İçeriğe geç

Delikanlı!..

Delikanlılık boy-pos, giyim-kuşam işi değildir. Racon kesme, önüne gelene posta koyma hiç değildir.

Delikanlılık yürek işidir, vicdan işidir, mazluma kol kanat gerip, zalimle ölümüne savaşma işidir.

Arkadaşlarının hazırladığı özetlerle kitap okuma da değildir. Kitapları herkesin yerine okuyup, başkaları için özetini çıkarma, sonra da “Bunu mutlaka okuyun” diye çırpınmadır.

“Ben” değil, “biz” olabilme, makamını, mevkiini, cüzdanını, en önemlisi “Ege” kadar engin yüreğini paylaşabilmedir.

Ve dahi herşeyimizi borçlu olduğumuz Atatürk için, vatan-millet-bayrak için canını ortaya koymak, herkes güce taparken, bir başına kalsa da akıntıya ters kürek çekme pahasına doğru ve inandığı yerde durabilmektir.

Bu topraklar için şehit ve gazi olanları asla ve asla unutmamak, unutturmamaktır.

Ne mutlu bana ki, böyle bir delikanlıyı buldum.

Sözde “dostların” adımızı anmaya korktuğu dönemde bir mektubumla, hiç tanımadığı bana ve nicelerine sahip çıktı, sesimiz-nefesimiz, Silivri’de üşüdüğümüzde ilacımız, çorabımız, şalımız, sımsıcak çayımız oldu.

Bir binanın kapısında elinde koca bir demet çiçekle beni bekleyen bu delikanlıyla 19 Haziran 2012 sabahı tanıştım.

Sanki birbirimizi yıllardır biliyor ve bekliyormuş gibi, evlât hasreti çeken bir baba gibi beni bağrının taa içlerine bastı.

Hapisten çıkalı 8-10 saat olmuştu. Masasına oturttu, bilgisayarını açtı. “Yaz!.. Nerede kaldıysan başla!..” dedi.

Bilgisayar tuşlarını unutmuştum. Ben söyledim, o yazdı.

Kimden bahsettiğimi anladınız. O delikanlı, Mustafa Mutlu’nun ta kendisi.

Jöleye kurban gittiğine inanmam. Yakışmaz da zaten. Jöle ne, o kim?

Birikmişti. Sadece son bahane oldu.

Onu köşesinden eden ve ettirenlerin gerçek amacı Mustafa Mutlu’ya susturmak değildi.

Mazlum, masum, acılı, yalnız milyonların sesini-soluğunu kesmekti.

Bir tuğla daha çekerek, kan, gözyaşı, emekle inşaa edilmiş köklü bir binayı yıkmaktı.

Kin, kibir, nefret, hırs gözleri ne denli kararttıysa, çektikleri her bir tuğlayla aslında binanın kendi başlarına da yıkıldığını göremediler.

Sökülen her tuğlayla, yepyeni, güçlü, sevdalı yeni bir bina kurulduğunu da anlamadılar.

Mustafa Mutlu büyük bir tuğlaydı. Onun için en sonlara bıraktılar.

Bu gidişe üzülmeyelim. Sevinelim.

Çünkü daha güçlü, bir bıçak gibi daha bileylenmiş geliyor.

Yıllardır tatil yapmamıştı, 10-15 günlüğüne izne gitti varsayalım.

Kocaman bir kitapla, yepyeni bir köşede yine mazlum, masum, yalnız milyonların sesi olmaya devam edecek.

Hoş gelişler ola, Mustafa Mutlu Baba!..

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

9 Eylül 2013

Kategori:Uncategorized