İçeriğe geç

Erdoğan O Ermeni Mektubunu Hatırlıyor mu?

Geçen hafta Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Sofrası’nın konusu “1. Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümü ve 1915 olayları”ydı. Yemeğe katılan isimlerden Mustafa Armağan, Erdoğan’ın, Gül’ün Erivan’a maç izlemeye gitmesini eleştirip, “Bunlar sıcak, ilişkilerin yumuşadığı mesajları veriyor gibi görüldü, ama bu Erivan’ın elini güçlendirdi. Daha sonra üzerimize daha sert gelindi” dediğini söyledi.

“Tamam, Ermeni açılımlarının faturasını da Gül’e kesecek” derken, ertesi gün hem Armağan, hem Gül, “bir yanlış anlama” olduğunu duyurdu, ama AK-Saray’dan resmi bir yalanlama yapılmadı. Armağan’ın yazılı açıklamasında şu dikkat çekici ifadeler vardı:

“Sayın Erdoğan şimdiye kadar Türkiye’nin bu noktada çeşitli yumuşatıcı adımlar attığını, mesela Abdullah Gül’ün Erivan’a maç izlemeye gittiğini, hatta Bursa’daki maçta bayrak yakılması olaylarının çıktığını, fakat bu yumuşatıcı yaklaşımlara karşılık Ermenistan tarafında hiçbir adım atılmayıp imzalanan protokolün de geri çekildiğini söyledi. Dolayısıyla Sayın Gül’ün Erivan’a gitmesinin yanlış olduğunu değil, uzatılan bu samimi ele Ermenistan’ın aynı şekilde karşılık vermeyişinin yanlış olduğunu ve zaten Erivan’ın genel tavırlarının da uzlaşmaktan yana değil, sertleşmekten yana olduğunu, Türkiye’nin bundan sonra bu adımları ancak karşı taraftan mukabil bir adım gelirse atacağını ifade etti.”

Erdoğan, 24 Nisan öncesi ve sonrası günlerde de hep “Eyy AB, Eyyy Rusya, Ey Fransa” hitabıyla şöyle bir liste çıkarmıştı:

“Şu anda bizim ülkemizde 80 bin civarında Ermeni var. Bunların yarısı vatandaşımızdır, yarısı da Ermenistan’dan yoksulluk sebebiyle ülkemize gelmiştir. Ama biz onları deport etmedik, ülkelerine geri göndermedik. Beraber yaşıyoruz. Van’da, Akdamar Adası’nda Ermeni Ortodoks kilisesini Başbakanlık döneminde Hazine’nin parasıyla yaptıran bizzat biziz. Her yıl Ermeni vatandaşlarımız, yurtdışındaki çeşitli ülkelerden gelen Ermeniler ibarelerini yapıyor… Ermenilere barış eli uzatan mesajlar yayınladım. Maalesef bizim barış elimiz hep havada kaldı.”

Erdoğan’ın, Cemaat ve PKK’da olduğu gibi Ermeni meselesinde de “ne istedilerse vermekten ve aldatılmaktan” bıktığı anlaşılıyordu.

Adana’daki Manastır Davası

Nisan ayının son haftasında gündeme bir haber düştü, ama üzerinde durulmadı bile. Haber şuydu:

Ermeni diyasporası Türkiye’ye karşı yeni bir kampanya başlatmış, bu kapsamda 27 Nisan’da bir dava açılmıştı. Kilikya Ermeni Katolikosluğu’nu temsilen Lübnan vatandaşı Aram Keshishian, Türk Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunup, Adana’nın Kozan ilçesindeki Aya Soyfa Manastırı için Türkiye’nin en az 100 milyon lira tazminat ödemesini istemişti. Lübnan Ermenileri, “Burasını 700 yıl boyunca dini merkezi olarak kullandıklarını, ama 1915’teki olaylar nedeniyle terk etmek zorunda kaldıklarını” iddia ediyordu.

2010’da Heybeliada’da bulunan Rum Erkek Yetimhanesi’nin Fener Rum Patrikhanesi’ne iadesini de sağlayan avukat Cem Sofuoğlu’nun üstlendiği, Türkiye’de açılan bu davayla ilgili açıklama ise Washington’da ANCA (HDP eşbaşkanı Demirtaş’ın da 19 ay önce ziyaret ettiği, Davutoğlu’nun daha şimdi seçim mitinglerinde, ‘Demirtaş Amerika’ya gittiğinde, Ermeni soykırımı iddiaları çerçevesinde Ermeni diasporasıyla bütün bu bölgeyi Ermenistan olarak gösteren bir haritanın önünde poz verdi poz’ diye anlattığı Ermeni örgütü)’nın merkezinde yapıldı. Avukat Sofuoğlu, bunu müvekkilinin istediğini söylemekle yetindi.

Yetmez Ama Evet Mektubu

Açılan bu dava ve istenen tazminat sürpriz mi? İki nedenle olmaması lâzım.

Birincisi şu:

Kilikya Yüksek Makamı Katolikosu I. Aram, 31 Ağustos 2011’de dönemin Başbakanı Erdoğan’a hitaben bir mektup yazdı. Lübnan’daki elçiliğimize iletilen mektubun bir bölümü 10 gün kadar sonra basına da yansıdı. Yani Erdoğan’ın eline geçmese bile haberi olmuştu. “Sayın Başbakan” hitabıyla başlayan mektubun tam metni şöyleydi:

“Türkiye’deki dini azınlıkların 1936 yılından itibaren el konulan mal varlıklarının iadesiyle ilgili hükümet kararınızı basından öğrenmiş bulunmaktayız. Belirtilen karar, şüphesiz ki son zamanlarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki yeni gelişmeler ve Türkiye’deki Hıristiyan azınlıklara yönelik baskılara yönelik ABD Kongre’sinin gerçekleştirdiği görüşmeler ve incelemeleriyle ilgilidir.

Doğrusu, yüz yıllarca bulunduğu yerinden kopartılarak, Lübnan’a yerleşmiş olan Giligya Ermeni Katolikosluğu’nun ruhani ve hukuki yöneticisi ve Türkiye’den sürülüp dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Ermeni kilisesi üyelerinin temsilcisi olarak biz, 27 Ağustos 2011’de hükümetiniz tarafından alınan bu kararı kısmi ve hatalı olarak kabul etmekteyiz.

Giligya Katolikosluğu Yüksek Makamı, 1915 Ermeni Soykırımı günlerinde Türk devleti tarafından el konulmuş olan sayısız kilise, hastane, huzurevi, yetimhane, mezarlık ve farklı milli ve dini mal varlıklarının hukuki mal sahibi olarak kalacaktır. Ermeni halkı, Osmanlı Türk hükümeti tarafından planlanıp, uygulanan Soykırım’a kurban gitmiş olan atalarının mirası olan evler, işyerleri ve mal varlıklarının hukuki mal sahibi olarak kalacaktır.

Hükümetiniz tarafından alınmış olan söz konusu karar belki Avrupa Birliği ölçütlerini tatmin edebilir, fakat bu karar hiçbir zaman adalet prensibi üzerine alınmış bir karar olarak kabul edilemez.

Sayın Başbakan, adalet namına alınan, fakat tek taraflı ve seçili adımlar tarihi inkâr etmekte ve demokrasi prensipleri ve değerlerini reddetmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve meclisi ile meclis kurumları gibi uluslar arası kuruluşlar demokrasi değerleri ve prensiplerini koruyup uygulayanlardır, onların vicdanı ise halktır.

Milletler Cemiyeti temsilcisi ve Nobel Barış Ödülü sahibi F. Nansen’in 1928 yılında yayınladığı “Ermenistan ve Yakındoğu” başlıklı ünlü kitabında belirtmiş olduğu gibi, ‘Ermeni halkı hiçbir zaman yılmamış, metanetle çalışmaya ve beklemeye devam etmiştir. Bugün de beklemektedir…’ Biz de Ermeni halkının, Ermeni Soykırımı’yla ilgili Türkiye’ye yönelik adalet talebinden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini eklemek isteriz. Ermeni halkı hiçbir zaman insani haklarının yeniden tesisi talebinden vazgeçmeyecektir.

Sayın Başbakan, adalet ve insan haklarına yönelik açıklamanız, ancak Ermeni Soykırımı’nı tanıdığınız zaman belgelenmiş olacaktır.”

Bu ağır mektuba herhangi bir tepki gösterildi mi; Bilmiyoruz.

İçi Boş Korkular Diyordu

Ama I. Aram’a böyle bir mektup yazma cüretini neyin verdiğini, yani ikinci neden olan azınlıkların kendilerine ait olduğunu iddia ettiği mal-mülklerin iadesini sağlamak üzere Erdoğan ve AKP iktidarlarının Vakıflar Kanunu’nu adım adım değiştirmek için ne kadar canla-başla çalıştığını biliyoruz.

Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Sofrası’nda, “Türkiye’nin bundan sonra ancak karşı taraftan mukabil bir adım gelirse adım atacağını” açıklamış ya, Vakıflar Yasası değişikliği sürecindeki sözlerini hatırlatalım.

26 Eylül 2006’da partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda şöyle konuştu:

“Bakınız, özellikle Vakıflar Kanunu ile ilgili olarak, yaklaşık 1 hafta 10 gün kadar önce İstanbul’da, özellikle Batı Trakyalı kardeşlerimizin, gerek Batı Trakya’da, gerek Türkiye’de, gerek dünyanın değişik ülkelerinde kurulu derneklerinin temsilcileriyle bir toplantı yapıldı. Ve o toplantıda şahsım bir ifade kullandım, o da şuydu: Bizler Vakıf Kanunu’yla alakalı olarak, Lozan’a dayalı olarak, biz mütekabiliyet esasına dayanarak adım atarız. Ve burada da Yunanistan’da Müslüman Türklerin vakıflar noktasındaki hakları neyse, burada aynı hakları biz de bu çıkaracağımız kanunda onlara veririz… Bu yasal düzenleme ile yapılan spekülasyonların aksine Lozan Anlaşması’ndan kaynaklanan haklarımız da korunmaktadır. Zira mütekabiliyet esası getirilmektedir. Yani Türkiye’de azınlık vakıflarına tanıdığımız hakların yurt dışında yaşayan Müslüman Türk azınlığına da tanınması şart koşulmaktadır. Onun için kimse boş yere zihinleri bulandırıp önümüze içi boş korkuluklar çıkarmasın…Kimsenin endişesi olmasın, kılı kırk yarıyoruz, geleceği hesap ediyoruz, muhtemel riskleri görüyoruz, ülkemizin zarar göreceği en ufak bir ihtimali göz önünde tutarak adımlarımızı da buna göre atıyoruz…Biz, AB istedi diye değil, kendi toplumsal gelişmemiz için bu yasaları çıkarıyoruz.”

Tarih 12 Şubat 2008; Yine partisinin Meclis Grup Toplantısı… Şunları söyledi:

“Meclis Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan yeni Vakıflar Kanunu, bu kararlılığımızın örneklerinden biri olarak ifade etmek istiyorum. Biz bir vakıf medeniyetinin insanlarıyız. Vakıf olayı çok hassas bir olay. Devletten devlete bir mahsuplaşma olayı değildir. Olaya böyle bakmak durumundayız. Eğer devletten devlete bir mahsuplaşma olayı olmuş olsa, karşımdaki ne yaptı, ben de ona göre ne yapayım diyebiliriz. Ama insana ait veya herhangi bir vakfa ait bir olay nedeniyle bizim bir mahsuplaşma veya bir mütekabiliyet arama anlayışımızı ben doğru bulmuyorum. Ve bunun istismarını da doğru bulmuyorum. Bunun üzerinden siyaset yapmayı da doğru bulmuyorum. Biz bu noktada tarihte nasıl örnek olmuşsak, aynen ecdadımızın torunları olarak yine biz örnek olmaya devam etmeliyiz diyorum… Esasen, Meclis gündeminde görüşülmeyi bekleyen pek çok düzenleme vardır. Fakat biz, Avrupa Birliği sürecine verdiğimiz önemden dolayı, bu kanuna öncelik tanıdık… Avrupa Birliği hedefi bizim en öncelikli konularımızdan biridir, bu süreçte dikkatimizi dağıtmamak, ilgimizi kaybetmemek için asli gündem maddelerimiz üzerinde yoğunlaşıyoruz. Türkiye, bir takım çevrelerin korkularına, vehimlerine göre ritmini ayarlayamaz. Türkiye’nin önünde, devlet politikası olarak belirlenmiş hedefleri, bu hedeflere ulaşmak için de belirlediği stratejileri vardır. Bizim yaptığımız, bu stratejileri hayata geçirmek, Türkiye’yi asli mecraında daha ileri noktalara taşımaktır. Vakıflar Kanunu da, işte bu çerçevede gündeme getirdiğimiz konulardan biridir. Esasen, bu kanun, sadece Avrupa Birliği uyum sürecinin gereği olmanın ötesinde, Türkiye’nin de ihtiyacıdır.”

Atı alan Üsküdar’ı geçtikten, davalar Anayasa Mahkemesi kapısına dayandıktan sonra “Almadan vermenin Allah’a mahsus olduğunu” ve de Başbakan Davutoğlu’nun ifadesiyle, “100 yıl önceki hesaplaşmadan yola çıkarak, Türkiye’ye karşı Haçlı seferlerinin başlatıldığını” anladılarsa, ne âlâ!..

Değilse, Adana Kozan’daki Aya Soyfa Manastırı için de “tazminat” ödemeye hazır olalım.

Müyesser YILDIZ
11 Mayıs 2015

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/o-mektubu-hatirliyor-mu-1105151200.html

Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/yazarlar/muyesser-yildiz/muyesser-yildiz-yazdi-o-mektubu-hatirliyor-mu-75569

Kategori:Uncategorized