İçeriğe geç

El Beşir – Esad Farkı: Türkiye Kurtulur Mu?

Cumhurbaşkanı Gül’ün, Suriye Devleti’nin kalbinden bombalanmasını adeta “sevinçle” karşılayıp, terörün değil de Esad’ın meşruiyetini yitirdiğini ilân etmesi şaşkınlık yarattı.

Şaşmak lâzım!..

Ülkemiz için: “Biz yapmazsak başkaları gelir, yapar.” diyen zat-ı devletleridir. Hatırlanacaktır, Beşar Esad’a yazdığı son mektupta, “dönüşümlerin, reformların öncüsü olmasını” öneren, umudu(!) kesince defterini düren de O’dur.

Haçlıların şiddetle önerdiği “reformlar” yapılınca ülkelerin bölünmekten kurtulacağını zanedden safiyâne liderler de vardır, “alıştırma” aşaması olarak böyle sunanlar da. Oysa acı son, er-geç aynıdır.

Tarihimizde meşhur bir Filozof Rıza Tevfik vardır. Sevr’in altına imza atan, Osmanlı’nın son Milli Eğitim Bakanı, Danıştay Başkanı ve Masonlar Büyük Locası’nın Büyük Üstad’larından…

Sultan Vahdettin’in ilk hükümetinin programının Meclis’te görüşülmesi sırasında “Ermeni davası” en şiddetli şekilde savunulunca söz alan Rıza Tevfik, Amerikalılarla “daimi surette” temasta bulunan bir insan olarak şunları söyler:

“Dünyanın milliyetler ilkesine göre biçimlenmekte olduğunun farkındayım. Bu bakımdan iktidara gelince, azınlık sorunlarını ortaya attık. Zaten bunlar ele alınmazsa, bize zorla yaptıracaklardı. Biz bunu takdimen yapmayı bir şeref addederiz…”

İşte kendiliğimizden yaptık ya da “başkaları gelip zorla yaptırdı”… Ne oldu Osmanlı’ya?

Geçelim Sudan’a; geçen yılların en istenmeyen adamı Devlet Başkanı Ömer El Beşir’di. Görüldüğü yerde tutuklanıp Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne çıkartılacaktı. Yargılanmadan “soykırımcı” ilân edilmişti, emperyalizmin en “şiddetli” tepkilerine rağmen Gül, Erdoğan ve Davutoğlu’nun vazgeçilmezi oldu. Şimdi El Beşir’in adını anan var mı? Yok? El Beşir nasıl kurtuldu? Sudan’ın ortadan ikiye bölünmesine rıza göstererek, ülkenin en en zengin kaynaklarını Haçlılara teslim ederek. El Beşir şimdilik kurtuldu, ama Sudan kurtuldu mu? Hayır, kan gövdeyi götürüyor. İşin en traji-komik tarafı El Beşir’in, linç edilerek öldürülen Kaddafi’nin ve bizzat bizimkilerin aynı akıbete uğramakla “tehdit” ettiği Esad’la ilgili değerlendirmeleriydi.

Kaddafi’nin devrilmesinden sonra ilk ziyaretini Libya’ya yapan El Beşir: “Kaddafi sadece Libya için değil, tüm Afrika için tehlikeli bir liderdi.” dedikten sonra, Beşar Esad’ın Suriye’deki ölümleri durdurması ve halkın sesine kulak vermesi gerektiğini söylemez mi?!..

Geçtiğimiz Aralık ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun satır aralarında kalan çok önemli bir itirafı vardı. Türk-Arap Forumu toplantısının yapılacağı Fas’ın başkenti Rabat’a giderken, yanındaki gazetecilere kelimesi kelimesine şu açıklamayı yaptı:

“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir’i de Beşşar Esad gibi uyardı. Güney Sudan’da süreç daha sağlıklı işlediyse, BM orada rahat çalışabildiyse bu Türkiye’nin Sudan üzerindeki etkisindendir.”

Cumhurbaşkanı Gül öncülüğünde Türkiye’nin Sudan’da nasıl bir iş başardığı(!) ve Suriye’de de ne yapmaya çalıştığı gayet net biçimde anlaşılıyor değil mi?

Esad, ülkesinin bölünmesine ve Gül’ün bir zamanlar “Siyonist-Hristiyan ittifakın güdümünde, ABD bürosu” dediği BM’nin orada rahat çalışmasına izin verirse kurtulacak!.. Ya biz? “Birileri gelip, yapmadan , kendiliğimizden yaptığımız reformlar” Türkiye’yi kurtarıyor mu; yoksa daha derin bir batağa mı çekiyor?

Ramazan ayının Türk Milleti ve İslam alemine huzur getirmesi dileklerimle.

Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler.

Müyesser YILDIZ

20 Temmuz 2012

Kategori:Uncategorized