Obama Başkan seçildiğinde kurban kesin vatandaşlarımız olmuştu.
Şimdi de ABD’li bir savcı Rıza Sarraf’ı tutukladığı için bayram yapanlar var.
Kimimiz Türkiye’de üzeri örtülen yolsuzluk iddialarının hesabının sorulacağı zannı, kimimiz işin ucunun Erdoğan’a uzanacağı umuduyla seviniyoruz.
İlk sevindiriklere; Özelleştirme, küreselleşme adı altında yer altı yer üstü zenginliklerimize el koymuş, isteklerine karşı çıkan bakanların “kellesini” almış, limanlarımıza, üslerimize yerleşmiş ABD, ülkemizdeki yolsuzlukların derdine düşecek öyle mi?
İkinci sevindiriklere; Hâlâ anlamadınız mı, hedefin Erdoğan değil, doğrudan Türkiye ve Türk Milleti olduğunu, Erdoğan’ın sadece “elin çabuk tut” diye sıkıştırılmak istendiğini?
Denize düşüp, yılana sarılmanın; Devlet’ten sonra millette de “ortak aklın” yitirilmesinin resmidir bu hâl!..
AKP, “Rıza Sarraf’ın tutuklanmasının bizimle ilgisi yok” havasında.
Yandaşlar ise ilk gün sustu… İkinci gün havayı kokladı… Üçüncü gün atağa geçip, “Hedef Erdoğan” kampanyası başlattı.
Israrlıyım; Hedef Erdoğan değil, Türk Milleti’dir. Bir yandan terörle dize getirip, teslim almaya çalışıyorlar, öte yandan Erdoğan’a yönelik tehdit ve şantajlarla “tarafımızı” seçmeye zorluyorlar.
“Erdoğan’ın sadece elini çabuk tutması” için sıkıştırıldığını belirttim.
Ne için elini çabuk tutacak, ne istiyorlar?
Gerek Irak, gerek Suriye’de tamamlanan “İsrail koridorunun” Akdeniz’e ulaşabilmesi için Kıbrıs’tan Türk askerinin çıkartılması konusunda acele ediyorlar… Ki, Rum basını ABD’nin, Kıbrıs’ta “çözüm”ün Obama’nın görevi devredeceği Ocak 2017’ye kadar çözüleceğini düşündüğünü yazıyor…
Suriye’nin kuzeyinin patronluğunun da PYD-YPG’ye değil, Barzani’ye verilebilmesi için PKK’yla yeniden masaya oturulup, Güneydoğu’ya “özerklikle”, Barzani-PKK arasındaki paylaşım savaşının sona erdirilmesini arzuluyorlar…
Musul’da ve Suriye’de IŞİD’le mücadelede, ABD askerleri, hatta Barzani peşmergelerinin değil, “ihraç ürünü” olarak gördükleri Türk askerinin ölmesini bekliyorlar…
Nitekim geçen hafta Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken’ın resmi temaslarında, “Suriye, Irak ve Kıbrıs bağlamındaki gelişmeler konusunda görüş alışverişinde bulunması” herhalde tesadüf değildi.
Erdoğan, AKP ve yandaş kalemlere göre, artık 7 düvele değil, 77 düvele karşı direniyoruz… Direnmek ne kelime, milli mücadele veriyor, Malazgit, Çanakkale savaşları yapıyoruz…
Bu nasıl bir milli mücadeledir ki; Her gün bizatihi kendilerini sırtından hançerleyen, tehdit-şantaj savuranlarla kolkola girmek, Obama ile bir telefon görüşmesi yapabilmek, birlikte bir kare görüntü vermek için çırpınıyor, bir dediklerini iki etmiyorlar?
Evet bir “Erdoğan sorunu” var.
Erdoğan, Başkan olmadan yani geçmişi sıfırlamadan, ülkeyi tam anlamıyla zapt-u rapt altına almadan beklenen “açılımları” kabul ettiremeyeceğini biliyor.
Ama adamların beklemeye tahammülü yok. Dile kolay 14 yıldır bekliyorlar!..
O yüzden Erdoğan’a öfkeleniyor, “Ya yaparsın, ya gidersin” diye tehdit ediyorlar.
Erdoğan’dan vazgeçmiş olsalar “ya”lı, alternatifli konuşurlar mı?
Barzani’nin geçenlerde “Kürdistan”ın bağımsızlık ilânı konusunda, “Eğer mevcut AK Parti hükümeti hükümeti bağımsız Kürdistan’ı tanımaz ve kabul etmezse, Türkiye’deki diğer hükümetlerden hiç birinin kabul edeceğini sanmıyorum” demesi çok şeyin izahı değil mi?
Rıza Sarraf-Erdoğan arasında kurulan, kurulmak istenen bağlantıya gelirsek;
Biz onurumuza düşkün milletiz. Elbette Erdoğan’ı emperyalistlere yedirmeyiz. Yargılanması gerekiyorsa da biz yargılarız…
İşte, birileri Başkanlık kampanyası ve ardından gelecek Türkiye ve Türk Milleti adına “öldürücü açılımlar” için tam da buna oynuyor gibi.
Hatırlayın; Daha Sarraf tutuklanmamışken, Erdoğan muhtarlar toplantısında şunları söyledi:
“Tayyip Erdoğan gitsin demek, milletimizin, bayrağımızın, vatanımızın, devletimizin tek olması anlayışı yıkılsın demektir.”
Sarraf olayından sonra yandaşlar bu söyleme alabildiğine sarıldı.
Recep Tayyip Erdoğan sempozyumları düzenlenmeye başlandı.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker de dün bu sempozyumda açıkça, “Recep Tayyip Erdoğan semboldür. Milletin dik duruşunun sembolüdür. Recep Tayyip Erdoğan bertaraf edilirse, Türkiye kolay bertaraf edilir” dedi.
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ten, “Ben gidersem, Türkiye yıkılır” anlayışına vardığımıza göre;
Bize düşen görev bellidir; Erdoğan’ın etrafında kenetlenmek… Hangi “açılımı” yaparsa yapsın, kabullenmek!..
-El Beşir Sudan’ı Böldü… Unutuldu-
Sözüm Türkiye’den dışarı!..
Erdoğan’ın “kefilim” dediği Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan Ahmed el-Beşir’i hatırlıyor musunuz?
Askeri darbeyle iktidarı ele geçirdi. Ülkesinde İslâmcı bir yönetim oluşturmak istendiği söyleniyordu. Hatta El Kaide lideri Usame Bin Ladin 1990’larda, sınır dışı edilmeden önce Sudan’da üslenmişti. Batılı ülkeler el-Beşir’e tavır aldı.
Sudan’da devam eden bir de iç savaş vardı. El-Beşir, iç savaşı bitirmek için ABD, İngiltere ve İsrail destekli olduğu öne sürülen Sudan Kurtuluş Örgütü’yle anlaşma imzaladı.
Sonrasında Ömer el-Beşir’in Darfur’da soykırım, insanlığa karşı suç ve savaş suçu işlediği iddia edilip, hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı ve tutuklanması talep edildi.
Bu arada Wikileaks belgelerinde, el Beşir’in İngiltere’deki banka hesaplarında, ülkesinden kaçırdığı 9 milyar doların bulunduğu öne sürüldü.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, el-Beşir hakkında tutuklama emri çıkarttı. Ancak kararın dünya çapında geçerli olabilmesi için BM Güvenlik Konseyi’nin bu konuda ortak çağrı yapması gerekiyordu.
Sonra?
Ocak 2011’de el-Beşir ülkesinin bölünmesi referandumuna gitti. Bölünme kabul edildi ve Temmuz 2011’de de resmen yürürlüğe girdi.
Bölünme sonucu zengin güney Hıristiyanlara, yoksul kuzey Müslümanlara bırakıldı.
Ondan sonra bir daha el-Beşir’in adını kaç kere duyduk?
-4 Nisan’da Ne Olacak?-
Erdoğan Nükleer Güvenlik Zirvesi için ABD’ye gitti. Obama ile çok istediği ikili görüşmenin gerçekleşeceği bildiriliyor. Erdoğan ayrıca önde gelen Yahudi örgütlerinin temsilcileriyle de buluşacakmış.
Bu arada bilindiği gibi, avukatları Rıza Sarraf’ın serbest kalması için kefalet talebinde bulunmuştu. Kefalet görüşmesinin duruşması 4 Nisan’da, yani Erdoğan Türkiye’ye döndükten sonra yapılacak.
“Ne alâkâ?” mı?.. Hiç, sadece hatırlatayım istedim!..
Müyesser YILDIZ
28 Mart 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/erdogan-el-besirlesiyor-mu-2803161200.html