İçeriğe geç

Şehitlerimizi “Kelle”leştirmeyelim!..

“Şehit cenazelerindeki görüntüleri yayınlamayın. Terör örgütünün propagandasını yapmış olursunuz” dediler… Kabullendik…

Şehit cenazesi başında “siyasi nutuk” çekilmeye başlandı… Alıştık…

Şehit cenazelerinde camilerde “protokol” uygulanır, yoğun güvenlik önlemlerinden silah arkadaşları, hatta akrabaları bile içeri sokulmaz oldu… Bir iki bağırıp çağırdıktan sonra rıza gösterdik…

Siyasiler namaz için camiye girerken, korumaları “patron” gelene kadar cenazenin başında yer tutmaya başladı… Yadırgamadık…

Daha şehitlerin ismini öğrenemeden, fabrikasyon usulü, mekanik bir hızla şehit olduğu yerden uğurlandığını, çoğu kez aynı gün toprağa verildiğini gördük… “Bu ne telâş?” diye sormadık…

“3-5 Mehmetçik şehit oldu diye Meclis mi toplanırmış” sözünü hazmettik… Şehit sayısı 5’ten aşağı oldu mu, tek sütun haberle geçiştirdik…

Tepki gösteren şehit babasına, ağabeyine dava açılmasını normalleştirdik… Nihayetinde çoğu 20’li yaşlardaki o fidanların ardından, “Mekânı cennet olsun… Başımız sağolsun” dışında edecek lafımız kalmadı…

6 ay önce PKK Dağlıca’da kalleş bir saldırı düzenledi. İlk anda kaç şehidimiz olduğunu öğrenemedik. Çeşitli spekalüsyonlar yapıldı, ama kimse yayın yasağı koymayı düşünmedi. Genelkurmay da ertesi gün 16 askerimizin şehit düştüğünü duyurdu. Üç gün önce PKK tonlarca patlayıcıyla Diyarbakır’da Mermer karakolunu yerle bir etti. 3 şehit, 24 yaralı haberi geldi. 16 şehitte yayın yasağı koymayanlar, 3 şehit için yayın yasağı koydu. Nedenini, niçinini, daha önemlisi gerçekte kaç şehidimiz olduğunu merak bile etmedik…

Geçenlerde, “Operasyonlarda ülke genelinde verdiğimiz şehit sayısı 300’ü geçti” dedi “Başkomutan”… Devletin başının şehit sayımızı bilmiyor olmasını da takılmadık, “300’ü kaç geçti; 1 mi, 10 mu, 20 mi?” diye de sormadık… 1’in de, 5’in de, 300’ün de sadece sayı değil, can olduğunu düşünmedik…

Kaç yaralı asker, polis, korucumuz var; Bunu bilmiyoruz bile… Onları gerçekten sayıdan ibaret saydık, geçtik… Eşinin rahatsızlığı sebebiyle sık sık GATA’ya giden bir Hanımefendi, “Yaralı deyip geçiyorsunuz. O yaralıların çoğunun kolu, bacağı, gözü yok, biliyor musunuz?” diye sorunca büyük bir sille yemiş gibi sarsıldım… Bilmem siz de sarsılır mısınız?..

-Mezardaki Anneye Hürmetler-

Hepimizin bildiği, gördüğü ve maalesef alıştığı bu tabloyu niye çizdiğime gelince;

Sebebi, dün Musul yakınlarındaki Başika kampında Üsteğmenimiz İsmail Cazgır’ın şehit düşmesi ve Başbakan Davutoğlu’nun canlı yayında, kameralar önünde babasına baş sağlığı dileyişi…

Ürdün’e gidiyordu… Basın toplantısı sırasında bir bakan telefonu uzattı… O da, “Bir dakika müsaade ederseniz, tam şehit Üsteğmenimizin ailesi arıyormuş. Canlı yayında olacak, ama beklediğim bir telefondu” dedi… Milyonların önünde, naklen şehit babasına şunları söyledi:

“Haluk Bey, Allah sizlere sabır ihsan eylesin. Bu metin, bu vakur tavrınız bize en büyük destek. Şehidimizi Genelkurmay Başkanımız ile de konuştuk. Orada belki vatan topraklarından belki biraz uzak, ama vatanımız için şehit düştü. Kahraman bir askerdi. Bizim özel birliklerimizin arasındaydı. İnşallah İzmir’e geldiğimde sizi de ziyaret edeceğim. Allah sizlere sabır ihsan eylesin. Annesine de hürmetlerimizi iletin. Her türlü imkânımızla emrinizdeyiz. Şehidimizin emanetisiniz, ne gerekiyorsa arkadaşlar yapacaklar. Bir kez daha Allah rahmet eylesin diyorum. İnşallah ilk fırsatta ziyaret edeceğim.”

Telefonu kapattıktan sonra da şu açıklamayı yaptı:

“En zor telefon görüşmeleri şehit aileleriyle. Ama şunu ifade edeyim, keşke hoparlörü açmış ve size de dinletmiş olsaydım. Bu acılı anında dahi tek söz çıktı ağzından. ‘Vatan sağ olsun.’ Böyle bir milletin üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Bir kez daha üsteğmenimize ve bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.”

Böylece şehitlerimizle ilgili bir “ilk”e daha tanık olduk…

Neydi bu; Samimiyet mi, siyaset mi?

Bilmem şu detayı fark ettiniz mi?

Bugünkü gazetelerde yazıyor. Meğer şehit Üsteğmenimizin annesi 2 yıl önce bir trafik kazasında hayatını kaybetmiş.

Doğruysa, bu ne aculluktur ki, Başbakana mezardaki bir anneye “hürmetlerini” sundurdular?

Hatırlar mısınız;

Bir vakitler Erdoğan teröristbaşına “sayın”, şehitlerimize “kelle” demiş, bu yüzden 3 kuruş tazminat cezasına çarptırılmıştı.

Teröristbaşı, Meclis kürsüsüne kadar “sayın”laştı…

Yaşayıp görüyor, alışıp kabulleniyoruz; Bugüne kadar ne dedilerse, oldu, oldurdular…

Bari şehitlerimizin “kelle”leştirilmesine rıza göstermeyelim!..

Müyesser YILDIZ

27 Mart 2016

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/davutoglunun-canli-yayinda-hurmetlerini-ilettigi-sehit-annesi-hayatini-kaybetmis-2703161200.html

Kategori:Uncategorized