İçeriğe geç

Rehine.. Şantaj.. Diyet!..

Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerekirken, Özel yetkili mahkeme tarafından yargılanıp, tutuklanması tartışılıyordu.Hasdal’dan Koramiral Kadri Sağdıç’ın ailesi ile yaptığı telefon görüşmesi internete düştü…

Başbakan Erdoğan’ın “kefil” olduğu MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve eski yöneticilerin özel yetkili mahkeme kapsamına alınması atağı yapıldı. AKP’nin etkili ve yetkili bir ismi: “Özel yetkili mahkemeler konusunda 1 maddelik değişiklik yapmamız yeter.” restini çekti. Sonuç alınamayınca bir gece yarısı mesaisi ile MİT Kanunu değiştirilip MİT’çiler resmen ve hukuken Erdoğan’ın himayesine alındı…

O zamanlar: “Tüm bunlar resmen rehin tutulduğumuzun, iktidar için savaşlarda koz olarak kullanıldığımızın itirafıdır.” demiştim.

Bugün gelinen nokta itibarıyla “rehinelik” durumu bambaşka bir mecraya girmiştir.

Ön almak mı yeni tehditlerin duyumu mu bilinmez; Erdoğan ve ekibi hiç beklenmedik bir zamanda özel yetkili mahkemelerle ilgili CMK 250. maddeyi yargı reformu kapsamına aldı. Yetmedi, ses ve görüntü kayıtlarının yayınlanmasının “suç” olmasını ve hapisle cezalandırılmasını kararlaştırdı.

Ve tam bir meydan muharebesi başladı. Bir yanda peşpeşe yeni ses kayıtları, öte yanda “basın özgürlüğüne darbe vuruluyor” tartışmaları.

İkincisinden başlarsak, ülkenin bugün cehenneme çevrilmesinin ana sebebi o malûm ses-görüntü kayıtları değil mi? Olaya basın özgürlüğü açısından bakan arkadaşlara sormak lâzım: bugün çoğumuz o iğrenç dinlemeler yüzünden Silivri’de değil miyiz? Geçelim; sizler yakınlarınız, eşiniz-çocuğunuzla yaptığınız mahrem konuşmaların hesapsız kitapsız her Allah’ın günü “dan, dan” efektleriyle servise konmasını ister misiniz? Benim için hava hoş; her ne kadar henüz servise konmamış olsa da Başbakan Erdoğan’ın bile yatak odasının dinlendiğini bilmiyor muyuz? Genelkurmay eski Başkanı Org. Işık Koşaner’in makam odası bile dinlenmedi mi? Halen sözümona devlet güvencesindeyiz; Silivri-

Hasdal’da konuşmalarımız dinlenip günü geldiğinde kullanılmak üzere depolanıyor mu? Hepimizin en önce: “Bu dinlemeleri kim yapıyor? Yok mu bunlara dur diyecek birileri?” sorusunu sormamız gerekmiyor mu?

Söylediğim gibi bana göre hava hoş!.. Çanak-çömlek yeterince patlamış zaten, bundan sonra da dinlensin, yayınlansın. Var mısınız?

Diyeceğim; romantikliğin sırası değil!..

Asıl kısma gelince, tam bu tartışmalar yaşanırken yeni ses kayıtlarının servis edilmesi, “İktidar ve millet darbe öcüsüyle korkutulmak mı isteniyor?” çerçevesinde tartışılıyor.

Kanımca, “korkutulmak” istenen bu defa doğrudan Başbakan Erdoğan ve ekibi. Sıranın onlara geldiği/geleceği bariz. Şunu düşünelim; yıllardır Hasdal-Silivri’de tutulan insanlar birilerini dinlemiş, bunları depolamış olabilir mi? Velev ki böyle bir şey var, nerede yayınlayacaklar? Kim böyle bir şeye cesaret edebilir? Dinleme/izlemeleri yapan, günü geldiğinde de yayınlayan mekanizma/güç az çok ortada zira.

Tüm bu ihtimaller “komplo” diyelim. O halde sadece şunu soralım:

Cemaatin lideri Fetullah Gülen, insanların özel konuşma ve görüntülerinin yayınlanmasını “gıybet” sayan biri. En azından beyanatları böyle. Şahsıyla ilgili her yayına, hatta el yazısı ile gönderdiği bayram tebriğinin yayınlanmasına bile dava açıyor. Ama öbür yandan kendisine bağlı medya organları insanları ipe çekti, çekiyor ve bu “özgürlüğün” devam etmesi için iktidara meydan okuyor. Neden? Burada bir anormallik yok mu?

Tamam büyük büyük pazarlıklar var. İyi de nereye kadar?

Ömer Seyfettin’in Diyet’ini hepimiz biliyoruz. Bakalım: “Al diyetini!” diyebilen çıkacak mı?

Silivri’den kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ

04 Haziran 2012

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/korkutulmak-istenen-bu-defa-erdogan-mi-1206121200.html

Kategori:Uncategorized