İçeriğe geç

“Savcı Tutuklama İsteyecek, Hemen Gidelim”

3 gün önce Balyoz’un “firari” isimlerinden birisi daha yurtdışından gelip, teslim oldu. Sürpriz yok, yine tutuklama kararı verildi. Albay Ahmet Gökhan Rahtuvan durumunu şöyle özetledi:

“Hakkımda herhangi bir yakalama kararı bulunmadığından 2011 yılının Aralık ayında çalışmak için yurtdışına çıktım. Görev yaptığım tankerde uluslararası sularda çalıştım. Sözleşmemin bitmesi üzerine kendi rızamla dün akşam saatlerinde İstanbul’a geldim.”

Askerler başta olmak üzere yüzlerce insan, tutuklanacağını bile bile kendi ayaklarıyla Beşiktaş Adliyesi’ne gitti. Yurtdışında görevli olanlar, tutuklanacağını bile bile yurda döndü.

YÖK eski Başkanı Prof. Kemal Gürüz’ün tutuklanması ise filmlere taş çıkarttı. Hakkında gözaltı kararı alındığında Akdeniz’de Mavi Tur tatilindeydi. Hemen döndü, İzmir Limanı’na yanaşan gemiden inip, kendisini gözaltına alacak polisleri bekledi. Ama polisler, hakkında gözaltı kararı bulunmadığını, ifade vermek için Ankara’ya kendi imkânlarıyla gidebileceğini söyledi. Gürüz, kendi imkânlarıyla Ankara’ya gitti, tutuklandı.

Hadımköy Cezaevi’nden mektup geldi.Yazan, Balyoz’dan 16 yıl hapis cezasına çarptırılan Deniz Kurmay Albay Murat Saka. Mektubun konumuzla ilgili bölümü tutuklanma süreci. Saka şunları anlatmış:

“12 Temmuz 2011 Salı akşamı cep telefonuma bakıp da cevaplayamadığım çağrıların Komutan Vekiline (Duruşmalar ve tutuklamalar nedeniyle birliğe uzun süre vekiller komutanlık ediyordu) ait olduğunu görünce, sıranın bana geldiğini anlamıştım. Eğitim Merkez Komutanı, Kurmay Başkanı ve Okul Komutanını takiben Öğrenci Alay Komutanı olarak benim de tutuklanmam suretiyle birlik dahilinde kurmay subay kalmayacaktı. Zira her hafta belli niteliklere sahip subaylar gruplar halinde yeni görev yerlerine (tutukevlerine) sevkediliyorlardı.

Yeni görevim için hazırlık yaptım ve orta boy bir valiz hazırladım. Bu valizin birkaç gün sonra aynı yere oturup, eve 4 hafta daha misafir olacağını hiç düşünemezdim.

15 Temmuz 2011 Cuma sabahı Merkez Komutanlığı görevlileri refakatinde Beşiktaş’taki İstanbul Merkez Komutanlığı’na geldim. O gün değişik birliklerden biraraya getirilen toplam 6 kişi olmuştuk. Tek beklediğimiz Beşiktaş Adliyesi’nden gelecek olan haberdi. Onlar ‘getirin’ dedikleri zaman bizi sorgu için götüreceklerdi. Haber gecikti, sonunda hiç tahmin edemeyeceğimiz bir haber geldi:

‘İş yoğunluğu nedeniyle savcı bugün sorgulama yapmayacak! Sanıklar bir veya iki hafta sonra tekrar çağrılacak!’

Terör örgütü olmakla itham ettiği kişileri savcı neden derhal tutuklamak yerine özgür bırakıyordu? Onlar özgür kaldıklarında terör faaliyetlerine devam etmez miydi? Savcının iş yoğunluğu böylesine vahim bir hata için gerekçe olabilir miydi? Bizi sorguya almak için gece yarısına kadar, hatta ertesi günün sabahına kadar bekletse ona kim ne diyecekti ki? Fazla mesai yapmak yerine terör örgütü üyelerinin(!) özgür dolaşması daha mı makbul olacaktı?

Aynı savcı önce göndertip, sonra tekrar çağırdığı aynı şüpheliler hakkında tam 4 hafta sonra ‘kaçabilir ve delilleri karartabilir’ şüphesiyle tutuklama istedi. Savcı bu sanıkların ‘kaçabileceğini ve delil karartabileceğini’ 4 hafta önce bildiği halde o gün fazla mesai yapmak istememiş miydi de terör sanıkları bir süre daha özgür kalmıştı? Yoksa anlaşılamayan başka bir sebep mi vardı?..”

Vaka-i adiye haline gelen bu tabloyu niye mi hatırlatıyorum?

Başbakan Erdoğan’ın başından geçen benzer bir süreç var da ondan. Kaynak sağlam; Hüseyin Besli yıllardır Erdoğan’ın danışmanlığını yapıyor. Milletvekili oldu, vekillik sona erince de Ömer Özbay’la birlikte “R. Tayyip Erdoğan-Bir Liderin Doğuşu” kitabını yazdı. Özetleyerek aktaracağım olay, işte bu kitaptan.

Erdoğan 1989’da RP’den Beyoğlu Belediye Başkan adayı olur. Seçimleri 1500 oy gibi bir farkla kaybeder. Kendi tutanaklarına göre kazanmıştır, ama ilçe seçim kurulu sonucu farklıdır. Ekibiyle birlikte, “birleştirme tutanaklarında usülsüzlük yapıldığı” sonucuna varır.

O zaman Avukatı, şimdi AKP Tokat Milletvekili ve Telekulak Komisyonu Başkanı olan Zeyid Aslan’la birlikte İlçe Seçim Kurulu’na gider. Yetkililerle aralarında tartışma çıkar, Erdoğan dayanamayıp, Kurul Başkanı Hâkim Nazmi Özcan’a,“Siz sarhoşsunuz. Ayakta duramıyorsunuz! Bu kafayla mı adaleti sağlayacaksınız?” der. Hâkim cevap vermez.

Erdoğan birkaç gün sonra Savcılığa ifadeye çağrılır. İlçe Seçim Kurulu Başkanı, “görev başındaki hakime hakaret ettiği” gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

Avukat Zeyid Aslan Tayyip Bey’i yalnız bırakmaz, ifade vermeye birlikte giderler. Adliyeye vardıklarında Savcıya haber verip, beklemeye başlarlar. Oldukça yoğun bir gündür. Sıra kendilerine gelmek üzereyken polislerin yukarı çıktığını gören Zeyid Aslan, şunu söyler:

“Reis! Hemen gitmemiz lâzım buradan. Savcı, tutuklama talebinde bulunacak.”

Ve Adliye binasından hızla uzaklaşırlar. Erdoğan Savcının talimatıyla polislerin kendisini aramaya başlayacağını düşünerek, bir süre ortalıkta görünmemeye karar verir. Duruşma 27 Nisan 1989 günü yapılacaktır. O tarihe kadar meraklı gözlerden uzak durur!..

Bu arada kardeşi Mustafa Erdoğan Kasımpaşa’dan bir arkadaşı aracılığıyla tanıştığı birahane sahibi Kudret Bey’den abisinin durumuyla ilgilenmesini rica eder. Çünkü Kudret Bey’in Adliye camiasıyla çok yakın ilişkileri vardır.

Alınan bilgiye göre, telaşa mahal yoktur. En fazla 1 hafta hapis yattıktan sonra ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılacaktır. Gerçekten de Tayyip Erdoğan bir hafta Bayrampaşa cezaevinde yattıktan sonra çıkarıldığı ilk duruşmada tahliye edilir.

Başbakan Erdoğan’a göre, AKP iktidarından önce “üstünlerinhukuku var”dı ve 12 Eylül 2010 Anayasa referandumuyla ülkemize “hukukun üstünlüğü” geldi ya…

İki dönem arasındaki farkı daha iyi anlayalım istedim. Hepsi bu!..

Silivri,Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

5 Nisan 2013

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/peki-erdogan-adliyeden-tutuklanacagini-anlayinca-nasil-kacmisti–0504131200.html

Kategori:Uncategorized