra ve hızla 21. yüzyılın Lüblanlaştırılması ile karşı karşıyayız. Yegâne mesele ve mesaimiz bunu önlemek olmalı… Gerisi laf-ı güzaf!..

Silivri’den kucak dolusu sevgiler,

Müyesser YILDIZ
26 Mart 2012

Kategori:Uncategorized