İzmir’de devam eden sözde “Askeri Casusluk” davasında, “kumpaslar ve kumpasçılar” bizzat polisin kaydettiği kamera kayıtları sayesinde bir bir ortaya çıkıyor.
Geçen haftaki duruşmada, bürokratları fişlediği öne sürülen Sultan Bilgiç isimli kadının okuma-yazma dahi bilmediği anlaşılırken, “örgüt yöneticiliği” ile suçlanan 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Safiye Köten’in evinde yapılan arama sırasında henüz “suç delilleri” bulunmadan, “Bi de iyi yere koymuşlar haaa!..” diyen bir ses kamera kayıtlarında duyulmuştu. Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş’ın, “Bu ses kimin?” sorusu üzerine de tanık polisler, İzmir eski KOM Şube Müdürü Mehmet Ali Şevik’in olabileceğini söylemişti.
Tanık polislerin dinlenmesi ve arama görüntülerinin izlenmesine devam edilen bu haftaki celselerde de benzer sahneler yaşandı.
Deniz Üsteğmen Sunay Akkaya İzmir’deki bekar evi arandığında 1.5 aydır İskenderun’da görevdedir. Aramaya 2012/1601 değişik iş kararıyla gidilir. Burada yazan T.C. kimlik numarası da adres de farklıdır. Yani arama kararı Sunay Akkaya ve evine ilişkin değildir. Durum, dönemin Savcısı Zafer Kılınç’a bildirilir. Savcı Kılınç arama kararına el yazısıyla saat 20.45’te not düşer. Fakat Sunay Akkaya’nın evinde arama saat 18.15’te başlamıştır. Polisler, arama tutanağına da 2012/1623 değişik iş kararını ilgi tutarlar. Fakat T.C. kimlik numarası yine yanlıştır.
Bunlar ortaya konduktan sonra Sunay Akkaya’nın evinin arama görüntülerinin izlenmesine geçilir. Görüntüler izlenmeden hemen önce Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş, aramaya katılan ve duruşmaya tanık sıfatıyla çağrılan Komiser Yardımcısı Yılmaz Yaman’a, arama günü hasta olup olmadığını sorar. Yaman, “Çok iyi hatırlıyorum. Mayıs ayı idi ve sıcak bir gündü. Hasta da değildim, gayet sağlıklıydım” cevabını verir.
Bunun üzerine kamera kayıtlarına bakılır; Aramaya katılan tüm polisler kısa kollu iken, Yılmaz Yaman’ın uzun kollu bir gömlek ve mont giydiği görülür.
Görüntülerde bir husus daha dikkat çeker; 1.5 aydır İskenderun’da olan Sunay Akkaya’nın bekâr evindeki çek-yatın altından çıkan “suç delili” hard disk pırıl pırılken, çek-yat toz içindedir. Dahası polisler bu hard diski eldivensiz, elden ele dolaştırır.
Biliyorsunuz bu dava çok sayıda “eskort” kadının ismi üzerinden yürütüldü. Bu haftaki oturumlarda o isimlerden Songül Akdin ve Meryem Bağcı’nın ev arama görüntüleri de izlendi. Songül Akdin’in ev aramasına katılan polislerden birisi “paralelle mücadele” kapsamında tutuklanıp, Silivri’ye gönderilen polis memuru Muhammed Ali Şirin’dir. Kayıtlarda, üst katta aramalar devam ederken Muhammed Ali Şirin’in tek başına alt kata indiği görülür. Ne tesadüf, alt kat aramaları yapılırken, içinde gizli belgeler olduğu öne sürülen “suç delili” hafıza kartını bulan da polis memuru Şirin olur. Nerede bulur; Tansiyon aletinin altında. Hemen yanında tansiyon aletinin büyük bir kutusu vardır, ama ona hiç bakmazlar, içini aramazlar.
Bu görüntüler üzerine Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş, “Bu kadar küçük hafıza kartını buldunuz. Kutu büyük, pekâla onun için de dijitaller olabilirdi. Niçin bakmadınız?” sorusunu yöneltti. Polis Memuru Muhammed Ali Şirin, “O kutudan şüphelenmedik. Şüphelensek bakardık” karşılığını verdi.
Bazı sanıkların ev aramalarına katılan polis memuru Ali Aktürk ifadesinde, “Takviye ekip olarak gittik. Askeri casusluk olayı ile ilgili…” deyince, sanıklar gerek arama kararlarında, gerekse de iddianamede “askeri casusluk” ifadesinin bulunmadığını hatırlatıp, bunu nereden çıkardığını sordu. İşte Polis memuru Aktürk’ün cevabı:
“İzmir KOM’da çalışıp, askeri casusluk olayını bilmeyen yok.”
Ek çekimlere, profesyonel oyunculara gerek yok; Yapımcılar, sadece polislerin bu kamera kayıtlarından bile çok iyi bir “komedi-casusluk” filmi çıkartabilir!..
Müyesser YILDIZ
5 Haziran 2015
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/o-polis-yaz-gunu-neden-mont-giymisti-0506151200.html