İçeriğe geç

“Hukuku Esas Alıyoruz” Diyen Özel’e Soru: Sempozyum Kitabı Nasıl Gizli Belge Oldu?

“Yeni Türkiye”nin kuruluşunu seyrederken, “eski Türkiye”de kalan sözde İstanbul Casusluk ve Zirve davalarında halen hapiste olanları ihmal ettik.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel sağolsun, onları ve başlarına gelenleri hatırlatmamıza vesile oldu.

Çankaya Köşkü’ndeki 30 Ağustos resepsiyonunda, “TSK’daki paralel yapıyla mücadele” konusundaki bir soru üzerine Özel şunları söylemiş:

“TSK, bilgi ve belgeyle çalışır. Esas aldığımız şey hukuktur. MİT ve Emniyet’ten belge istedik. Şu ana kadar herhangi bir bilgi ve belge bize gelmiş değil. İmzasız ihbar mektuplarıyla işlem başlatamayız. TSK, hukukun üstünlüğüne inanır, buna göre gereğini yapar. TSK, etnik, dinsel her türlü ayrımcılığa karşıdır. Bu her zaman böyle olmuştur. Biz kimsenin etnik kökenini, dini inancını, nereye mensup olduğunu, neye inandığını sorgulamayız, bunu sormayız bile. Bize belge getirilirse, biz yasalar çerçevesinde, eğer suç oluşturan bir durum varsa bunun gereğini yaparız.”

Ergenekon, Balyoz, İzmir Casusluk davalarının kaynağı, “imzasız ihbar mektupları, elektronik postalar ve karagâhlara gönderilen meçhûl CD”ler değil miydi? Davalar bir yana, yüzlerce asker imzasız ihbar mektupları önlerine konup TSK’dan ayrılmak zorunda bırakılmadı mı? Özetle “Yeni TSK” imzasız ihbar mektuplarıyla yaratılmadı mı?

Neyse ki, bunlar “eski Türkiye”de kaldı. O davalardan yargılananlar artık “özgür”, Genelkurmay Başkanı Özel de “çok rahat ve mutlu”!..

İyi de, mesela İstanbul Casusluk davasından halen hapiste olan ve hüküm giyenleri ne yapacağız?

Özel’in, mesela, yıllarca Balyoz’dan yatan, tehliye kararı çıktığı halde İstanbul Casusluk’tan aldığı hüküm yüzünden İzmir Şirinyer’de olan Deniz Kurmay Albay Koray Eryaşa’dan haberi var mı?

Anlatalım:

Evinde yapılan aramada birtakım dijital veriler ve “belgeler” ele geçirildi. Tam 17 bin 284 adet “gizli belge” denildi. Oysa 17 bin 284 sayfaydı; yani kitapların, ders notlarının, raporların her bir sayfası bir “belge” sayıldı.

Bunlar neler miydi? İşte bazı örnekler:

– Silahlı Kuvvetler Akademisi, Kıta Komutanlığı vs. kurs notları (işyerindeki bilgisayarda CD sürücüsü olmadığı için Genelkurmay’ın emriyle, personele mesaiden sonra çalışmaları için CD halinde verilmiş notlar).

– Sivil üniversitede hazırlanmış, içeriğinde TSK’ya ait herhangi bir dökümüna atıf yapmayan tezler, akademik çalışmalar.

– Silahlı Çatışma Hukuku, Deniz Hukuku, Denizde Silahlı Çatışma Hukuku, Silahlı Çatışma Hukuku gibi ders kitapları.

– TSK Doğal Afet Yardım Harekatı Talimnamesi, Doğal Afetler Yönergesi, Doğal Afet Yardım Harekatı Eğitim Kılavuzu.

– Norton Antivirüs programı kullanma kılavuzu

– Denizde ilk yardım ders notları

– TCG Kılıç Komutanlığının 2004 yılı komutan devir teslim protokolü (Ki bu protokolü gemi komutanı olduğu için hazırlayan bizzat Albay Eryaşa’dır. Talimata göre de protokolün 3 nüsha hazırlanması, bir nüshasının teslim eden komutan, birinin teslim alan komutan, birinin de onaylayan komodor tarafından muhafaza edilmesi gerekmektedir).

– Ege ve Akdeniz bölgesine ait deniz haritaları (Üzerinde google earth amblemi taşıyan, internetten indirilmiş haritalar).

– Afganistan’ı tanıtıcı tasnif dışı brifing.

– Uyuşturucu ile mücadele, bu mücadelede Türkiye’nin rolü ve etkisi konulu gizlilik derecesi olmayan sunum.

– Asılsız Ermeni soykırım iddialarıyla ilgili gizlilik derecesi olmayan 147 yansıdan oluşan sunum.

– Türkiye-AB ilişkilerine dair sunum.

– 418 adeta gemi fotoğrafı.

– Tuğgeneral E. Haldun Solmaztürk’ün biyografisi.

Bu “Gizli Belge”ye Başbuğ Bile İsyan Etti

Çok çarpıcı bir “gizli” belge daha:

Genelkurmay Başkanlığı’nca her yıl düzenlenen uluslararası sempozyumların 3’üncüsü Mayıs 2005’te Harp Akademileri Komutanlığı’nda yapıldı. Çok sayıda yerli, yabancı uzmanın katıldığı sempozyumun konusu, “Bilgi Çağı ve Teknolojik Gelişmeler Işığında Toplum, Yönetim, Yönetici ve Lider Yaklaşımlar” idi. Açılış konuşmasını da dönemin Genelkurmay 2’inci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ yaptı. Sonrasında Genelkurmay Başkanlığı, bu sempozyumda sunulan bildirileri “Bilgi Çağı-Bilgi Harbi Olgusu ve Tanımları” başlığıyla kitaplaştırdı.

İşte Albay Eryaşa’nın hüküm giymesine yol açan 17 bin 284 “gizli belgeden” birisi de bu oldu.

Tahliyesinin ardından Şirinyer Cezaevi’ni ziyaret eden Başbuğ, Albay Eryaşa’dan bu gerçeği duyduğunda, “Nasıl olur? Herkese açık, televizyonların yayınladığı bir sempozyum. Kitabını da biz bastık. Bu kadar da olmaz. Pes!..” diye tepki gösterdi.

Bunlara Neresi “Gizli” Dedi

“Ayarlanmış polis, savcı ve hâkimlerin işi. Genelkurmay’ın ne ilgisi var?” demeyin.

Aynen İzmir Casusluk davasında olduğu gibi İstanbul Casusluk davasında da bu belgelere “gizli” raporu veren yer maalesef Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği.

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı içinde binlerce belge bulunan 18 DVD’yi Genelkurmay’a gönderip şunları sordu:

– Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikalardan mıdır?

– Bu veriler gizli veya önemli belge midir?

– Herhangi bir yerde yayınlanmış mıdır?

– Gizliği kalkmış mıdır?

– Söz konusu verilen bu şahıslarda bulunmasında herhangi bir sakınca var mıdır?

Peki binlerce belgeyi 15 günde inceleyen Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği heyeti, ne yaptı ya da yapmadı?

– Bu bilgileri bulunduran askerlerin bağlı olduğu kuvvet komutanlıklarına, “sanıkların bunlara erişmeye yetkili olup olmadığını, gizlilik seviyeleri vs.”yi sormadı.

– Bu bilgilere nerede, nasıl, ne zaman, kimden el konulduğunu, gerçek olup olmadığını, gerçekse karargâhlar dışına kim veya kimler tarafından nasıl çıkarıldığını araştırmadı.

– Dahası Savcılığın, “bu bilgilerin herhangi bir yerde yayınlanıp, yayınlanmadığı” ve “söz konusu şahıslarda bulunmasında sakınca olup olmadığı” sorularını cevaplamadı.

Böylece bu bilgi ve belgelerin çoğunun yönerge, talimat, kurs notu olarak basıldığı, askeri birliklere dağıtıldığı, yazılı emirle yayınlandığı ve ilgili personelin bunları bilmek zorunda olduğu gerçeği mahkemeden saklandı. Tasnif dışı ve gizliliği bulunmayan eğitim dökümanları da “gizli belge” olarak değerlendirildi ve sanıklar bunları temin etmekle suçlanıp mahkûm edildi.

Tamam; bu raporların verildiği tarihte Özel, Genelkurmay Başkanı değil Jandarma Genel Komutanı’ydı. Ama işte gerçekler ortada. Aynen İzmir’de olduğu gibi, o belgeleri bir daha inceletip neyin ne olduğunu -önümüzdeki günlerde İstanbul Casusluk davasını ele alacak olan- Anayasa Mahkemesi’ne gönderemez mi? Bu raporları tanzim edenlerden hesap soramaz mı?

Son bir not daha; mahkemedeki savunmasında, “Genelkurmay Başkanlığı’nda çalışan birtakım subayların hazırladığı raporlar ahlak dışı, adeta ihanet belgesidir” dediği için Genelkurmay, Albay Koray Eryaşa hakkında 2012 yılında yani Özel Genelkurmay Başkanıyken “hakaret” davası açtı.

“Hukukun üstünlüğüne inanan” Özel, “savunma hakkına saygının” gereği olarak en azından bu davayı da mı geri çektiremez?

Silivri, Mamak, Şirinyer, Eskişehir, Malatya ve Antalya’ya kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ
31 Ağustos 2014

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/sempozyum-kitabi-nasil-gizli-belge-oldu-3108141200.html

Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/makale/sempozyum-kitabi-nasil-gizli-belge-oldu-3108141200-63867

Kategori:Uncategorized