Türk tipi demokraside millete biçilen tek rol, sadece sandığa gidip, oy kullanması. Gerisine nasılsa birileri karar veriyor.
Seçimden sonra yapılan tartışmalardan çıkan tablo kabaca şöyle:
AKP, iktidarı bırakmak istemiyor, mecbur kalırsa MHP’yi tercih edecek. Ama “çözüm süreci” engeli var. AKP’nin varlık sebebi bu. O iktidar yürümez.
Erdoğan, hangi koalisyon kurulursa kurulsun AK-Saray’dan bile atılacağının, “Mursi’leştirileceğinin” farkında. Ne yapıp edip, tek başına iktidar istiyor, ya da seçim.
CHP, görünürde AKP’li koalisyona sıcak bakmıyor, önceliği CHP-MHP-HDP’li ortaklığa veriyor, ama yılların iktidar özlemi, aşerme boyutuna vardığından kiminle ortak olacağını çok da önemsemiyor.
1999 seçimlerinde “Refah-DYP dinlensin” diyerek, kapıları kapatan sonra kendilerine “katil” diyen DSP’yle iktidar kuran MHP, bugün de tüm partilere kapıları kapattı. Acaba neyi veya kimi bekliyor; Galiba Gül’lü formülleri…
Seçimin tek kazananı HDP; Nasılsa koca Türkiye’nin kilidini ellerine geçirmiş ve nasılsa seçimde olduğu gibi Meclis’te de herkes onlara çalışacağı için iktidar veya iktidar ortaklığı gibi “küçük işlerle” uğraşmıyor. Her yol onlara Paris, Brüksel, Washington!..
Uluslararası güçler ile Türkiye’deki uzantılarının gönlünden geçen AKP-CHP koalisyonu. Kemal Derviş ve Selahattin Demirtaş’ın da.
Tuhaf, Cemaat bu kez onlardan ayrılmış gözüküyor; İlla da AKP’siz, ama illa da Erdoğan’sız iktidar istiyor.
Ya millet? Onun ne istediği kimin umurunda ki?.. Otursun beklesin, karar verilir, tebliğ edilir, içine sinmese de sindirilir…
Partilerin koalisyon şartlarına bakalım:
Davutoğlu, “kırmızı çizgimiz yok” dese de Erdoğan’ın epey kırmızı çizgisi var. Kendisine, ailesine, bakanlarına dokundurtmamakta kararlı… Değil devletteki “kazanımlarını” kaybetmek, paylaşmaya dahi tahammülü yok.
CHP önceliğini, “Erdoğan’ı hizaya çekerim, bakanları yargılarım” şeklinde belirledi.
MHP’nin, CHP’nin şartlarına ilavesi; “Çözüm sürecinden” vazgeçilmesi.
İşte zurnanın zart dediği yer burası. “Çözüm süreci”, yani PKK’yla pazarlık, yani Türkiye’nin bölünmesi.
Başta bizatihi Erdoğan’ın üstün çabalarıyla Türkiye “tek adamlık” tehdidinden kurtarıldı, amma bölünmenin kucağına itildi… Kırk katır mı, kırk satır mı tercihi yaptırıldı… Şimdi milletin karşısına geçmiş, “Hadi yine iyisiniz, sevinin” diyorlar…
* * *
Şu olaylar ayniyle vaki yaşanmıştır:
Yıl 1979; TSK’nın lisans üstü eğitimi için ilk kez ABD’ye subay gönderdiği dönem. Eğitim gördükleri üniversitenin kütüphanesindeki dünya küresinde Türkiye’nin Doğu-Güneydoğu’sunda “Kürdistan” yazdığını görürler. Üniversite yönetimine müracaat edip, bunun değiştirilmesini isterler. Kimse iplemez. Onlar da kalemleri ve çakılarıyla “Kürdistan” yazısını silerler. Döndüklerinde, komutanlarına anlatırlar, onlar da sadece dinler…
Yıl 1985; ABD’de eğitime gönderilen o genç subaylardan biri Belçika’da NATO merkezinde görevlidir. Amerikalı ve İngiliz mevkidaşıyla sohbet ederken, Amerikalı subay, “Sen ileride Kürdistan Deniz Kuvvetleri Komutanı olabilir misin?” diye sorar. Şaşıran subayımız, “Öyle bir yer yok ki!..” diyebilir sadece. Amerikalı susar. Dönünce bunu da rapor eder, komutanları sadece dinler…
* * *
Planlar artık açık-seçik ortada, peynir-ekmek misali konuşuluyor. BOP’la, AB süreciyle, AKP’yle ancak buraya kadar gelebildiler, Türk Milleti’ni bu kadar haşlayabildiler. Alenen daha fazla böyle devam edemezler. Yeni suç ortakları, millete yeni susturucular lâzım… Elzem… Şart…
“Koalisyon, barış, restorasyon” güzellemeleri arkasında aranan suç ortağıdır.
CHP, “çözüm sürecini” destekliyor. Yerel yönetimlere özerklikten söz ediyor. HDP’nin barajı aşmasına seviniyor. Onun için “cici”, onun için başarısızlığa rağmen zafer kazanmış kumandan muamelesi görüyor. Duymadılarsa, hatırlatalım; Cumhuriyeti kurucusuna yıktırma planları da raflardan indirildi.
“MHP yokum” diyor da hangi hükümet veya koalisyon formülü olursa olsun, “Kürdistan” projesi yürütüldüğünde ne yapacak? Bağırıp çağırıp, seyredecek. Suçu seyretmek de suça ortaklık değil midir?
Milletimiz maalesef söylenene, yazılana değil gördüğüne inanıyor. AKP-Cemaat-PKK koalisyonunun Türkiye’yi nereye götürdüğünü nihayet görmeye başlamıştı. Evet, belki biraz daha acı çekeceğiz, ama görmeye devam etmeli.
Devlet çökmüş, millet dağılmış. CHP veya MHP’nin bu enkazın altından kalkabileceğine dair bir inanç, umut var mı? Olsa, millet onları tek başına veya birlikte iktidar verirdi zaten. Vermediğine göre, bırakın müsebbipleri bu enkazı kaldırmanın yolunu bulsun ya da bir daha dirilmemek üzere altında kalsın.
Baraj düşürülsün, milletvekili adayları birtakım mahfillerde değil, millet tarafından belirlensin, eşit-adil propagandaya imkân verilsin, gerekirse 3-5 seçim olsun, tüm geleceğimizi kaybetmektense varsın 2015’i kaybedelim.
Değilse, bu enkaz üç günlük iktidar peşinde koşanlara mezar olur, meydan tamamen AKP-PKK’ya kalır.
Belki onlara bile ihtiyaç duyulmaz, Kemal Derviş gelir, “Genel Vali” olarak ülkeyi yönetir!..
Karşı karşıya olduğumuz tablo budur, gerisi teferruattır.
Müyesser YILDIZ
11 Haziran 2015
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/belki-sehre-kemal-dervis-gelir-genel-vali-olur-da-ulkeyi-yonetir-1106151200.html