Dün dikkat çekici iki haber vardı.
İlki Sabah Grubu’ndaydı… “Başsavcılığın gizli belgesi darbecinin kasasından çıktı” başlıklı haberde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 15 Temmuz öncesi hazırladığı “FETÖ”cü listesinin darbeden sonra tutuklanan Genelkurmay Personel Başkanı İlhan Talu’nun odasından çıktığı vurgulanıyordu.
Sanırsınız ki, İlhan Talu bu listeyi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kasasından çalmış.
Hayır, öyle değil. Haberde de belirtiliyor; Savcılık bunu “gizli” koduyla Genelkurmay Başkanlığı’na göndermiş.
Ki, daha önce medyaya yansıdı, İlhan Talu ve diğer bazı askerlerin ifadelerinde de yer aldı.
Savcılık bu listeyi gönderince, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar da YAŞ çalışmalarına hazırlık amacıyla Personel Başkanı Talu’ya vermiş.
Dolayısıyla o listenin Talu’nun odasında bulunmasından daha doğal ne olabilir ki?
Sadece Savcılığın değil, MİT ve Emniyet’in de darbeden kısa bir süre önce TSK’daki “FETÖ”cülerin listesini elden götürüp, Akar’a teslim ettiği biliniyor.
Burada sorulması ve şaşırılması gereken şey başka.
Şöyle ki; Darbe öncesine kadar MİT’in, Emniyet’in, Genelkurmay’ın birbirine güvenmediği, özellikle MİT ve Emniyet’in Genelkurmay’a tek bir bilgi, belge göndermediği, dava dosyalarının dahi paylaşılmadığı ortadaydı.
Kurumlararası ilişki böylesi vahim bir boyuttayken, acaba nasıl olmuştu da darbeden kısa bir süre önce Genelkurmay’a “FETÖ”cülerin listesi akmaya başlamıştı?
Bu kelimenin tam anlamıyla kediye ciğer emanet etmek, bir başka ifadeyle adeta darbecileri tetiklemek değil miydi?
Evet, 17/25 Aralık’tan Temmuz 2015 başına kadar, dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in de söylediği gibi, MİT, “Bizde hiçbir belge yok” cevabı verirken veya hakkında bilgi istenen bazı generaller için “temiz” raporu gönderirken, birden bire sadece MİT değil, Savcılık ve Emniyet hep birlikte “FETÖ”cü listesi çıkartıp, bunları niye Genelkurmay’a teslim etmişti?
Koca bir “güven bunalımından” sonra birden sağlanan bu “güven ortamının” bir sebebi, bir üst aklı olmalı, değil mi?
-Akar’ı O İkna Etmeye Çalışmıştı-
İkinci ilginç haber; Milliyet’in manşetten verdiği, “İşte FETÖ’nün ‘yurtta sulh’ konseyi” başlıklı haberdi.
Buna geçmeden önce Sabah’ın haberinde yer alan bir hususu hatırlatalım. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 15 Temmuz’dan önce Genelkurmay’a gönderdiği o listede darbe girişiminde yer alan önemli isimlerin olduğu belirtilip, “Akın Öztürk, Mehmet Dişli, Baki Kavun, Mustafa Özsoy, Salih Ulusoy, Hakan Üstem, İrfan Arabacı, Ömer Faruk Harmancı, Ali Murat Dede, Muharrem Köse, Şener Topuç, Sami Balcı, Faruk Bal ile Akın Öztürk’ün damadı Hakan Karakuş”un isimleri sıralandı.
Peki Milliyet Gazetesi’nin Savcılık kaynaklarına dayanarak aktardığı “Yurtta Sulh Konseyi”ni oluşturduğu tespit edilen isimler hangileri?
Konseyin sanıldığı gibi 4-5 isimden değil, en az 30 tuğgeneral ve Albay rütbesindeki TSK mensubundan oluştuğunun anlaşıldığını belirten Milliyet, belirlenen isimlerle ilgili şu bilgiyi verdi:
“15 Temmuz sonrası ihraç edilen ve tutuklanan eski Genelkurmay Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün ismi diğer komutanlara göre bir adım öne çıkarken, üst düzey komutanlar Ömer Faruk Harmancık, Hamza Koçyiğit, İrfan Arabacı, Hava Tümgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, Jandarma Tuğgeneral Faruk Bal, Salih Ulusoy, Sadık Kalyoncu gibi isimlerin konsey içinde yer aldığı anlaşıldı.”
Savcılığın darbeden önce çıkardığı liste ile darbeden sonra “Konseyi oluşturduğunu” tespit ettiği isimler hemen hemen örtüşüyor.
Diğerlerine göre çok özel bir isim olan Mehmet Dişli hariç. Darbeden önceki listede var, “Konsey” listesinde yok.
Dişli’nin özellikleri malum; Öncelikle AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin kardeşi… İkincisi Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın 15 yıllık yol arkadaşı… Darbe gecesi de önce “ikili oynayarak” bildiriyi imzalaması için Akar’ı ikna etmeye çalışan, “darbeci” olduğunun anlaşılmasından sonra ise Akar’la birlikte Akıncılar Üssü’ne giden, yine ertesi sabah Akar’la aynı helikoptere binip Çankaya Köşkü’ne gelen, Akar’ın burada Başbakanlık korumalarına, “O da darbecilerden” demesi üzerine gözaltına alınıp, tutuklanan isim.
Savcılık kaynakları bu ismi vermemiş veya Milliyet yazmamış olabilir, ama her ihtimale binaen yine de soralım:
Böylesi bir ismin Savcılığın en azından şimdilik belirlediği “Konsey üyeleri” arasında bulunmaması tuhaf ve manidar değil mi?
Müyesser YILDIZ
9 Aralık 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/darbe-konseyinde-kritik-isim-neden-yok-0912161200.html