İçeriğe geç

Uğur Mumcu, Apo ve MİT

Yarın gerçek gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilişinin 20. yıldönümü. Bugün ülkemizde her ne yaşanıyorsa, o yıllarca önce teorisini yazmıştı, şimdi o teorilerin uygulamasına tanık oluyoruz. Zaman onu haklı çıkardı, Allah gani gani rahmet eylesin.

Uğur Mumcu’nun araştırdığı son konunun, Abdullah Öcalan’ın bir süre MİT için çalıştığı iddiası olduğu, bu yüzden öldürüldüğü söylendi hep.

20 yıl sonra bugün teröristbaşının MİT-iktidar eliyle “enstrüman” yapıldığını, bölücü terörü bitirmede tüm sermayenin ona yatırıldığını, devlet eliyle “kültleştirildiğini”görüyoruz.

Belki 20 yıl önce MİT-Öcalan yakınlığını dillendiren yanardı, ama bugün neredeyse iftihar vesilesi.

Daha Pazartesi günü Yeni Şafak Gazetesi’ne röportaj veren MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in şu sözlerinin anlamı nedir?

“Siyasi iktidarın Kürt sorununun çözümüyle ilgili politikalarının, doğru şekilde, görülen eksikliklerin tamamlanarak, geliştirilmekte olduğunu görüyoruz. Bu politikada çözümün bir parçasının da Öcalan olduğu hususunun bir gerçekliğin tespiti olduğuna işaret edebilirim. Öcalan’a rağmen çözüm zor, ama Öcalan’la birlikte çözüm mümkün. Ki MİT içinde bir grup yıllardan beri bunu savunuyor. Şu anda gelinen noktada MİT’’in çözüm politikalarının oluşturulmasında, yararlı çalışmalar yapmakta olduğunu görebiliyoruz…”

Sormak lâzım; Öcalan’lı çözümü yıllardır savunan MİT içindeki grup kimlerdir? Kaç yıldan beri bunu savunmaktadırlar? İdamdan MİT’in verdiği raporlarla kurtarılıp, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış bir teröristten “lider” çıkarma da MİT’in “çözüm politikalarından” birisi miydi? Öcalan’ın idam edilmemesi konusunda sadece hükümet ortaklarını ikna etmekle kalmayıp, o günlerde medyanın idam karşıtı yayınlar yapmasını sağlayan (Ertuğrul Özkök yazdı) dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un “Ergenekon” davasında tanık olarak dinlenilmesinden kaçınılmasının bu süreçle (Mümtazer Türköne Zaman Gazetesi’nde, ‘Silivri olmasa, İmralı açılımı olamazdı’ diye yazdı) bir ilgisi var mı? AKP döneminde Öcalan’ı da kapsayan tüm af girişimlerinin merkezinde MİT’in olması da o grubun politikası mıydı?

Şimdi son 1 yıl içinde yaşanan bazı gelişmeleri ve yapılan bazı açıklamaları yorumsuz alt alta sıralayalım:

-KCK operasyonlarında gözaltına alınan Öcalan’ın avukatlarından İrfan Dündar’ın MİT’e çalıştığı ortaya çıktı. Ki Ergenekon davasında gizli tanık yapılacak kadar itibar edilen PKK’nın 2 numarası Şemdin Sakık, Mayıs 2004’te PKK’nın ikinci kongresi için kamplarına gelen Mahmut Şakar ve İrfan Dündar’ın, “Başkan adına konuşuyorum, bu kongreden savaş kararı çıkacak” dediğini söyledi.

-PKK’nın “devlet yapılanması” denilen KCK’ya yönelik operasyonlarda, bu örgütün çok büyük bölümünü MİT mensuplarının oluşturduğunu Taraf’ın polis kökenli yazarı Emrullah Uslu öne sürdü. Yalanlanmadı.

-Hak-Par Genel Başkanı Kemal Burkay, KCK içerisinde bin tane MİT elemanının olduğununun medyaya yansıdığını hatırlatıp, “Doğrusu bu bizi de şaşırttı. Yani biz tahmin ediyorduk. KCK operasyonları yapılınca ortaya çıktı ki; KCK olayı aynı zamanda MİT’in aktif rol oynadığı bir yapı. Bin tane MİT elemanı var, bu ne demektir? Ortada yasalara uygun olmayan bir durum, suç var. Öte yandan bu MİT ile birlikte kotarılan bir şey. Nedir? PKK’yı, Kürt hareketini kontrol etmek için. Yani devletin öteden beri yaptığı, uyguladığı bir yöntem bu. Bana göre hükümet bunu biliyor. Hükümetin bunda sorumluluğu olmasa bile. Bence KCK oluşturulurken, AK Parti Hükümeti duruma hakim değildi. Bu bir skandaldır. Bu adeta uyuşturucu şebekesini yakalamak için içerisine polis sokmak, onun vasıtasıyla eylem yapmak gibi bir şey.” dedi.

-BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş, PKK’nın yaptığı söylenen birçok terör eyleminden MİT’i sorumlu tutup, “MİT’i demokratik eylemlerin içerisine sürerek AKP eliyle yapılan provokasyonlarla KCK operasyonlarının altyapısı oluşturulmuştur. İstanbul’da Serap’ı, Cizre’de Öğrenci Yurdu’nu, Van’da bankayı sizin içimize sürdüğünüz MİT elemanları yaktı” iddiasında bulundu.

-Kürt kökenli siyasetçi ve yazarlardan İbrahim Güçlü, açlık grevlerinin Öcalan’ın emriyle bitirilmesi üzerine, “Yaşananlar bir operasyondur. Derin güçlerin, ‘Öcalan’ı bir kez daha biz nasıl otorite ilân ederiz? Kandil’e karşı nasıl etkin hale getiririz?’ hesapları vardı. Alınan kararla Öcalan, Kandil’e karşı güçlendirildi” yorumunu yaptı.

-Son dönem Kandil trafiğiyle dikkat çeken Gazeteci Avni Özgürel 24 Ekim’de Yeni Şafak’a verdiği röportajda, “MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Öcalan ve Murat Karayılan ile bir dizi görüşmeler yapacak. Bu nedenledir ki, MİT ile Öcalan arasında görüşmeler başladı. Burada belirlenecek yol haritası Oslo görüşmelerinden çok daha önemli olacak. Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki Öcalan’ın kendi elemanlarından -buna Murat Karayılan ve Avrupa kanadındaki diğer ekip de dâhil- daha fazla itimat ettiği kişi MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dır” dedi.

-TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna bilgi veren eski MİT mensubu Mahir Kaynak, “Uğur Mumcu’nun, Öcalan-MİT ilişkileriyle ilgili bir kitap çalışması yaptığı, bunun aşikâr olmaması için ortadan kaldırıldığı söylenir. Bu konuyla ilgili sizin kanaatiniz var mı?” sorusuna şu karşılığı verdi:

“Var efendim. Doğrudur yani. Bu amaçla öldürüldüğünü ben de biliyorum. Ama Uğur Mumcu’nun söyledikleri doğru muydu? Soru orada. Onun ortaya çıkıp tartışılmasına razı olurlar mıydı? Söyledikleri yanlıştı. Daha ziyade provokatif bir eylem yaptılar. MİT’in adamı değil bir defa Öcalan. Yalnız Türkiye devletine karşı değil. Şu anda da öyle ve göreceksiniz Öcalan’ı çıkaracaklar. Onun şeyi, güçlü bir Türk devleti içerisinde Kürtlerin bütün haklarını alarak yaşamaları. Türkiye’nin yok olmasından yana değil.”

Bu tablo ve iddialara kim, ne der bilmiyorum, ama “PKK’ya silah bıraktırılacak” diye takdim edilen son sürecin farkı ve varacağı yeri söyleyebilirim:

Yemekler artık milletin gözü önünde pişiriliyor. Demek ki, midelerin kaldıracağı noktaya gelindiği düşünülüyor!..

Ülkede bölünmeyen şey kalmadı. Belki de ilk kez “hayırlı” bir bölünmeye, PKK’nın bölünmesine oynanıyor. Ancak bunun nafile bir çaba olduğunu AKP’liler bile itiraf ediyor. İşte son dönemde Erdoğan’a “terör” danışmanlığı yapan Polis Akademisi eski öğretim üyesi Kütahya Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal’ın sözleri:

“Umarım bunlar bir taktik değildir. Vakit kazanmak, operasyonları frenlemek, kafa karıştırmak için yapılıyorsa, görüşmelerden hayır çıkmaz. Örgütü sadece elinde silah olan, yol kesen, karakol basan insanlar olarak algılamak yanlış. Karşıda, profesyonelleşmiş bir yapı var. Medya kolu olan, propaganda çalışması yapan, uyuşturucu kaçıran, haraç toplayan, legal yoldan ticaret yapıp para aktaran, yurt dışı kolu olan, istihbarat örgütleriyle bağlantılı bir yapı bu. PKK bir koalisyon gibi. Örgüt içinde örgüt var. Meseleye bakılırken bunlar göz ardı edilmemeli. Abdullah Öcalan kanalıyla örgütün yarısından fazlasına bile silah bıraktırılırsa büyük sonuç olur.”

Aslında Başbakan Erdoğan da umutsuz. 10 gün önce Senegal’de şunları söylemedi mi?

“Eskiden dağ İmralı’nın elindeydi. Şu anda kendisine sorarsan o yine ‘dağ emrimde’ diyor, ama dağda bir bölünme var…”

Artık dağ “İmralı’nın emrinde” olmadığına göre, teröristbaşı ile ne görüşülüyor ve niçin “silahların bıraktırılacağı” masalı anlatılıyor?

Çünkü; Öncelikli hedef teröristbaşını, millete “benimsetme”. Başarılı olunursa, öncelikle MİT’in bu önemli “enstrümanı” kurtulur, küresel terör örgütü de İmralı yükünü atmış olarak yoluna devam eder!..

Rahmetli Uğur Mumcu yaşasa ve olanları görse, kimin eli, kimin cebindedir kimbilir ne güzel anlatırdı!..

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan ve Mamak’a kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

23 Ocak 2013

Kategori:Uncategorized