Suriye’de bir katliama imza atıldı. Bir Türkiye, bir İsrail, bir de Fransa anında teşhisi koydu; “Kimyasal Esad’ın işi” diye. Dünyayı Suriye’ye müdahale etmeye çağırıp, savaş tamtamları çalan ilk ülke de yine biz olduk.
Esad’ın gitmesini resmen bir “haysiyet” meselesi haline getirdiler. Gözler kapatalımış ve karartılmış, herşeyi yapmaya hazırlar.
Şu kimyasal işini gündeme getirip, “bulan” da zaten Türkiye oldu. Önce MİT’ten ve Cumhurbaşkanı Gül’den duyduk. Ardından Batılıların diline düştü. Bu arada Reyhanlı katliamını bile tespit edemeyen MİT, Suriye sokaklarına dalıp, kimyasal aradı, analizler yaptırdı.
Aceleleri vardı!..“Radikalcilerle” kol kola girilmesinden rahatsız olup, Türkiye’ye dirsek çeviren Obama’yı ikna etmek gerekiyordu.
“Sesini özleyip” koşa koşa gittiği ABD’de Erdoğan, Obama’nın karşısına MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı o yüzden oturttu. Esad’ın “kimyasal silah kullandığının” kanıtları Obama’nın önüne kondu. Obama’nın bıyık altı güldüğü anlatıldı.
Bu gelişmenin öncesine, Ocak ayına dönelim. Şöyle haberler duyduk:
ABD yönetimi, Suriye’deki kimyasal silahların Esad rejiminin kontrolünden çıkması durumunda müdahale etmeleri için Türkiye ve Ürdün tarafına baskı yapıyor…
Batılı hükümetler bu sebeple Türk ve Ürdün ordusuna kimyasal silahlara karşı kullanılacak malzemenin yanı sıra askeri eğitim vermeye başlıyor…
Kimyasal silahlara karşı koruma sağlayan giyisi ve detektörler kış öncesinde bölgeye gönderiliyor…
Suriye’den gelecek saldırılara karşı (güya) Türkiye’yi korumak üzere sınırlarımıza dizi dizi yerleştirilen patriotlarda görev yapacak Alman askerleri de kimyasallara karşı tam teçhizatlı geliyor…
Yine o günlerde ABD’nin, Suriye’deki kimyasal silahlarla ilgili şu senaryolar üzerinde çalışmaya başladığını öğrendik:
350-400 ton civarında olduğu tahmin edilen kimyasal silahlar önce Türkiye, Irak ya da Ürdün’deki güvenlik askeri tesislere götürülsün. ABD ve Batılı müttefikleri bunları 1 yıl içinde peyderpey imha etsin.
Silahlar Tartus’tan bir Rus gemisine yüklensin ve Batı’nın maddi desteğiyle Rusya’da kurulacak bir tesiste imha edilsin.
ABD, bazı Suriyeli komutanlarla doğrudan temasa geçerek, ‘güvenlik, yeni hükümette rol alma garantisi’ gibi tekliflerle, bu silahlar konusunda ‘sorumlu’ davranmalarını sağlamaya çalışsın.
Esad rejimine karşı mücadele eden muhalif komutanlara da kimyasal silahları ele geçirmeleri durumunda bunların müttefiklere teslimi konusunda benzer mesajlar iletilsin.
Bölgedeki özel kuvvetler, kimyasal silahların yanlış ellere düşmesi veya geniş alana yayılması istihbaratı almaları durumunda doğrudan müdahale etsin.
Adı açıklanmayan ABD yetkilileri, “Türkiye ve Ürdün’ün henüz kendilerine biçilen bu rolü oynama konusunda söz vermediğini” de bildiriyordu.
Bu hazırlıkları ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey ise şöyle özetliyordu:
“Ankara, Suriye krizinin çözümü için ABD’nin bölgede daha büyük rol oynamasını istiyor, ama Türkler piyade erlerimiz olma konusunda genelde pek istekli değil.”
Tüm bunlardan sonra hadi gel de Suriye’de yaşanan katliam için bir kalemde, “Esad yaptı” de!..
Biz ABD’den daha iyi mi biliyoruz? Suriye için kırmızı çizgisini “kimyasal kullanımı” olarak belirleyen Obama neden ayak sürüyor acaba?
ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey’in şu sözleri ne anlama geliyor?
“Esad rejimine karşı mücadele eden muhaliflerin kontrolü ele geçirmeleri, ABD’nin çıkarlarını desteklemez… Suriye’deki savaş trajik ve karmaşık. Savaşın çok derin kökleri var. Birçok mezhebin katıldığı uzun süreli savaş ve güç elde etmek için verilen şiddetli çatışmalar, Esad rejimi sona erinceye kadar sürecek… Suriye’nin hava gücünü yok edebiliriz. Böylece Esad güçlerinin hava operasyonları azaltılabilir, ancak bu seçeneğin tercih edilmesi halinde ABD’nin, Arap dünyasında savaşa girmesi kaçınılmaz olur. ABD’nin askeri müdahelesi askeri dengeleri değiştirecektir, ancak Suriye’deki çatışmayı körükleyen etnik, dini ve mezhepsel sorunları ortadan kaldırmayacaktır… Bu bağlamda kısıtlı bir askeri müdahalenin etkinliği üzerinde değerlendirme yapmalıyız.”
Gayet açık; Türkiye’ye, “Sana biçilen rolü oynamaya ve ABD’nin piyade eri olmaya hazırsan önden buyur” diyorlar.
Başımız her anlamda fena halde dertte vesselam!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
24 Ağustos 2013