AB’nin vize serbestisi için şart koştuğu 72 kriter arasında Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklik yapılmasının da olduğunun ortaya çıkmasından sonra başlayan kavga kelimenin tam anlamıyla kör dövüşüne döndü.
Anlaşmayı imzalayan Başbakan Davutoğlu suskun… Siyasi ve bürokratik yetkililer “otoriteye” göre pozisyon alıyor; Dün Davutoğlu ve AB’ye göz kırpanlar, bugün “Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda” diyor… Meclis’te AB komisyonlarında görev alan vekillerin çoğunun ise 72 kriterden haberi bile yok.
Muhalifler de Erdoğan’a, “O anlaşmanın 16 Aralık 2013’te Ankara Palas’taki imza töreninde sen de vardın” diye yükleniyor.
Ne kadar “algı ve şablon”la yönetilir hale gelmişsek, herkes yemek listesi gibi 72 kalemlik bir liste olduğuna inandı ve tartışmalar bu minvalde sürüyor.
Üç gündür bu listeyi arıyorum. Aramadığım, sormadığım yer kalmadı.
AB Bakanlığı’nda böyle bir liste yok. Ne var; Türkiye-AB Vize Muafiyet Süreci ve Geri Kabul Anlaşması Hakkında Temel Sorular ve Yanıtları başlıklı bir kitapçık. 21 soruda sürecin nasıl işleyeceği anlatılıyor.
TBMM AB Komisyonu’nda da böyle bir liste yok.
Aradığımı nihayet Dışişleri Bakanlığı’nda buldum. Ama öyle 72 maddelik bir liste değil, 17 sayfalık İngilizce bir metin. Bunun 5.5 sayfasında da “diyalog ve yol haritası” anlatılıyor. Ondan sonraki sayfalarda 4 başlık altında uzun ve teknik cümlelerle “yapılacaklar” sıralanıyor. Anlaşılan o ki, birileri burada yazılanları hap haline getirip, 72’lik listeyi çıkarmış.
Tartışmaların odağındaki Terörle Mücadele Yasası’na anlaşmada nasıl değinildiğini aktarmadan önce Dışişleri Bakanlığı internet sitesinde yer alan 2013’teki o anlaşmayla ilgili habere bakalım. İkisinde Erdoğan’ın da görüldüğü 9 fotoğraflı haber şöyle başlıyor:
“Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında, Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ve Geri Kabul Anlaşması 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen bir törenle imzalandı. Tören öncesinde, Türkiye-AB Vize Serbestisi Diyaloğu’nun İlk Toplantısı Dışişleri Bakanı, AB Bakanı, İçişleri Bakanı ve AB İçişleri Komiseri Cecilia Malmström’ün katılımlarıyla gerçekleştirildi.”
Ardından dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Başbakanı Erdoğan ve AB İçişleri Komiseri Cecilia Malmström’ın törende yaptığı konuşmalar özetleniyor.
Yani, evet bu anlaşma 16 Aralık 2013’te imzalandı ve Erdoğan da oradaydı.
-Sadece TMK Değil, Azınlık Şartı da Var-
Gündemi işgâl eden ve Erdoğan’ı, “Bu nereden çıktı?” diye kızdıran Terörle Mücadele Yasası değişikliği şartına gelirsek;
Öncelikle şunu belirtelim, sadece bu değil, “azınlıkların korunması” gibi bir şart daha var, ki AB’nin “azınlıklardan” kimi kastettiği malûm; “Kürt kökenli vatandaşlarımız”.
Terörle Mücadele Yasası şartı kadar önemli ve aslında bununla doğrudan bağlantılı bu şartın hiç gündeme gelmemesi ve tartışılmaması da ilginç, değil mi?
Devam edelim:
Bu konular Bölüm 4’te, Türkiye vatandaşlarının temel haklar özgürlüğü başlığı altında yer alıyor ve devamında “Türkiye aşağıdaki şartları tamamlamalı” deniyor.
Bölüm 4’ün birinci kısmında, “Türkiye vatandaşlarının hiçbir ayırım yapılmaksızın dolaşım özgürlüğünün teminat altına alınması”ndan söz edilip, göçmenler ve mültecilerle ilgili yapılacak düzenlemeler sıralanıyor.
Aslolan ikinci kısım; “Azınlıkların korunması ve saygı” başlıklı bu kısımda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek 4 ve 7 nolu protokollerinin imzalanmasından bahisle tam olarak şöyle deniliyor:
“Özgürlük ve güvenlik, adil yargılanma, ifade özgürlüğü, toplantı ve örgütlenme haklarını uygulamada sağlamak amacıyla organize suç ve terörizme ilişkin hukuki çerçeve ve bunun mahkemeler, güvenlik güçleri ve kolluk kuvvetlerince yorumlanmasının – Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı, Avrupa Birliği müktesebatı ve AB üyesi ülkeler pratiklerine uygun olarak- yeniden gözden geçirilmesi…”
Sadece Terörle Mücadele değil, birçok yasanın değiştirilmesinin, ayrıca açıkça belirtilmese bile “azınlık” tarifinin yeniden yapılıp, AB İlerleme Raporlarında her yıl dikkat çekilen Ulusal Azınlıkların Korunması ve Azınlık Dilleri çerçeve sözleşmelerinin imzalanmasının istenildiği ortada.
-Meşruhatlı Yol Haritasını Duydunuz mu?-
Görünen, bizimkilerin savunulacak bir tarafı yok.
Ama durun; Anlaşmaya, “Meşruhatlı Yol Haritası” diye bir kayıt düşülmüş.
Nedir bu, “Meşruhatlı (Açıklamalı) Yol Haritası” ve neden ihtiyaç duyulmuş? AB Bakanlığı kayıtlarında bunun cevabı şöyle veriliyor:
“Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan Yol Haritası’nda gerek vize muafiyeti, gerekse Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanmasıyla doğrudan ilişkisi bulunmayan ve ülkemizce kabulünün uygun olmayacağı değerlendirilen bazı hususlar tespit edilmiştir. Bunun üzerine, AB ile yürütülen müzakereler neticesinde, ülkemizin çekince ve görüşlerinin yer aldığı Meşruhatlı Yol Haritası oluşturulmuştur. AB tarafı ilk kez, vize muafiyeti diyaloğunun meşruhatlı bir yol haritası üzerinden yürütülmesini kabul etmiştir.”
Yani yukarıda aktardığım maddeler dahil anlaşmaya çekinceler koymuşuz. En önemlilerine bakalım. Demişiz ki;
– Türkiye, Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne dercettiği, kısaca ülkesinin doğusundan gelecekleri mülteci olarak kabul etmeyeceğine ilişkin “coğrafi sınırlamayı” kaldırmayı ancak AB’ye tam üye olma aşamasında değerlendirilebilecektir.
– Türkiye siyasi kriterlere yeterli biçimde yerine getirdiği için AB ile müzakereler başlatılmıştır. O yüzden bu başlıkların vize diyaloğuyla doğrudan ilgisi olmadığı görüşündedir.
– Türk vatandaşlarının ülkeleri içinde serbest dolaşım hakkı Anayasa tarafından garanti altına alınan bir haktır ve ayırım gözetilmeksizin uygulanmaktadır.
– Türkiye, AB’ye kabul edilmesiyle birlikte 4 nolu ek protokolü onaylamayı değerlendirecektir. 7 nolu ek protokolün onaylanmasına ilişkin prosedür ise halen değerlendirilmektedir. Ayrıca yakın zamanda kabul edilen Yabancılara ve Uluslararası Korumaya İlişkin Kanun, bu iki protokolde geçen konuları zaten kapsamaktadır.
– Azınlıkların korunması ve saygı bölümünde yer alan Roma referansı, Türkiye’nin Lozan Barış Antlaşması’nda yer alan azınlık konseptiyle çelişmektedir.
Mesele netleşti değil mi? Anlaşmaya çekinceler koymuşuz ve AB de ilk kez bunları kabul ederek, vize muafiyeti diyaloğunu başlatmış.
Yani çok açık, Erdoğan haklı.
Haklı da anlaşılan, tam bilgi sahibi değil. Bilse, “Bu da nereden çıktı?” diye sormayacağı gibi, sadece Terörle Mücadele Yasası’na itiraz etmeyip, AB’nin diğer “iki yüzlülüklerini” de ortaya döker, saçar. Daha önemlisi AB’nin “diklenmelerine” karşı, “Meşruhatlı Yol Haritası”nı yüzlerine çarpar.
Hadi diyelim ki, Erdoğan meseleye tam vakıf değil, peki devletin bakanları, bürokratları ne iş yapar da bu gerçekleri millete tane tane anlatmaz?
İçeride Erdoğan-AB savaşını özellikle isteyen birileri mi var, ne?!.
Müyesser YILDIZ
13 Mayıs 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/erdogan-bu-kavgada-hakli-ama-bilmiyor-1305161200.html