Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım bugün yarın cezaevine girecek. Sağlık sorunları var. İnfazın ertelenmesini talep edebilir, ama etmeyeceğini açıkladı. Acaba neden? Reddedileceği yönünde bir bilgi mi aldı? Yoksa yasal hakkı bile olsa “torpil” sayılmasından mı endişe ediyor?
Keşke infazın ertelenmesi talebinde bulunsa. Neden mi? Ülkede “üstünlerin hukukunun” mu, “hukukun üstünlüğünün” mü geçerli olduğunu bir kez daha anlarız da ondan.
Nasıl mı?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Aziz Yıldırım örneklerini karşılaştırarak.
Erdoğan’ın bitmez, tükenmez “mağduriyetlerinden” olan 4 aylık hapis serüvenini hatırlayın.
-“Demokrasi Seçimlerden İbaret Değil” Diyordu
Ve Yargı Kararına “Saygılıydı”-
Kendisine göre, “Bir şiir okuduğu”, yargı kararına göre, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrikten” 10 ay mahkûmiyet verildiğinde bir basın toplantısı düzenleyip, özetle şunları söyledi:
“Asla kendime yakıştıramadığım bir suç isnadıyla karşı karşıya bırakıldım. Maalesef son zamanlarda yargı kararlarının üzerine siyasetin gölgesinin düştüğü şeklinde bir izlenim kamu vicdanını yaralamaktadır. Bu da gözbebeğimiz gibi korumamız gereken demokratik hukuk devleti ilkesini zedelemektedir. Ülkemizde demokrasi giderek bir seçim metoduna dönüştürülmektedir. Halbuki demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir; aynı zamanda yargı ve yargıç bağımsızlığı demektir. Eğer bu iki bağımsızlık çiğnenirse, demokratik bir görüntü adı altında baskıcı bir düzen kurulmuş olur… Bizler ilke olarak yargı kararına saygılıyız. Fakat yargı kararına saygılı olmamız, adil olmayan kararları benimsediğimiz anlamına gelmez… Hukuk herkese lâzımdır. Hukuk kişilere, zümrelere, kurumlara tabi olmayan evrensel bir değerdir. Hukuk ekmeğini arayan işçinin, özgürlüğünü talep eden öğrencinin, istikbalini arayan milletin ve güçlü bir devlet olmanın yegâne güvencesidir. Ancak hukukun siyasallaştırılması ve yargının siyasete alet edilmesi demokrasiyi yaralar. Hukuksuz bir demokrasi, haksız bir demokrasidir.”
Erdoğan toplantının sonunda da, “Mahkemenin haksız mahkûmiyet kararının Yargıtay’dan döneceğine eminim” dedi.
Ama dönmedi, Yargıtay 6 ay sonra Diyarbakır DGM’nin kararını onayladı. Aynen Aziz Yıldırım’ın mahkûmiyetinin onanması gibi.
Erdoğan onama kararından sonra, “Yargının bağımsızlığına olan inancını yeniden gözden geçirmek” zorunda kaldı. Ona göre, “Son gülen yine müesses nizam” olmuştu. Kararla ilgili şöyle konuştu:
“Yargının üzerine siyaset gölgesinin düştüğünü, uzun zamandan beri kapatılan partilerden, içeri tıkılan düşünce ve siyaset adamlarından, aydınlardan, gazetecilerden dolayı zaten biliyorduk… Fakat bu son karardan sonra görüyoruz ki, yargı gerçekten de bağımsız değil… Siyasi rakiplerimiz ve kendilerini iyi bilen güç ve çıkar odakları, seçim sandıklarında karşımızda duramayacaklarını, önümüzü kesemeyeceklerini iyiden iyiye anlamış olmalılar ki, böyle bir yola başvurdular. Bu odaklar ne yazık ki, hepimizin ihtiyacı olan hukuku kendi küçük ve çıkarcı düşüncelerine alet etmekte bir sakınca görmediler… Bu yol, yol değildir. Ülkemizi muz cumhuriyetlerinin bile gerisine sürüklemek istiyorlar.”
-4 Ay Sonra Hapse Girdi, Çünkü-
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Erdoğan’ın 10 aylık mahkûmiyet kararını 24 Eylül 1998’de onayladı. 2 gün sonra da 10 sayfalık gerekçeli karar açıklandı.
Erdoğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na “karar düzeltme” talebinde bulundu, ama reddedildi. Bunun üzerine, “Farklı bir şey beklemiyordum” dedi.
İnfaz kararı Kasım başında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaştı. Bu arada Erdoğan, hapis cezasının 4 aya kadar ertelenmesi için başvuruda bulunacağını açıklayıp, “Bunun seçimlerle değil, şahsi işleriyle ilgili olacağını” belirtti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 5 Kasım’da Erdoğan’a davetiye çıkarıp, en geç 7 gün içinde Savcılığa gelmesi için tebligat gönderdi. Erdoğan’ın tebligatın eline ulaşmasından sonra 10 gün içinde Savcılığa başvurması gerekiyordu, aksi halde hakkında yakalama kararı çıkarılacaktı.
Erdoğan’ın avukatları Hayati Yazıcı ve Zeki Hacıibrahimoğlu 26 Kasım akşamı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek, hapis cezasının 500 milyon lira teminat karşılığında 2 ila 4 ay ertelenmesini istedi. İnfaz Savcısı Fevzi Yılmaz da bu talebi kabul etti ve Erdoğan’ın hapis cezasının infazı ertelendi.
Danışmanları Hüseyin Besli ve Ömer Özay’ın kaleme aldığı 2010’da yayınlanan “R. Tayyip Erdoğan Bir Liderin Doğuşu” adlı kitapa göre, infaz erteleme talebinin gerekçesi şuydu:
“1999 Mart’ında yapılacak milletvekilliği genel seçimlerinin mahalli seçimlerle birlikte yapılmasına karar verilmiştir. Tayyip Erdoğan yasal hakkını kullanarak, cezaevine gireceği günü erteletir. Bir sü sonra başlayacak olan seçim çalışmalarında arkadaşlarını yalnız bırakmaya gönlü el vermemiştir.”
AKP iktidarına göre, kendilerinden önce “üstünlerin hukuku” vardı. Ama o “üstünler”, sırf “seçim çalışmalarına katılması” için Erdoğan’ın infazını ertelemişti.
AKP iktidarına göre, artık Türkiye’de “hukukun üstünlüğü” geçerli. Aziz Yıldırım hasta. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru var. Belki de mahkûmiyet kararı bozulacak.
Özetle Yıldırım’ın mazereti, Erdoğan’ınkinden daha haklı ve geçerli.
Neden, “Keşke Aziz Yıldırım infaz erteleme talebinde bulunsa” dediğimi anladınız değil mi? Bulunsa da 16 yılda neyin, ne kadar değiştiğini görsek!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak, Şirinyer ve Eskişehir’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
21 Nisan 2014
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/keske-aziz-yildirim-erdogan-formulunu-uygulasa–2104141200.html