Ankara’da devam eden Genelkurmay çatı davasının yarınki celsesinde Genelkurmay’ın 6 J Başkanından biri olan dönemin Plan ve Prensipler başkanı eski Korgeneral Salih Ulusoy’un savunma yapması bekleniyor.
Ulusoy, darbecilerin sözde atama listesinde “göreve devam” denilen isimlerden. Ayrıca o gece darbe başladıktan sonra Genelkurmay karargâhına giden ve daha sonra çıkan biri. Savcılar, Ulusoy’un derdest edilmeyip, gitmesine izin verilmesini “darbecilerden olmasına” bağladı. Ulusoy ise, beraberinde olan bir sendika başkanıyla birlikte karargâhın önünde toplanan halkı ikna edeceğini söylemesi üzerine dışarı çıkmasına izin verildiğini, gece boyunca dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Selami Altınok ve Başbakanlık danışmanı emekli Albay Ömer Sertbaş’la koordineli çalıştığını savundu.
Ulusoy’un Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın yaveri Levent Türkkan’ın ifadesi üzerine darbeden 5 gün sonra tutuklandığını belirtip, makam odasındaki aramada bulunan ve ona ait olduğu bildirilen bazı notlara geçelim.
-İmha Sırasında Farkedildi-
Darbeden önceki günlerde Genelkurmay’daki havayı yansıtması açısından oldukça önemli ve ilginç olan bu notların bir diğer özelliği imha aşamasındayken farkedilmesi.
Ulusoy’un odasında arama yapılırken, adli makamların “işe yaramayacağı” değerlendirmesiyle “tasnif dışı” bırakılan bu notlar, polislerin 2017 yılı arşiv işlemleri için “gizlilik dereceli katalog, kitap, dergi, broşür vb. malzemenin imhası” işlemi sırasında dikkat çekiyor ve 1 Mart’ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim ediliyor.
-600 Subayın Tutuklanması… Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe-
Bilindiği gibi, darbeden önce İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Okan Bato’nun yürüttüğü soruşturma ile 600 üst düzey subayın tutuklanacağı konuşuluyordu.
İşte Salih Ulusoy’a ait olduğu değerlendirilen notlardan ilki buna dair. “Evlat Acısı” başlıklı, altında parantez içinde “Kumpas davalarında gidenler ve orduda kalanlar” ifadesi bulunan daktilo ile yazılmış 1 sayfa yazıda şunlar yer alıyor:
“Orhan Asena’nın Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe adlı eserinde; Kanuni Sadrazama sorar; ‘Lala söyle bakalım şehzadelerin hangisi asılmayı, hangisi tahta çıkmayı hak etti’. Sadrazam bir çırpıda cevap verince Kanuni tarihi sözlerinden birini söylüyor, ‘Ne kolay cevap verdin lala. Öyle ya ne devlet senin, ne evlat senin’. Sadece bu eser hakkında Wikipedia açıklaması okunsa bu olayda şehzadelerin arasındaki mücadelenin binlerce cana ve devletin zayıflamasına sebep olan hazin hikayesinin bugün yaşananlara ne kadar benzediği anlaşılacaktır. Kumpas davalarında zarar görenlerin heba olan hayatı orduda ciddi bir kan kaybı oldu, bunun rövanşı olduğu kabul edilen davada 600 kişinin daha aynı akıbete uğrayacağı manşetlerden veriliyor. ‘Ne devleti ne evladı’ düşünmeyenler için ciddi bir anlam ifade etmiyor olabilir. Olan biteni magazin haberleri arasında izleyip, unutabilirler. Şehit ve gazi haberleri gibi. Ama Balyoz davasında kurunun yanında yaş demeden elimizle adalete teslim ettiğimiz evlatlarımızın başına gelenler, şimdi teslim edeceğimiz 600 kişinin başına gelirse. aynı acıyı bu devletin sahipleri, özellikle biz askerler bir defa daha yaşayacağız. Devletin sahipleri bu evlatların da sahipleridir. Kimin boynunun vurulacağına karar vermeden önce devleti de evlatları da bir daha düşünmek lazım. Güvensizlik ortamı moral motivasyona etki eder, savaşma azmini yok eder. Vesvese vererek, Kanuni’yi oğullarının katline götürenlerin tutumuyla kıyaslandığında RÖVANŞ peşindeki sorumsuzlar açısından da tarih tekerrür ediyor. Kumpas-Der yönetiminin ellerini ovuşturması, intikam duygularının tatmini açısından onları mutlu ediyor olabilir, ama onların başına geleni bir sürü masumun tekrar yaşaması, kurunun yanında yaşların da yanması vicdanlara sığmaz. Albay (E) Dursun Çiçek verdiği röportajda, ‘… ordu içinde paralel yapının güçlü olduğu iddialarına güler geçerim’ demişti. Sn. Cumhurbaşkanı’nın nitelemesiyle paralel yapının tabanı ibadet. Ortası ticaret, tepesi ihanet ise askerlerin tepede olmadıkları belli. Ticaretle de bu 600 kişinin işi olmaz, tabanda bir zamanlar oluşmuş sempati ise paralel yapının yanlışları, 17/25 darbe ihaneti, siyasi hesaplar, beddualarla erimiş yok olmuştur. Ne bir sempati ve teveccüh ne de bir taban kalmamıştır. Alb. Dursun Çiçek ordunun röntgenini çekebilecek kapasite ve birikime sahip bir insandır, Kumpas-Der içerisindekilerin hiçbirinin onun yaptığı tahlili yapma şansı yoktur.”
-11 Temmuz’da Toplantı Çağrısı Yapıldı Sonra Geri Çekildi-
Ulusoy’a ait olduğu belirtilen ikinci not bir toplantı çağrısına ilişkin. Gereği için Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı’na, bilgi için de MGK, Kuvvet Komutanlıkları ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’na gönderilecek bir yazının taslağı.
El yazısı ile kaleme alınmış taslakta, konu bölümüne önce “TSK’nın korunması” yazılmış, sonra bunun üstü çizilip, “Kurumsal tedbirler” denilmiş ve şu maddeler sıralanmış:
1- Son günlerde TSK personeli hakkında Balyoz davası benzeri uygulamaların başlamasıyla kişisel soruşturmalardan kurumun zarar görmesinin önlenmesine ihtiyaç duyulmuştur.
2- Uygulamanın daha önce yapılan hatalardan kaçınılması, paralel yapıyla mücadelenin daha etkin yürütülmesinden kaçınılması, TSK’nın yıpratılmasının önüne geçilmesi maksadıyla yasalar çerçevesinde yeni hal tarzlarının belirleneceği bir toplantı planlanmıştır.
3- Toplantıya Ek’te sunulan mülahazalar da dikkate alınarak, kurumsal görüşlere vakıf, şube müdürü veya daire başkanı düzeyinde personelin 11 Temmuz 16 saat 14.00’te Genkur P.P. Başkanlığında bulundurulmasını arz ederim.
Ulusoy imzasıyla ilgili kurum ve kuruluşlara gönderilen bu yazının daha sonra geri toplandığını kaydedip, diğer bir nota bakalım.
-“Balkan Harbi Örneği Tekrar Yaşanıyor” İddiası-
Anlaşılan o ki, 11 Temmuz’da diğer kurum ve kuruluş temsilcileri olmadan, Genelkurmay’ın J Başkanlarının kendi aralarında toplanması kararlaştırılmış. Bunun öncesinde ise bir hazırlık toplantısı yapılmış, Ulusoy da burada konuşulanları, “Paralel yapıyla mücadele çalışması tavsiyeler” başlığı altında not etmiş. İşte bu notlara göre, TSK’da paralel yapı operasyonuna dair Karargâh’taki görüşler:
– TSK içinde bir güvensizlik iklimi oluşmuştur.. Herşeyi komuta katından beklemek de güvensizliğe eklenince konuşma zemini kayboldu…
– Balkan Harbi Örneği tekrar yaşanıyor…
– 6 kişiyle sınırlı kalması mümkün görünmüyor… Diğer kişiler hakkındaki iddialarla 6 kişininki aynı…
– Adli kontrolle bırakılan yemlemedir (Kumpas davaların taktiği)… Hukukla izah edilebilecek bir durum değildir. Ama hakimden hakime değişir, hakim değişince sonuç değişiyor…
– Delillerle sonuç uyumlu değil, internet çıktıları, gazete haberleri delil… Haber ve köşe yazılarının yanlışlarını yayınlatalım… Basına daha keskin bir açıklama olabilir…
– TSK’nın itibarına saldırı, istismara yönelik bir tutumla karşı karşıyayız… Somut delile dayalı, hukuk menakizmasıyla yürüyelim, orduyu çalışamaz hale getirmeyelim.
– Garip hareket eden personelimize açıklama yapalım… Geçen sene Genkur Bşk. AKS (Atatürk Kültür Sitesi)’nde topladı, konuştu… Komutan konuşması, bilgilendirmenin en iyi yoludur…
-O Şaşkın Yönetim Gibiyiz… Saldıray Paşa Gibi Yapalım-
– Konunun paralelle mücadeleden, TSK’yla mücadeleye dönüşmesine müsaade etmeyelim… Ergenekon-Balyoz’dan daha tehlikeli durumdayız. Orada seminer/siyaset vs. suçtu, ama şimdi ihanet yargılamasına güvensizlik yaygınlaşıyor. 6 kişiyle kalmaya ihtiyaç var… Ergenekon-Balyoz davalarının devamıdır. TSK’ya zarar verecek bir faaliyettir…
– İyi niyeti sorgulamalıyız… Tutuksuzluk, askeri yargı, istinabe yok- İyi niyet yok…
– Çalışma grubu kurulmalı -Uygun mücadele, kriz yönetimi, paydaşların bilgilendirilmesi-. Nasılı ayrıca çalışırız….
– Önceki tecrübelerden yararlanalım. Ortak akıl aranmalı…. Geçmişten hiç ders almadık, eleştirdiğimiz o şaşkın yöntemin aynısını yapıyoruz, denileni harfiyen yapıyoruz… Saldıray Paşa tecrübesi önemlidir…
– Genkur Bşk. istifa çağrılarına verilen cevap çok kesin çözüm oldu…
– Konunun hukuki bacağı çok zayıf kaldı. Medya ile hukuku sindirmeleri normal değil… Kitaplar, köşe yazıları, haberler cevabı hukuken çok şiddetli olmalıdır…
– ADMÜŞ (Adli Müşavirlik)’e dolu dolu gönderdiğimiz evraklar etkin kullanılmıyor…
– Kim ne yapıyor bilmiyoruz. Bekleyelim, ne yaparsa yaparlar, görürüz…
– Paraleli savunuyor pozisyonuna düşme korkusu algıyı kırmamıza engel…
-Cumhurbaşkanı MİT Müsteşarını Koruduğu Gibi TSK’yı da Korusun-
Bu da J Başkanları toplantısında konuşulanlar ve yapılması düşünülen basın açıklamasının çerçevesi olmalı. Yine el yazılı ve “toplantıda şifaen” diye başlayan notta şu hususlar var:
– Cumhurbaşkanı, MİT Müsteşarını koruduğu gibi, Bakanları koruduğu gibi TSK personelini de korusun. Aynısını yapsın. Tutuksuz yargılansın…
– Hukukun işleyişi, TSK’nın yıpranması sonucunu vermesin…
– Paralelci olması mümkün olmayan emekli büyükelçilerimiz durumu açıklasınlar…
– Basın açıklamasına, masumiyet karinesi eklensin. Personeldeki güvensizlik önlensin. Eleştiriler gelince geri adım atmayalım…
– Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na güven kayboldu. Savcıyı görevden alsın… “Sarı öküzü vermeyelim” denmiş, ama üstü çizilmiş…
– Dışişleri Bakanlığını EGAYDAKLAR konusunda bilgilendirdiğimiz gibi Adalet Bakanlığı ve C.B. bürokratlarını bilgilendirelim…
-ASDER ve SADAT’tan Destek Alalım-
– Delillerin paylaşılması talebinde ısrar edelim. Askeri mahkememiz Kumpas-Der’i tekrar paylaşmaya çağırsın.
– ASDER/SADAT çağrılıp, destek alınır…
– Adli yardım/ avukatlık desteği…
– Balyoz davasının sosyolojik ve psiko sosyal sonuçları…
– Bölgesel güvenlik mülahazaları ve orduya duyulacak muhtemel ihtiyaç senaryoları ve en kötü senaryonun belirlenmesi… Komşu ülkelerdeki durumun nezaketi… Küresel güçlerin bölgesel faaliyetleri… Savaşma azminin ve moral motivasyonun muhafazası için alınacak tedbirler…
– Tutuksuz yargılama, istinabe gibi uygulamalarla personelin daha uzun süre operasyon bölgelerinde tutulmasının, soruşturmanın sıhhatine etkisi…
– Güvensizlik ortamından masum personelin etkilenmesinin önlenmesi, kurunun yanında yaşın da yanmasının önüne geçilmesi için alınacak tedbirler…
Bu toplantıdan sonra basın açıklama taslaklarının hazırlandığı anlaşılıyor. Zira bazı J Başkanlıklarına ait açıklama taslakları ile Genelkurmay İletişim Başkanlığı’nca, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları ile Kuvvet Komutanlıklarına gönderilmek üzere hazırlanmış, “Paralel yapılar ile mücadelenin daha etkin ve koordineli yürütülmesi ve adaletin tecellisine katkıda bulunulması maksadı ile Genkur Genel Plan ve Prensipler başkanlığında 15 Temmuz 2016 tarih saat 15.00’te bir toplantı planlanmıştır. Kamu kurumlarının konuya vakıf ilğili daire başkanı düzeyinde katılmalarını arz ederim” diye biten bir taslak da var.
Bu yazı gönderildi mi, 15 Temmuz’da o toplantı yapıldı mı, bilmiyoruz.
-İstifa Dilekçesindeki İfadeler-
Salih Ulusoy’un darbeden 5 gün sonra gözaltına alınıp, tutuklandığını belirtmiştik.
Öncesinde bir olay daha var; Ulusoy 18 Temmuz’da Genelkurmay Başkanlığına şöyle bir dilekçe vermiş:
“Yıllardır büyük bir şerefle taşıdığım Türk Silahlı Kuvvetlerinin üniformasını, rütbem ve yaşımla mütenasip sezgi ve öngörüden yoksun olduğumu bu darbe girişimini zamanında farkedemediğim için (artık taşımaya hakkım olmadığını düşündüğüm için) istifamın kabulünü ve emeklilik işlemlerin yapılmasını arz ederim. Bu kalkışmada rol almış şeref ve namustan yoksun, insanlıktan nasibini almamış caniler ve işledikleri cinayetlerle ilgili bildiklerim ve kalkışma gecesi yaşadıkların ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim.”
Bakalım Ulusoy yarınki savunmasında neler anlatacak, ona ait olduğu değerlendirilen bu notlarla ilgili neler söyleyecek.
Müyesser YILDIZ
22 Kasım 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/darbeden-4-gun-once-kararghta-neler-konusuldu-2211171200.html