İçeriğe geç

AKP’de Yine “Darbe” Sendromu mu?

17-25 Aralık sürecinin ardından ilk Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, “Milli Ordu’ya kumpas kurulduğunu” açıkladı.

Ardından dönemin Başbakanı Erdoğan, “Aldatıldık” dedi.

Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra Mart 2015’te Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı konuşmada da şunları söyledi:

“Komutanlarımıza, subaylarımıza, askerlerimize yönelik operasyonları da ben aynı kapsamda değerlendiriyorum. Suçluyla suçsuzun, gerçekle yalanın, doğruyla yanlışın aynı torbaya konularak yürütüldüğü bu operasyonlarla, şahsım başta olmak üzere tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı. Kurumlarımızın içinde örgütlenmiş, güçlü medya desteğiyle teçhiz edilmiş bir yapının, Türkiye’yi ele geçirmek için yürüttüğü bir kumpasa, bir darbe teşebbüsüne hep birlikte maruz kaldık. Samimiyetle ifade ediyorum; eski Genelkurmay Başkanımız başta olmak üzere, birlikte mesai sarf ettiğim için yakından tanıdığım pekçok komutanın tutuklanmasına şahsen gönlüm hiçbir zaman razı olmadı. Tereddütlerimi, itirazlarımı o dönemde bu işin sorumlularına ifade ettim, hatta kamuoyu önünde de dile getirdim. Ama o zaman önümüze konan, ancak çoğunun sahte ve çarpıtılmış olduğu daha sonra ortaya çıkan belgeler, bilgiler karşısında hukuka saygı gereği yapacak bir şeyimiz kalmadı. Bu süreçte, Başbakan ve hükümet olarak bizim de Genelkurmay Başkanımızın ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin de hukuk devleti ilkesine saygının gereğini yerine getirmek dışında bir duruşumuz olmadı.”

Geçen süreçte Balyoz davası beraatle sonuçlandı, ama 1. Ordu Plan Semineri’ndeki konuşmalarından dolayı Savcılık Çetin Doğan başta olmak üzere 7 komutan için temyize gitme kararı aldı. Dosya Yargıtay’a intikal ettiğinde verilecek karar merakla bekleniyor.

Diğer “darbe” davaları da beraatle sonuçlandı.

Ergenekon davası ise Yargıtay’da. Karar 21 Nisan’da açıklanacak.

AKP iktidarının birçok seçimde kullandığı sözde “darbe” davalarının akıbeti böyleyken ve bizzat Erdoğan, “aldatıldık” demişken, Başbakan Ahmet Davutoğlu 1 Kasım seçimlerinden önce, 20 Ekim 2015’te Van’da yeniden Ergenekon dosyasını açıp, şöyle konuştu:

“90’lı yılları geri getirmek isteyen terör örgütünün ta kendisidir ve onların karşısında da Ergenekoncu zihniyetin hortlamasıdır. Biz ne ona izin vereceğiz ne buna. Ne terör çetelerine izin vereceğiz ne o beyaz Toros’larla anılan faili meçhullere… Her türlü vesayetle mücadele ettik. Bundan sonra da ederiz. Biz Ergenekon’un vesayetiyle mücadele ettik…”

Davutoğlu’nun ardından Kasım ayı sonunda AKP Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün’den şu açıklama geldi:

“Ben inanıyorum ki, Ergenekon’da 15-20 civarında insan, bal gibi darbe planladı ve bunlar bal gibi de darbeciler. Birileri bu soruşturmayı fırsat bilip, işi sulandırdı. Masumlar üzerinden de gerçek darbeciler ceza almaktan kurtuldu… Bu soruşturmalar çığırından çıktığı için darbeciler kurtuldu.”

Aralık ayında Ömer Dinçer’in “Türkiye’de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor?” isimli kitabı çıktı. Dinçer önemli bir isim, zira mâlum “darbe” döneminde 5 yıl Başbakanlık Müsteşarlığı yaptı, ardından bakanlık görevlerinde bulundu. Dinçer de bu kitabında beraat kararlarına rağmen olan biten her şeyden “Ergenekon, Balyoz ve diğer darbe planlarını” sorumlu tutmaya devam edip, firari savcıların iddianamelerini dayanak gösteriyor.

1 Kasım seçimlerinden hemen önce yaşanan bu süreç için, “Bireysel veya konjonktürel yaklaşımlar” denebilir.

Lâkin birkaç gün önce Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen bir sempozyumda, kendi dönemlerinde yapılan yasal düzenlemelerle darbecilerin yargı önüne çıkarıldığını belirterek, “Türkiye’nin Balyoz, Ergenekon, Kafes, Yakamoz, Eldiven gibi darbe teşebbüslerine sahne olduğunu” söyledi.

Ve dün;

Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar-Erdem Gül’le ilgili kararına yönelik tepkisinden sonra Meclis’te yaşanan tartışmalar sırasında HDP Grup Başkanvekili İdris Balüken’in, “Bugün AKP, gladyo yapılarıyla, Ergenekoncularla, darbecilerle kol kola Türkiye’nin temel politikalarını ele almaktadır” şeklindeki sözlerine AKP Grup Başkanvekili İlknur İnceöz şu karşılığı verdi:

“Ben öncelikle bu kürsüden, özellikle bizim bugüne kadar darbelere karşı diklenmeden dik durmuş, millet iradesini öne çıkarmış ve milletimizin rızası hilafına hiçbir şekilde, hiçbir işin içerisinde bulunmayacağımızı deklare etmiş ve darbeleri -Sarıkız, Ay Işığı, Yakamoz, 27 Nisan e-muhtırası da dâhil olmak üzere, 28 Şubat süreci de dâhil olmak üzere- bizzat da yaşamış birisi olarak ithamları topyekûn reddettiğimizi özellikle belirtmek istiyorum.”

İnceöz’ün, CHP’li Atilla Sertel ve Tufan Köse’nin, “Ne âlâkası var? Onlar beraat etti” uyarısına cevap vermediğini kaydedip, “27 Nisan e-muhtırası” ve 28 Şubat davası üzerinde de duralım.

27 Nisan konusunda da dönemin Başbakanı Erdoğan, “Onu bir muhtıra olarak kabul etmiyorum. Bu o zamanki Genelkurmay’ın bir yaklaşımı olarak değerlendiriyorum” dememiş miydi?

28 Şubat’a gelince; Halen devam eden bu davada karar aşamasına gelinmek üzereyken, sadece AKP değil, HDP’den CHP’ye tüm partilerin bununla ilgili açıklamaları, Erdoğan’ın Dündar-Gül kararına tepkisiyle AYM ve yerel mahkemeye “baskısının” benzeri değil midir?

Toparlarsak;

Şimdiye kadar bu davalardaki “kumpasların” üzerine ciddiyetle gidilmemesi aslında herşeyi anlatmaya yetse de görülüyor ki, AKP gerçekte Ergenekon ve Balyoz davalarında “aldatılmış” falan değil ve hâlâ “darbe” planlarına inanıyor.

“Peki ne oldu/oluyor da bunlar yeniden dillendiriliyor”a gelince;

– Yargıtay’daki Ergenekon dosyası, hatta Balyoz’da 7 kişi için yapılan temyiz başvurusunda ve de Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat davasından “darbe” kararı çıkartılmaya mı çalışılıyor?

– “Başkanlık” seçimleri öncesi yeni “darbe/darbeci” söylemlerine mi ihtiyaç duyuluyor?

– AKP içinde iyice ete-kemiğe bürünen Erdoğan-Davutoğlu ayrışmasından sonra “Cemaatle barışmanın” yolu mu döşeniyor?

Ya da ne?

Müyesser YILDIZ

29 Şubat 2016

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/hani-kandirilmistiniz-2902161200.html

Kategori:Uncategorized