Bölücü terör örgütü Cizre’den sonra Nusaybin’de “ayaklanma” provasına girişti. Hedef, buraları da “Kobanileştirmek”… Yani kanton idaresi…
Önce Nusaybin’in önemi; Bunun için yine Abdullah Ağar’ın, “IŞİD ve Irak” kitabına müracaat edelim:
“Irak sınırları içinde kalan Telafer, Suriye’de kalan Deryezur, Türkiye’de kalan Nusaybin ile birlikte jeopolitik bir adadır. ‘Ayn-el Cezire-Adanın gözü’ adıyla anılan bu bölge, Osmanlı coğrafyasında Ortadoğu’nun giriş kapısıdır. Diğer haliyle bir kalpgâh, siyasi, askeri ve ekonomik bir üstür. İngiliz hâkimiyetinde kalan bölge, İngilizler tarafından da aynı maksatla kullanılmak istenmiş, ancak Teşkilât-ı Mahsusa’nın etkili çalışmalarıyla patlak veren 1920 Telafer isyanı, İngilizlerin bu hesabını bozmuştur. İsyan büyük bir hızla bütün Irak’a yayılmış, sömürgeciliğe karşı büyük bir başkaldırıya dönüşmüştür. İngilizler kendisine yar olmayan Ayn-el Cezire’nin başkasına da yar olmamasını düşünmüş olmalı ki, Ayn-el Cezire’yi üçe, Cezire’yi de ikiye (Irak-Suriye) parçalayıp, öyle bırakmışlardır.”
Bölgede haritaların yeniden çizildiği ortada. Tesadüf olmasa gerek; Telafer de yanıyor, Nusaybin de…
Irak’ın işgâlini öngören 1 Mart tezkeresinin çıkmamasının en önemli sebebi; TSK’nın, “İngilizlerin bu coğrafyaya yeniden dönmesine” itiraz etmesiydi. Nitekim dönemin Başbakanı Abdullah Gül, “İngiliz askerini bölgeye sokmamamızın nedeni tarihi hassasiyetlerden mi?” şeklindeki soruya verdiği şu cevapla, bunu doğrulamıştı:
“Başta böyle bir istek söz konusu oldu. Ama sonra bu mesele kapandı. Herhalde İngiliz askeri konusundaki tarihi hassasiyetimizi algılamış bulundular.”
Anlaşılan İngilizler çoktan dönmüş!..
-Selamet Yeşilmen Nasıl Öldü?-
Nusaybin’de neler olduğuna gelince; AKP Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’ndan dinledik.
Yüzlerce hendek ve barikat olduğunu, bunların içi veya etrafının tonlarca patlayıcıyla doldurulduğunu söyledi.
PKK’nın sözde mahkemelerinde vatandaşların sırtında nasıl sigara söndürüldüğünü anlattı.
Nusaybin’in bazı mahallelerine Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ve HDP milletvekili Mithat Sancar’ın dahi giremediğinden söz etti.
Asıl önemlisi; Geçen Pazar evinin önünde vurulan Selamet Yeşilmen’in nasıl öldüğünü açıkladı.
Bilindiği gibi, “hamile” denilen Yeşilmen’i devletin vurduğu öne sürüldü. Ancak Nusaybin Kaymakamlığı, bölgede herhangi bir operasyon olmadığını belirterek, Yeşilmen’in “şarapnel parçalarıyla” vurulduğunu duyurdu. İlk otopsi raporunda da, “Aşırı delici cisim yaralanmasına bağlı kemik kırığı ve çoklu organ yaralanmasına bağlı kanama” denildi. Yeşilmen’in hamile olmadığı da anlaşıldı.
Ancak Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, halen Yeşilmen’in keskin nişancılar tarafından kullanılan, mermisi normalden hızlı giden ve vücutta parçalanan bir silahla vurulduğunu iddia ediyor.
AKP Milletvekili Orhan Miroğlu’nun konuyla ilgili sözlerine dönersek;
“Olay şudur; Bu hanımın oğlu KCK militanı. Evde bomba düzeneği hazırlarken, patlama olmuş, annesi ölmüş, kendisi de ağır yaralı. Şu anda Diyarbakır Devlet Hastanesi’nde tedavi görüyor” dedi.
İnanılmaz, değil mi? Haliyle, şunu sordum:
“Devlet bu kadar zan altında. Gerçek buysa, neden açıklanmıyor?”
Miroğlu’nun bu soruya cevabı daha da inanılmazdı; “Vali, Kaymakam korkuyor”!..
Böyle bir şey olabilir mi?
Başbakan Davutoğlu, “Terörün belini kırdık” , Genelkurmay Başkanı Akar, “PKK’nın kırıntısı kaldı” dememiş miydi?
Peki, Nusaybin’de bu yaşananlar ne?
Dahası, Kaymakam, Vali yani “devlet” korkuyorsa, vatandaş ne yapsın?!.
Müyesser YILDIZ18 Kasım 2015
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/gercek-buysa-neden-aciklanmiyor-1811151200.html