İçeriğe geç

Genelkurmay “Darbe” Açıklaması mı Yaptı?!.

Washington yolculuğundan bir gün önce “Başkomutan” olduğunu vurgulama ihtiyacı duyan Erdoğan’ın ABD seferinin ilk gün bilançosunu çıkaralım.

Daha gitmeden ABD, İncirlik başta olmak üzere Batı illerindeki üslerde görevli personelin ailesinin derhal Türkiye’yi terk etmesini istedi. “Güvensiz ülke”nin “Başkomutanı”, Türkiye’nin güvenliği ve ekonomisine alenen “darbe” vuran ABD’ye hiçbir itirazda bulunma gereği duymadı…

“Başkomutan”ı, havaalanında hiçbir ABD’li yetkili karşılamadı. Karşılama merasiminin başında ise bir “Onbaşı” vardı. Bir de bizim Çavuş-oğlu…

“Başkomutan”ımızın Obama ile özel bir görüşme yapıp yapmayacağı muammaydı. Beyaz Saray sözcüleri önce “yok” dedi… Sonra “en azından gayrı resmi bir görüşme” yapılabileceğini duyurdular. Dün itibarıyla, “Başkan Obama’nın hazır buradayken Erdoğan’la az da olsa bir çeşit konuşma gerçekleştireceğine eminiz” noktasına gelmişlerdi.

“Başkomutan”ımız için Irak’ın kuzeyinde bir “oluşuma” gidilmesi “kırmızı çizgiydi”… Hele hele PKK’nın uzantısı PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesi kıyamet habercisiydi. O, Washington’da temaslarına başlamışken, PYD’nin ABD’nin hava desteğiyle Fırat’ın batısına yöneldiği duyuruldu. Kimse oralı olmadı.

“Başkomutan”ımız ABD yetkilileriyle görüşmesine hiç de muadili olmayan biri, Dışişleri Bakanı Kerry’yle başladı. Kerry’nin heyetinde kim vardı dersiniz? Obama’nın IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk. Hani Erdoğan’ın ABD’ye, “Biz mi, terör örgütü PYD mi. Safını belirle” diye kükrediği günlerde Kobani’ye gidip, PYD “komutanlarından” plaket alan kişi. Hani Erdoğan’ın da, “O kalkıyor Kobani’ye gidiyor. Kobani’de sözde bir generalden plaket alıyor. Biz nasıl güveneceğiz? Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobani’deki teröristler mi?” diye kızdığı zat.

“Başkomutan”-Kerry görüşmesi öncesi Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, “PYD konusundaki görüş ayrılığı nedeniyle ABD ile küsecek değiliz” açıklaması yapmaz mı?

Eee nereye gitti “Başkomutan”ın 10 Şubat’ta muhtarlar toplantısındaki şu haykırışı?

“PKK ile PYD’nin bir farkı var mı? YPG’nin bir farkı var mı? Bütün yazılı kayıtları bunların bizim elimizde. Amerika’ya diyoruz ki, ‘Bu terör örgütüdür’. Amerika’nın yetkilileri kalkıyor ‘Hayır biz onları terör örgütü olarak görmüyoruz’. Ey Amerika! Size kaç kere söyledim. Siz bizimle beraber misiniz, yoksa bu terör örgütü PYD ile YPG ile mi berabersiniz? Ey Amerika! Ne PKK’yı bize tanıtabilirsiniz, ne PYD’yi bize tanıtabilirsiniz, ne YPG’yi bize tanıtabilirsiniz. Bu nasıl ortaklık? Anlatmak mümkün değil. Defalarca anlatmamıza rağmen karşımızda susuyorlar.”

Ya da hemen ertesi gün bir başka toplantıda, “PYD’yi PKK’dan ayrı görmeyecek kadar maalesef gözleri kapalı olanları görüyoruz. Kalkıp kendi uluslararası güvenlik elemanına Kobani’de plaket veriyorlar. Buna rağmen hala PYD’yi, YPG’yi ‘terör örgütü değil’ diye değerlendiriyorlar. Bütün bu gerçekler ortadayken Türkiye’ye uluslararası yükümlülüklerini hatırlatmak, açık söylüyorum iki yüzlülüktür” demesi?

Türkiye-ABD arasındaki “PYD anlaşmazlığının” sonucu mu? “Başkomutan”-Kerry görüşmesinin ardından Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes PYD için, “Kürt savaşçıları” ifadesini kullanmaya devam etti.

Bu arada Türk ve Amerikalı iş adamları ile yapılacak yemekli toplantıya giderken, ABD’li polisler “yanlış bilgi” yüzünden trafiği yanlış taraftan kesince, “Başkomutan”ımız ve konvoyu bir süre trafikte beklemek zorunda kalmaz mı? ABD polisinin “yanlış” anlamasıymış!.. Türkiye gibi “dünya lideri” bir ülkenin “Başkomutanı”nın güvenliği böyle riske atılabilir mi?

Sonuç: “Başkomutan”, “Türkiye açısından geçmişte olduğu gibi bugün de ABD ile ilişkilerimiz vazgeçilmez niteliktedir… Karşı karşıya bulunduğumuz sorunların çözümünde Türkiye-ABD ittifakının bir alternatifi olmadığı ortadadır” dedi.

Velev ki, doğru… Ancak ne siyasi, ne diplomatik, ne askeri ölçülere uygun ve nasıl aleni bir “teslimiyettir” bu?.. Cümleten hepimize geçmiş olsun…

-TSK’nın “Başı” Benim-

Ama biz bu “ayrıntıları” değil de Erdoğan’ın Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada, “Tek komutan” demesinin ne anlama geldiğini ve Genelkurmay Başkanlığı’nın bu sabah yaptığı açıklamayı konuşmaya devam edelim.

Erdoğan Harp Akademileri’nde ne söyledi? Şunu:

“Her fırsatta söylüyorum, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Sizlerin huzurunda buna bir de tek ordu, tek komutan vurgusunu da eklemek isterim. Anayasamızın 117’nci maddesi, ‘Başkomutanlık TBMM’nin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur’ diyor. Yine aynı maddenin devamında da, ‘Genelkurmay Başkanı, silahlı kuvvetlerin komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanı namına yerine getirir’ ifadesi yer alıyor. Buna göre, burada bulunan tüm subaylarımız, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tüm mensupları, Başkomutan sıfatıyla benim yakın mesai arkadaşlarımdır.”

Bu sözlerle ilgili çeşitli yorumlar yapıldı, yapılıyor, daha da yapılacak.

Bir yorum da biz ekleyelim… Mesaj daha çok TSK’daki “paralel yapılanma” iddialarına ilişkindi. Öncelikle de “TSK imamı” vs. ifadesine karşı, Fetullah Gülen’e, “TSK’nın başı sen değilsin, benim” demeye getirdi.

-Darbe Lafları Ne Kadar Olağanlaştıysa-

Bir süredir bir “darbe” havasıdır gidiyor. Kaynak neresi, “Başkomutan”ın gittiği ABD ile Cemaat…

Söylentiler ne kadar “benimsendiyse”, Genelkurmay’ın bu sabah yaptığı açıklama, herkes tarafından büyük bir ön kabulle, “darbe söylentilerine cevap” olarak değerlendirildi.

Velev ki öyle, ne yani Genelkurmay, “Evet, şu tarihte darbe yapacağız” mı diyecekti?

O açıklama, “darbe”ye ilişkin değil, öncelikle Erdoğan’ın Gazetesi Sabah’ın yazarı Rasim Ozan Kütahyalı’ya karşı yayınlanmış bir e-muhtıradır… Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a, “TSK’daki paralelle mücadeleye direnirse istifasını verir” diyen Kütahyalı’ya şimdilik, “Marş marş adliyeye” cevabıdır…

Genelkurmay’ın açıklamasının kritik bölümü şu:

“Bazı medya organlarında hiç bir dayanağı olmadan yapılan haber ve yorumlar doğal olarak kahraman silah arkadaşlarımızın moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, tüm mensuplarımızı rahatsız etmektedir. Milletinin engin sevgi ve güveninden güç alan, demokrasiye bağlılığını her ortamda dile getiren Türk Silahlı Kuvvetlerinde idari ve adli mekanizmalar sürekli ve etkin olarak çalıştırılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde disiplin, mutlak itaat ve tek emir komuta esastır. Hiçbir yasa dışı, emir-komuta hiyerarşisi dışı oluşum ve/veya harekete taviz verilmesi söz konusu değildir.”

Yani Genelkurmay da Erdoğan gibi, “Tek ordu, tek komutan var” diyor. Fazlası şu; “İdari ve adli mekanizmaların etkin olarak çalıştırıldığı”, yani “paralelle mücadele edildiği” bildiriliyor.

-“Başkomutana” da Mesaj Yok mu?-

“Bu Rasim Ozan Kütahyalı’ya e- muhtıradır” dedik ama, acaba başkalarına da mesaj verilmiş olmuyor mu?

Mesela, Rasim Ozan Kütahyalı’dan önce de Rus uçağının düşürülmesini “paralelci pilotlara” bağlayan AKP’liler yok muydu?

Veya Erdoğan geçtiğimiz günlerde kabul ettiği TBMM komisyonlarının AKP’li üyelerine, “Son günlerde şehit sayısındaki artışın sebebi, paralel yapıya yakın polis ve askerlerden kaynaklanıyor. İstihbarat zafiyeti olabiliyor. Bunun nedeni de bu yapının elamanları. İstihbarat paylaşımında sorun çıkarıyorlar, yanıltıyorlar” demedi mi?

Yine Erdoğan Harp Akademileri’ndeki konuşmasında şunu söylemedi mi?

“Bu süreçte, Paralel Devlet Yapılanması adını verdiğimiz şer örgütün ordumuz ile istihbarat ve polis teşkilatlarımız içinde yol açtığı ağır tahribatın sancılarını da yaşadık.”

Genelkurmay açıklamasında bir tek, “Bambaşka saiklerle yapıldığı anlaşılan” ifadesini anlayamadım.

Rasim Ozan Kütahyalı ve onun yazısını yayınlayan Erdoğan’ın gazetesi Sabah’ın, ne gibi “bambaşka saikleri” olabilir ki?!.

Müyesser YILDIZ

31 Mart 2016

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/bambaska-saikler-ifadesi-neden-kullanildi-erdogana-da-mesaj-var-mi-3103161200.html

Kategori:Uncategorized