Erdoğan ve iktidar Anayasa referandumu için “milli mücadele” verdi… “Haçlılardan, Nazilerden” hesap soracağımız anlatıldı… “Evet”le adeta “cennete” vasıl olacağımız söylendi…
“Evet” çıkartıldı… Peki Türkiye “cennete” vasıl oldu mu?
-Trump-Putin Aldatmıyor… Çatır Çatır Devlet Kuruyor-
Suriye’den başlayalım…
Eski yönetim Obama döneminde en baştan itibaren PYD/YPG için “kara gücümüz” dendi. Defalarca, “Dostumuz ABD Türkiye’yi terör örgütüne mi tercih ediyor?” diye sordular. Her defasında “evet” cevabı geldi. “Evet”le yetinilmedi, ABD’li generaller teröristlerle görüşmeye gitti… Silah ve eğitim verildi.
Erdoğan, “Obama maalesef PYD ve YPG konusunda bizleri aldatmıştır, ama şu andaki yönetimin aynı durumda olacağına ihtimal vermiyorum” dedi.
Suriye sınırında neler oluyor, görüyorsunuz. Açıktan ağır silahlar, füzeler göndermekle kalınmadı, ABD askerleri teröristlerle kolkola nöbet tutmaya başladı.
Erdoğan’ın söylediği şunlar:
“YPG gibi bir terör örgütünün paçavralarının olduğu konvoy içerisinde tabi Amerika’nın bayraklarının olması bizleri ciddi manada üzmüştür. Bunları da ziyarette sayın Başkan’a buyurun diyeceğiz göstereceğiz.”
Sanki Trump bilmiyor, görmüyor, duymuyor!..
Ve sözümona müttefekimizin terör örgütüne bu aleni desteğine gösterilecek tek tepki, “üzülmek” midir?
Bir de Rusya var.
Referandumdan önce sadece PYD/YPG’yi değil PKK’yı da terör örgütü saymadığını açıkladı. PYD’ye Moskova’da ofis açtırdı. Erdoğan, “dostu” Putin’den bu ofisin kapatılmasını istedi. Putin, “Haberim yok, baktırırım” dedi. Hepsi bu.
Şimdi, sadece ABD askerleri değil Rus askerleri de Suriye sınırındaki teröristlerle kolkola. Buna tepki, iktidar sözcüsü Numan Kurtulmuş’tan geldi, “Gerçekten dostlarımızın, Türkiye’ye karşı zarar veren bu terör örgütleriyle görüntü vermesini hiç de içine sindiremiyor, hiç de hoş karşılamıyoruz” dedi.
Şunu kabul edelim ki, adamlar “evet”ten sonra daha bir gaza bastı. “Aldatma” yok, gözümüzün içine baka baka ve çatır çatır “Büyük İsrail” projesinin bir parçasını daha monte ediyorlar. Biz ise “sindirim sorunuyla” meşgûlüz!..
-Erdoğan “İndi” Demişti… Bugün Resmen Dalgalanıyor-
Kadim Türkmen kenti, Misak-ı Milli’nin kalbi Kerkük’e geçelim. AKP iktidarının ilk yıllarından itibaren Kerkük’ün Türksüzleştirilmesine başlandı. Çünkü nihai hedef burasının “Barzanistan”ın başkenti olmasıydı.
Referandumdan kısa bir süre önce Kerkük’e Barzani’nin bezi asıldı.
Maalesef Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gibi, Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşat Salihi de bunun Talabani ve GORAN hareketi tarafından Barzani’ye kurulan bir “tuzak” olduğunu savundu.
Referandumun baş kahramanı MHP Lideri Bahçeli, “rezalet” diyerek, twitter üzerinden şu tepkiyi gösterdi:
“Kerkük Türk’tür, Türk’ün öz yurdudur. Türkmeneli Türk milletinin cümle kapısıdır. Şayet kırılırsa Anadolu toprakları hepimize dar edilir… Türkmenleri savunmak Türkiye’yi savunmaktır… Kerkük ve Musul, Ankara ve İstanbul’dur. Darı unundan baklava, incir ağacından oklava, Barzani’den ise dost olmaz.”
Acilen Başbakan Binali Yıldırım’dan randevu istedi. O randevu gerçekleşmedi, ama Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın birkaç cümlelik açıklamasını, “yüreklere su serpme” sayıp, teşekkür etti.
Erdoğan’ın açıklaması şöyleydi:
“Oradaki o bayrağın sahipleri şunu bilsinler ki bölücülük yapıyorlar. Ben Irak bölgesel Kürt yönetimine sesleniyorum. Bu yanlıştan bir an önce dönün. Hemen o bayraklarınızı indirin. Sadece Irak milli bayrağıyla orada yola devam edin. Yoksa şu andaki geldiğimiz noktadan kusura bakmayın geri adım atmak zorunda kalırsınız. Bedeli ağır olur.”
Bakan Çavuşoğlu’nun “tuzak kuruldu” diye savunduğu, Erdoğan ve AKP’nin “dostu” Barzani’nin cevabı aynı oldu:
“Kerkük Kürt kimliği olan bir Irak kentidir. Coğrafi ve tarihi olarak bütün gerçekler Kerkük’ün Irak Kürdistanı’nın bir parçası olduğunu teyit ediyor ve kanıtlıyor. Ve Türkiye’nin Kerkük meselesine karışmasına izin verilemez. Eğer kendinde bunu yapma hakkını görüyorsa o zaman biz de Diyarbakır ve Türkiye’nin diğer kentlerinin meselelerine müdahale ederiz.”
Ardından Erdoğan’ın Başdanışmanı İlnur Çevik, “tuzakçı” Celal Talabani’yi ziyaret edip, Erdoğan’ın selamlarını iletti ve “Barış atmosferini oluşturmak için size ihtiyacımız var” dedi.
Referandumdan sonra, 19 Nisan’da Erdoğan yarım ağızla şunu söyledi:
“Belli yerlerde bayrak kaldırıldı, son olarak meclisten de kalkacağının haberini almıştık, henüz kalktı mı, kalkmadı mı doğrusu bilemiyorum.”
Ve bugün; Geçen ay alınan Kerkük’teki resmi kurumlara Barzani bezi asılması kararı resmen yürürlüğe girdi. Karara uymayan kurumlara ceza verileceği açıklandı.
-Atlantik Konsey’de Konuşmak-
Referandumdan önce muhalefet, anayasaya konan yetkilerle Erdoğan’ın federasyona geçebileceğini anlatmaya çalıştı. Erdoğan’ın danışmanları da alenen “federasyon” mesajı verdi.
Geçen hafta İstanbul’da Atlantik Konsey’in toplantısı vardı. Bu konsey öyle sıradan bir düşünce kuruluşu değil. NATO’yla paralel yapılandırılmış, “dünya hükümeti” gibi bir organizasyon.
2007’de Cengiz Çandar’a, “Türkiye’deki aşırı milliyetçilikten” duyduğu rahatsızlığı yüzünü buruşturarak, “bu çok kötü” sözleriyle ifade edip, “Türkiye bizim için kendi haline bırakılamayacak kadar önemli ve değerli” diyen Obama’nın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Brent Scowcroft’un bu yapıda etkin olduğunu, ayrıca “Anayasa’dan Türklüğün çıkarılması… Türkler, federalizmi ayrılıkçılık ile eş anlamlı gördüğü için daha az iddialı adem-i merkeziyetçi şemalar düşünülebilir” önerileri başta olmak üzere PKK ve Barzani açılımlarının mutfağının burası olduğunu hatırlatayım, Konsey’in önemini anlayın.
Altantik Konseyi’nin mutfağındaki o hazırlıkları raporlaştıran Prof. David L. Phillips’in birkaç yıl önceki şu açıklamasının da altını çizelim:
“ABD, PKK’yı terör örgütleri listesinden çıkarmalı, PYD ile ilişki geliştirmeli ve Irak Kürdistan bölgesinin bağımsızlığına destek vermeli. Irak Kürdistanı, dünyada bundan sonra ilân edilecek ilk bağımsız devlet olacak. Bu devlet de Rojava ile ilişki kurup, bölgedeki Kürtler’i birbirine bağlayacak. Bu da yeni bölgede yeni bir Kürt muhiti doğuracak. ABD, Kobani sayesinde PYD’ye silah yardımı yapıp, onlarla grüşüyor. Ayrıca yine Kobani sayesinde Irak ve Suriye Kürtleri ile PKK’nın birliği sağlanıyor.”
İşte Erdoğan’ın bu platformda konuşma yapması, başlı başına bir yerlere yeni “açılımların” mesajının verilmesi değil midir?
Ya Altantik Konseyi Başkanı Frederick Kempe’in İstanbul’daki zirve öncesinde Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e, “Bu referandumdan evet-hayır için bu kadar yakın bir sonuç çıkması, Türkiye’nin Müslüman dünyaya demokratik ve laik bir model olabileceği yönündeki umutların altını çizen bir şey” demesi?
BOP’la birlikte “Ilımlı İslâm” projesinin de sürdüğü anlaşılmıyor mu?
-Haçlılara Kapıları Açtık-
Referandumdan önce NATO’yla ilişkilerimiz sorgulandı. Şangay Beşlisi’ne girmemiz konuşuldu… Erdoğan, AB ülkelerinin referandum sürecindeki aleyhte açıklamalarına, “Naziler, Haçlılar” sözleriyle tepki gösterip, “16 Nisan’dan sonra görüşürüz” dedi.
Bugün; Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, NATO’yla ilişkilerimizin aynen süreceğini bildirdi. Hem de PYD/YPG’ye sadece ABD değil, çok sayıda NATO ülkesinin silah ve asker desteğinde bulunduğu bir kez daha anlaşılmışken.
NATO ve AB referandum sonuçlarına saygı gösterileceğini duyurdu. Erdoğan da, “AB’ye kapımızın her zaman açık olduğunu” söyledi.
Yandaş medya, “Referandum sonucunu görünce diz çöktüler” tezviratı yapıyor da Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani’nin, o polemikler konusunda, “Kazanmak için bir dış düşmana ihtiyaç vardı” sözlerine ne demeli?
-Ve Kıbrıs-
Referandumdan önce Rum Meclisi’nin ENOSİS (Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı kararı)’in yıldönümünün okullarda kutlanması kararı alması üzerine müzakereler kesildi.
Rum Meclis’i bu kararını geri çekerken, yetkiyi Milli Eğitim Bakanlığı’na veren bir yasa çıkardı. Biz de yeniden masaya oturduk.
Ancak Rum Lider Nikos Anastasiadis bu yasayı imzalamadığı gibi, Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi.
Ankara ise “Çözüm için yapıcı tutumunu sürdürme” kararında!..
-Erdoğan AKP’li Olduktan Sonra-
Trump’ın referandum kutlaması için aradığı Erdoğan’a, “Sizinle çok önemli işler yapacağız” demesini,
Ve sözde Güzelyurt (Omorfo) Metropoliti Neofitos’un 8 gün önceki, “Kıbrıs sorunu görüşmeler neticesinde çözülmeyecek. Çözüm; Ruslar, Amerikalılar ve Yahudiler Kürt devletini tanıyacağı zaman gelecek” sözlerini de kayda geçirip, toparlarsak;
Referandumdan sonraki 15 günde bunlar oldu.
Bakalım Erdoğan’ın bugün AKP üyesi, 21 Mayıs’ta ise Genel Başkan olmasından sonra başımıza daha neler neler gelecek!..
Müyesser YILDIZ
2 Mayıs 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/evet-sonrasinda-15-gunde-neler-oldu-0205171200.html