Ali Ünal, Zaman Gazetesi’nin sessiz ama önemli bir kalemidir. MİT krizinde de en sert yazıları o kaleme aldı, “AKP ile cemaat savaşı yok.” tamiratlarına rağmen duruşunu bozmadı. Oslo müzakerelerini idare eden yabancının Amerikalı mı İngiliz mi olduğu tartışıldı bir aralar. Çeşitli tahminler yürütüldü, sonra unutuldu gitti. Ancak Ali Ünal 12 Mart’ta “PKK ile müzakere mi ?” başlıklı bir yazı yazdı ve Oslo’daki arabulucunun milliyetine kesinlik derecesinde nokta koydu.
“Oslo müzakerelerinin çok büyük ihtimal İngiltere’nin gözlemciliği altında… İngiltere’nin kılavuz edinilmesi sadece kuzuyu kurda, tavuğu tilkiye teslim etmek manasına gelir…” dedi.
– SENE 2000…SORU: TÜRKLER ÖCALAN’LA MASAYA OTURUR MU?-
Bir İngiliz var; daha 1999-2000’de -yani Öcalan yargılanırken- bir yol haritası hazırlayan…
Daha o yıllarda, PKK terörüne “gerilla hareketi, Kürt isyanı, silahlı isyan” diyen…
“Türkler Öcalan’la masaya oturur mu?”yu sorup Öcalan’ın “merkezi konumunu” savunan, onunla hangi şartlarda pazarlık yapılıp yapılmayacağını raporlara döken…
“Öcalan’ı 30 bin insanın katili olarak kötülemek artık Türkiye’nin iyiliğine olmaz”ı savunan,
“TSK’nın böyle bir pazarlık ve uzlaşmaya yanaşmayacağı” tespitini yapan,
“Kürtçe yayın-eğitim, bölgesel valilerin seçimle işbaşına gelmesi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi; Kürtlere verilecek hakların geri alınmayacağını garanti eden Anayasal düzenlemeleri” kapsayan “geniş kapsamlı önlemler paketi” veya “Türkler ile Kürtler arasında yeni bir anlaşma oluşturmak için yeni bir reform paketi” hazırlanmasını isteyen
Kemal Burkay, Şerafettin Elçi gibi isimlerin sürece dâhil edilip “Kürt milliyetçiliğini benimsemiş tüm kesimlerle geniş bir cephe oluşturulmasını” düşünen,
Türkiye’nin “Batılı dostlarından” (!) biri!..
-O’NA GÖRE OSLO’YA 5 YIL VARDI-
Bitmedi… Bir benzetmesi ve kehaneti daha vardı 1999-2000’de…
“1993’ten sonra Arafat’ı terörist diye nitelemek, İsrail’in hiç bir amacına hizmet etmediği gibi Türkiye’nin de Öcalan’ı daha farklı görmeye başlaması iyi olabilir.” dedikten sonra,
Arafat’la İsrail’in 1993’te Oslo süreci ile işe başladığını hatırlatıyor, bu kıyaslamayı Öcalan-PKK ve Türkiye bağlamında yapıp şunu söylüyordu:
“OSLO SÜRECİNE HALA 5 YIL VARDIR…”
Ne kehanet, ne tesadüf!.. Türk Milleti’nin “Oslo sürecinden” 2011’de haberi oldu. Ne zaman başladığı meçhûl!…
Acaba “İngiliz kâhinin” tahmininde (!) kaç yıl sapma oldu, bunu merak ettim sadece.
İngiliz kâhinin bir önerisi daha vardı;
“Türk ve uluslararası camiadan kişilerin katılımıyla oluşturulacak bir kurulun gözetimi altında, PKK’nın belirlenen bir süre içinde silahtan arındırılmasını teklif etmek” gibi…
* * *
Kim mi bu zat? Biraz daha sabır istesem…
Kendileri siyaset bilimci, gazeteci, akademisyen. İlgi alanı Orta Doğu, Körfez ülkeleri, Ürdün ve Türkiye. 1976’da İsrail’de yaşar ve çalışırken Orta Doğu ile ilgilenmeye başlamış. Sonra Ürdün’e geçmiş BBC ve The Guardian adına. 1994-1995’de de Boğaziçi Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bulunmuş. Oradan Oxford’a… Türkiye tarihi ile ilgili çalışmasında incelediği dönem dikkat çekici: 1908-1980… Adeta “İkinci Meşrutiyet’ten, 2. Cumhuriyet’e” der gibi!..
Asıl özelliklerine geliyorum:
-Doktorasını meşhur Exeter’de yapmış.
-1987-1995 arasında yine meşhur Chatham House’ın Orta Doğu Programı’nın patronu olmuş.
Exeter ve Chatham Hause’un İngiliz derin devletinin “sivil beyni” olduğunu biliyorsunuz. Cumhurbaşkanı Gül’ün hem Exeter’de okuduğunu hem de 2010’da, tam da İngilizlerin Çanakkale’ye dayandığı güne denk gelen bir tarihte Kraliçe tarafından Chatham House ödülü ile ödüllendirildiğini de…
Cumhurbaşkanı Gül’ün Başbakan olduğu 2002’den bu yana “Kürt açılımları”ndaki etki, yetki ve gücünü hatırlatmaya gerek olmadığına göre, geliyorum bu İngiliz ‘kâhin’in kimliğine;
Oslo’daki arabulucu Dr. Philip Robins olabilir mi?
Konumuzla doğrudan ilgisi yok; ama bu araştırmayı yaparken bir şey dikkatimi çekti.
Neresi kast ediliyorsa, “High Commision of the Republic of Turkey” (Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Komisyonu) gibi bir yer, Chatham House’a 2010-1011 kampanyasında bağış yapmış. Ne kadar olduğu belli değil tabi. Önceki yıllarda böyle bir bağış görünmüyor. Ya 2010’dan önce bir bağışımız yok veya yapılan bağış miktarı düşüktü; ki listeye girememiştik. Acaba hangisi? Daha önemlisi, bu “High Commision of the Republic of Turkey” neyin nesidir ve biz doğrudan İngiliz Kraliçesi’nin himayesinde olan Chatham House’a neden bağışta bulunuruz Allah aşkına?!..
Silivri’den kucak dolusu sevgiler,
Müyesser YILDIZ
9 Nisan 2012