Erdoğan’ın dün Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı konuşmanın sadece TSK’ya kurulan kumpasla ilgili itirafları ön plana çıkarıldı, “özür diliyor” yorumları yapıldı. Oysa konuşmasında “çözüm süreci” başta olmak üzere başka mesajlar da vardı.
Bu mesajların şifrelerini çözmeden önce bazı hatırlatmalar yapalım:
“Çözüm sürecinin”, daha doğrusu PKK ile müzakerelerin 2009’da başladığını biliyoruz. Erdoğan, bu “açılım” üzeri 14 Kasım 2009’da Malatya’ya gitti ve 2. Ordu Komutanlığı’na ziyaret etti. Komutan, bugünün Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’di. Özel’e bu ziyaret soruldu, “Sayın Başbakan’ın ziyaretinden sadece onur duyarız” demekle yetindi.
Geçen ay, İmralı-Ankara-Kandil trafiğinin en yoğunlaştığı dönemde, Erdoğan bu defa da Cumhurbaşkanı sıfatıyla Malatya 2. Ordu’yu ziyaret etti.
Erdoğan geçen hafta Çanakkale ve Balıkesir’deydi. Çanakkale Zaferini anlatırken, “Balkan bozgununa” vurgu yaptı.
“Balkan bozgunu” denince akla ilk gelen; Ordudaki iç karışıklıklar ve askerin siyasete müdahelesidir.
-TSK’da Huzursuzluk ve Moral Bozukluğu mu Var?-
Erdoğan’ın Harp Akademileri Komutanlığı’ndaki konuşmasına geçebiliriz.
Burada da Balkan bozgunundan söz edip, “Bilhassa 1912 Balkan bozgununun, bizim için her bakımdan, sonsuza kadar unutmamamız gereken dersler içeren bir trajedi olduğunu da belirtmek istiyorum” dedi. Çanakkale Savaşlarının, “93 Harbi ve bilhassa 1912 Balkan bozgununa karşı, askeriyle, siviliyle, milletimizin topyekün bir başkaldırısı, isyanı, yemini” olduğunu anlatıp, şöyle devam etti:
“Çanakkale’de zirveye çıkan bu hissiyatın, Kore’de de, Kıbrıs çıkarmasında da, bölücü teröre karşı uzun yıllar boyunca verdiğimiz mücadelede de en büyük moral kaynağımız olduğuna inanıyorum. Bugün de şehitlerimizin geride bıraktıkları aileleri, acılarını yüreklerine gömerek, metanetle, gururla ‘vatan sağolsun’ diyorlarsa, Çanakkale ruhu tüm ihtişamıyla yaşıyor demektir. İnsanımızın bu ruhu kaybettiği gün, devlet ve millet olarak bizim de geleceğimizin karardığı gündür. Cumhurbaşkanından Başbakanına, Genelkurmay Başkanından her rütbedeki subayına, siyasi parti liderlerimizden sivil toplum kuruluşlarımızın temsilcilerine kadar hepimiz, bu konuda sorumluluk sahibiyiz.”
Erdoğan’ın “kumpas” davalarda nasıl aldatıldığına dair sözlerini az sonra mercek altına alacağız. Ama bu bölümle ilgisi dolayısıyla, “kumpas” konuşmasının sonuna burada yer vermemiz gerekiyor. Dedi ki;
“Ülkemizde her dönemde farklı kesimler, farklı sebeplerle, çeşitli acılar ve mağduriyetler yaşamışlardır. Bu süreçte de elbette yaşanan mağduriyetler, acılar vardır. Geçmişte nasıl, kimse yaşadığı acıların ve mağduriyetlerin hesabını kişisel olarak görmeye kalkmadı, mücadelesini demokrasinin ve hukukun imkanları içinde verdiyse, şimdi de aynı yöntemi takip etmemiz gerekiyor. Türkiye’ye yakışan budur, bize yakışan budur.”
Hayırdır!.. TSK’da bir huzursuzluk, moral bozukluğu ve dahi “kumpasın” intikamını alma niyeti mi var ki, Erdoğan bunları söyleme ihtiyacı duydu?
-TSK’daki Suçlular Kim?-
Erdoğan konuşmasının devamında, Süleyman Şah operasyonuna yönelik eleştirileri cevapladı, konuyu iktidara yönelik 17/25 Aralık operasyonuna bağlarken de arada “kumpas” davalarla ilgili şunları anlattı:
“Komutanlarımıza, subaylarımıza, askerlerimize yönelik operasyonları da ben aynı kapsamda değerlendiriyorum. Suçluyla suçsuzun, gerçekle yalanın, doğruyla yanlışın aynı torbaya konularak yürütüldüğü bu operasyonlarla, şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı. Kurumlarımızın içinde örgütlenmiş, güçlü medya desteğiyle teçhiz edilmiş bir yapının, Türkiye’yi ele geçirmek için yürüttüğü bir kumpasa, bir darbe teşebbüsüne hep birlikte maruz kaldık. Samimiyetle ifade ediyorum; eski Genelkurmay Başkanımız başta olmak üzere, birlikte mesai sarf ettiğim için yakından tanıdığım pekçok komutanın tutuklanmasına şahsen gönlüm hiçbir zaman razı olmadı. Tereddütlerimi, itirazlarımı o dönemde bu işin sorumlularına ifade ettim, hatta kamuoyu önünde de dile getirdim. Ama o zaman önümüze konan, ancak çoğunun sahte ve çarpıtılmış olduğu daha sonra ortaya çıkan belgeler, bilgiler karşısında, hukuka saygı gereği, yapacak bir şeyimiz kalmadı.”
Satır satır soralım; Suçlu kim, suçsuz kim?
17/25 Aralık operasyonunun ardından bu davalarda “yeniden yargılama” yapılması gündeme geldiğinde Ocak 2014’te şunları söyleyen kendisi değil miydi?
“Yeniden yargılama 17 Aralık komplosu ile ilgili değil. Kuru-yaş meselesi… Biz herhalde burada katilliği tescilli olanların yeniden yargılanmasından da bahsetmiyoruz. Olay, Ergenekon ve Balyoz da değil. Bu işin sermaye ayağı, medya ayağı da var. 28 Şubat’ta medya ve sermaye ayaklarına dokunulmadı. Yeniden yargılamada onlar da gündeme gelecek.”
Sorulara devam edelim; Dönemin Genelkurmay Başkanları İlker Başbuğ da, Işık Koşaner de bu operasyonların nasıl “kumpas” olduğunu anlatmadı mı? İstifa etmek zorunda kalan Koşaner veda mesajında, tutuklamaların evrensel hukuk ilkelerine aykırı olduğunu vurgulayıp, “Yetkili makamlar nezdinde yapılan girişimlerin dikkate alınmaması, Genelkurmay Başkanı olarak personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğumu yerine getirmeme engel olduğundan, işgâl ettiğim bu yüce makamda göreve devam etme imkanını ortadan kaldırmıştır” demedi mi?
Başbuğ ve Koşaner’i geçelim; En güvendiği Komutan Necdet Özel, “Meseleyi masaya yumruk vurarak değil, kendi yöntemlerimle çözeceğim” deyip, hukuksuzlukları kendisine anlatmadı mı?
Ülkenin Genelkurmay Başkanları yerine kimlere inanıldı ve neden? MİT Müsteşarını kurtarmak için bir günde formül bulanlar, acaba bu davalarda neden “yapacak bir şey” bulamadı?
Kimse kusura bakmasın, ama bu sözler kesinlikle bir “özür” değil, aksine “Ben yapmadım, o yaptı” mesajıyla TSK’yı yanına çekme ve TSK’nın ayak sürüdüğü “paralelle mücadele”de gaz verme çabasıdır.
Tam burada Erdoğan’ın gazetesi Sabah’ın Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’nun daha dün yayınlanan, Genelkurmay Başkanı Özel’le ilgili şu satırlarına dikkat:
“Özel yeni bir ‘sınav’ ile karşı karşıya bulunmakta; ‘Paralel Yapı!’. Ergenekon ve Balyoz mağduriyetleri nedeniyle, TSK’daki paralel oluşuma neşter vurmakta aşırı ihtiyatlı davranan Org. Özel’e, bizzat güvenlik ve istihbarat makamlarının, ‘Bu konulara ağustostan sonra gelen komutan bakar deme lüksünüz yok. Tabii ki vebal önemli ama makamın gerekleri ile yapılacak da önemli’ dediği kulislerde konuşuluyor.”
-Erdoğan’ın Ana Mesajı…-
Erdoğan’ın ana mesajına geçmeden önce 17/25 Aralık operasyonları üzerine yapılan “TSK’ya kumpas” kuruldu itirafının ardından yaşanan gelişmelere dair bir not aktaralım.
Yeniden yargılama formülünün bulunması için Erdoğan dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdi. 4 saatlik toplantı yapıldı. Görüşme ve toplantılar sonrasında da devam etti. İddialara göre, Adalet Bakanlığı’nın getirdiği teklif, “Devlete ve hükümete karşı işlenen suçlarda af” niteliğindeydi. Af kapsamına girecekleri de MİT belirleyecekti vs. Genelkurmay, bunun PKK’ya af anlamına geldiğini belirterek, itiraz etti ve kapsamın “hükümete karşı suçlarla” sınırlı tutulmasını istedi.
Anlaşma sağlanamadı, plan yattı. Zaten kısa süre sonra Anayasa Mahkemesi önce Ergenekon, peşinden Balyoz için “yeniden yargılama” kararı verdi. AYM’nin bu kararlarının iktidarı epey rahatsız ettiğini belirtelim. Af takvim planı bozulduğu için olsa gerek!..
Erdoğan’ın Harp Akademileri’ndeki konuşmasına dönersek; En uzun ve detaylı sözleri “Çözüm süreci”ne dairdi. 2023 hedeflerine giden süreçte, bunun en kritik dönemeçlerden biri olduğunu belirtip, satır aralarında şu önemli ifadeleri kullandı:
– Bu proje, Türkiye’nin 30 yılına, 40 bin canına ve yüzlerce milyar dolar kaynağına malolan bölücü terör meselesini, demokrasinin sağladığı imkanlar içinde çözme iradesinin adıdır.
– Türkiye, bölücü terör örgütünü askeri olarak yendiğini, yenebileceğini defalarca ortaya koymuştur. Ancak, bölücü terör örgütünün askeri olarak yenilmesinin sorunu çözmediğini de bu süreçte hep birlikte gördük.
– Çözüm Süreci, hiç kimseye ayrıcalık sağlama amacı gütmüyor… Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet kırmızı çizgilerimizdir.
– Bölücü terör sorununu, silahların bırakılarak, mücadelenin artık demokratik zeminde yürütülmesi kararının alınıp uygulanmasıyla, nihayete erdirmeyi hedefliyoruz.
– Şahsım başta olmak üzere, milletçe, sabrımızın zorlandığı, tereddütlerimizin arttığı günler yaşadık. Buna rağmen, bugüne kadar meseleyi soğukkanlılıkla, dirayetle, umutla getirdik… Çözüm Süreci konusunda, ülkenin bölüneceği iddiası başta olmak üzere, polemik amaçlı ifade edilen söylemlerin hiçbiri gerçeği yansıtmıyor. Provokasyonlara, tahriklere, şımarıklıklara bakarak milletimizin bu umudunu yıkamayız. Eğer nihai çözüm için bir ışık varsa, bunu sonuna kadar takip etmek durumundayız.
– Süreçte artık sözün bittiği, uygulamanın konuşacağı bir yere geldik… İlgili kurumlarımızın muhataplarıyla yürüttüğü görüşmeler de, her şeye rağmen, belli bir seviyeye geldi.
Sözün özü; Erdoğan, TSK’dan “çözüm süreci” için destek istedi, “PKK’nın şımarıklıklarına karşı biraz daha sabır gösterin” dedi.
Bölücü terör sorununu, “Silahların bırakılarak, mücadelenin artık demokratik zeminde yürütülmesi” formülüyle çözmenin anlamı da “genel aftan” başka nedir ki?!.
-Özel’in Görev Süresi Uzatılacak mı?-
Erdoğan’ın Harp Akademileri’ndeki konuşmasıyla bağlantılı TSK içindeki sıcak bir gündem maddesine geçelim.
Ağustos Şura’sı öncesi kimin Genelkurmay Başkanı olacağı TSK’da da AKP içinde de şimdiden konuşuluyor. Kıdemli AKP’lilerin, TSK’nın havasını merak ettiğini, herhangi bir huzursuzluk emaresi olup, olmadığını soruşturduğunu da kaydedelim.
Erdoğan dünkü konuşmasında, eleştirilerin hedefinde olan Özel ve TSK’ya şöyle sahip çıktı:
“Çözüm Süreci ve Süleyman Şah Türbesinin taşınması başta olmak üzere, güncel gelişmeler bahane edilerek Genelkurmay Başkanımıza, Komutanlarımıza, Türk Silahlı Kuvvetlerimize yöneltilen, çoğu kere de haddi aşan eleştiriler lütfen canınızı sıkmasın, moralinizi bozmasın. Ülkemizde, bilhassa siyasetçiler ve medya mensupları arasında maalesef ciddi bir seviye sorunu var… Bu çerçevede ifade edilen sözlerin, ortaya konan tavırların, kendi tribünlerindeki bir avuç taraftara selam verme dışında, ne bir ciddiyeti, ne de somut bir karşılığın olmadığını bilmenizi isterim.”
Bağlarsak; Normalde Özel’in emekli olması, yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar’ın gelmesi bekleniyor.
Ancak Erdoğan’ın, Özel’in görev süresinin 1 yıl uzatılmasını istediğini öğrendik.
NOKTA!..
Foça ve Paşakapısı’na kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
20 Mart 2015
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/erdoganin-harp-akademileri-konusmasinin-sifreleri-2003151200.html