İçeriğe geç

MİT’ten “Bylock’ta Nerede Hata Yaptık” İtirafı!..

“FETÖ/PDY terör örgütü” üyeliğinin ana delillerden kabul edilen Bylock kütüklerinin Litvanya’dan yasal yollardan temin edilmediği için hukuki geçerliliği olmadığı öne sürüldü…

MİT’in çalışmasının istihbari nitelikte olduğu, adli kolluk görevinin bulunmadığı dolayısıyla mahkemelere gönderdiği bilgi ve belgelerin tek başına “delil” sayılamayacağı -Ki gerek MİT, gerekse EGM KOM da gönderdikleri yazılarda bunu vurguladı- bildirildi…

İlk dönemde, 215 bin olarak belirlenen Bylock kullanıcı sayısının sonradan nasıl 102 bine düştüğü ve listelerde “güncelleme” yapılmasının ne olduğu tartışıldı…

Ancak eski hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer’e “FETÖ üyeliğinden” verilen cezayı onayan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun geçen hafta açıklanan gerekçeli kararıyla, MİT’le ilgili bu iddiaların tümü geçersiz kılındı. Sonuçta da, “Bylock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu terör örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti, kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olacaktır” denildi.

-Zarrab’ta Delillerin Hukukiliği Tartışılırken-

Yargıtay’ın gerekçeli kararından sadece “Bylock’un delil niteliğine” ilişkin bölüme dikkat çekelim.

Kararda, “Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı, delilin hukuka aykırı bir yöntemle elde edilmiş olup olmadığına ise yargılama makamının karar vereceği” belirtildikten sonra “ancak” denilerek, şu değerlendirme yapıldı:

“MİT’in terör suçlarıyla ilgili olarak telekominikasyon kanallarından geçen her türlü bilgi ve veri toplama, bunları analiz ve kaydetme, akabinde de bunları gerekli kuruluşlara ulaştırma görevi ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu görev ve yetkilerin yerine getirilmesinde zafiyet gösterilmesi halinde MİT kurum olarak görevini yapmamış sayılacak ve devletin bekası tehliyeke düşecektir… MİT’in görevlerini yerine getirirken elde ettiği veya rastladığı terör suçları, sınır aşan örgütlü suçlar veya siber suçlara konu materyalleri adli makamlara veya terörle mücadele konusunda görevli birimlere iletmesinin MİT’in istihbari bilgi toplama ve görüş bildirme değil, söz konusu suçlar yönünden bu materyallerin soruşturma veya kovuşturma evlererinde delil olarak kullanılması için adli makamlarla yaptığı bir paylaşım olarak değerlendirilmesi gerekir.”

Şimdilerde Ankara yoğun bir şekilde Zarrab davasında kullanılan bilgi ve belgelerin hukuki yollardan elde edilmediğini, bu yüzden “delil” sayılamayacağını söylüyor ya, Yargıtay’ın sözkonusu tespitleri en önce bu tezi çürütüp, ABD’ye, “Bizim CIA ve FBI’nın da aynı görev ve yükümlülüğü bulunmaktadır” deme fırsatını vermiş olmaz mı?

-Bylock Güncellemeleri-

Bylock meselesine dönersek;

“FETÖ” soruşturmalarında ifade veren birçok sanık veya gizli tanık, Bylock’u daha çok alt kademelerin kullandığını, üst kademelerde ise “Eagle, Tango vs.” olduğunu iddia etti.

Buna rağmen hep sadece Bylock üzerinde duruldu. Sahi, üst kademeye ait olduğu belirtilen o yöntemlerle ilgili inceleme, araştırma yapıldı mı veya yapılıyor mu?

Madem Bylock son derece önemli ve ciddi bir konu; Son dönemde Ankara’da konuşulan iki çarpıcı olayı aktaralım.

Çok önemli kurumlarımızdan birisine bin 700 kişilik “Bylock kullanıcı listesi” gönderilir. Kurumun başındaki kişi, listeye bakınca kelimenin tam anlamıyla şoka girer. Çünkü listede 15 Temmuz darbesine karşı direndiği alenen bilinen kişilerin adı da yer almaktadır. MİT’e, “Bu ne? Derhal düzeltilsin” der, liste iade edilir. Kısa bir süre sonra MİT listeyi “günceller” ve yaklaşık 400 kişinin adı çıkarılır!..

Bir başka önemli kuruma yine bazı isimler için “Bylok’çu” diye liste gelir. Kurum, bunu bir de Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı’na sorar. KOM, “Bylock kullanıcısı değiller” şeklinde rapor gönderir. Tekrar MİT’e sorulur, “yanlışlık” olduğu bildirilir.

Bundan sonra anlatacaklarımızla ilgili olduğu için bir notu daha ekleyelim:

MİT, Nisan 2007’de yaptığı açıklamada, “ByLock programının çözülmesi, FETÖ/PDY’nin çökertilmesinde, ilişki ağının deşifre edilmesinde ve mensuplarının devletten ayıklanmasında kullanılan önemli kaynaklardan biridir” dedikten sonra, “İstihbari çalışmalar neticesinde elde edilen ByLocka ilişkin tespitlerin, Mayıs 2016 tarihinden itibaren, çalışmaya konu ham verilerle birlikte adli makamlar, güvenlik birimleri ve diğer ilgili makamlarla eş zamanlı olarak paylaşıldığını” duyurdu. Ankara Cumhuriyet Savcılığı yetkilileri ise 15 Temmuz’dan önce kendilerine Bylock’la ilgili herhangi bir bilgi, belge gelmediğini, bu programdan ancak 15 Temmuz’dan sonra haberdar olduklarını bildirdi.

-15 Temmuz’un Aciliyetine Binaen-

Geçtiğimiz aylarda MİT’in, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği bir yazıdan söz etmiştik. 2 Aralık 2016 tarihli yazı, Bylock kullandığı tespit edilen 7 eski MİT mensubuyla ilgiliydi ve şöyle deniliyordu:

“ByLock programını kullandığı tespit edilen eski personellerden FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmakla birlikte, örgüt mensubu olduklarına dair yeterli kanaat oluşmadığından haklarında suç duyurusunda bulunulmamış olup, haklarında düzenlenen soruşturma raporlarının onaylı birer örneği ve anılanların açık kimlik, irtibat ve adres bilgileri Başsavcılığınızca yapılacak değerlendirmeye esas olmak üzere ilişikte gönderilmektedir.”

MİT bile 1 sene önce, “ByLock kullanımını”, hatta “FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmayı tek başına veya birlikte örgüt mensubu saymak ve hakkında suç duyurusunda bulunmak için yeterli” kabul etmezken, Yargıtay Ceza Genel Kurulu noktayı koymuş oldu.

MİT Hukuk Müşavirliği’nin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na çok önemli bir yazı daha gönderdiği ortaya çıktı. 27 Mayıs 2017 tarihli bu yazıda, Bylock’çuların sayısı, “renkli listeler” olayı, “güncelleştirme”nin anlamı, Bylock listelerinin adli makamlara ne zaman gönderildiği konularına açıklık getirilirken, bir anlamda “Nerede, nasıl hatalar yapıldığı” da itiraf edildi.

Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu’na da gönderilen yazının başlangıcında, Bylock kullandığı değerlendirilen aboneliklerin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikal ettirildiği, adli işlemlere ilişkin sürecin Emniyet Genel Müdürlüğü KOM koordinesinde yürütüldüğü belirtildikten sonra şöyle denildi:

“02/09/2016 tarihli ve ……. sayılı ve 14/10/2016 tarihli ve …….. sayılı bilgilendirme notlarında ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen iki ayrı açıklama ile abone ile kullanıcının farklı olabileceği, ADSL aboneliklerinde ise kablosuz internet (Wi-Fi) şifresinin paylaşılması sebebiyle, aboneden farklı bir kişinin kullanıcı olabileceği özellikle dikkat çekilmiştir. Teşkilatımıza intikal eden bilgiler neticesinde, söz konusu abonelikler hakkında ‘kullanıcı şahsın belirlenmesi yeterince çalışma yapılmadığı’ ve gönderilen listeler üzerinden doğrudan adli işlem tesis edildiği anlaşılmıştır. Sözkonusu durum, FETÖ/PDY mensupları ve müzahir çevrelerce Bylock verisinde hata şeklinde yansıtılmakta, dezenformasyon amaçlı faaliyetler ile gerçekleştirilen iş ve işlemlerin itibarsızlaştırılmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple, Bylock uygulamasına ilişkin adli işlemlerde kullanıcı tespitinin yapılması amacıyla inceleme yapılması, gerekli hallerde mahallinden tetkik/tahkikat yapılarak uygulamanın kullanımına dair iddia ve itirazların, her bir somut olaya özgü şekilde ele alınarak çözümlenmesi gerekliliğinin gerçekleştirilen adli işlemler sırasında nazara alınması önem arz etmektedir.”

Yazının ekinde yer alan 1.5 sayfalık “Açıklama”da da, Bylock’un tespitine yönelik çalışmaların anlatılmasının ardından şu üç önemli tespite yer verildi:

“Elektronik haberleşme sektöründe hizmet veren operatörlerin, öncelikle tabi oldukları Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu mevzuatı kapsamında vermeleri gereken bilgi ve belgeyi ‘doğru’ ve ‘noksansız’ şekilde vermeleri gerekmektedir.”

“Operatör verileri esas alınarak ve birtakım vergi doğrulama/tutarlılık yöntemleri imkanlar nispetinde kullanılarak, bu aşamada sözkonusu uygulamanın kullanıldığı değerlendirilen abonelik bilgilerine ulaşılmıştır. Sözkonusu uygulamaya, farklı en az üç günde erişen abonelikler listeye dahil edilmiştir. Bu kapsamda 102 bin 192 farklı kimlik numarasına (ki bazı kimlik numaralarının yanlış ve sahte olduğu görülmektedir) ait 123 bin 115 GSM aboneliği ve 6 bin 748 ADSL aboneliği listesi Ek-1’de sunulmuştur. GSM abenoliklerine ait kayıt bilgilerinde yer alan kimlik bilgileri ile sözkonusu GSM numarasının gerçek kullanıcısının bazı durumlarda farklılık arz edebileceğinin, ADSL aboneliklerinde ise aynı abonelik üzerinden birden fazla kişi tarafından bağlantı sağlanmış olabileceğinin göz önüne alınmasına ihtiyaç bulunmaktadır.”

“Diğer taraftan, Kırmızı, Turuncu ve Mavi renk kodlarıyla belirtilen liste, 15 Temmuz hain darbe girişiminin hemen sonrasında aciliyetine binaen büyük miktardaki abonelik verileri şeklinde paylaşılması sırasında, uygulamadan elde edilen veri gruplarına ve bağlantı tespiti yöntemine göre oluşturulmuş olup, telekomünikasyon verileriyle karşılaştırılmak suretiyle gerçekleştirilen çalışmalara göre herhangi bir renk kodlu sınıflandırmaya tabi tutulmayan güncel listenin esas alınması gerekmektedir.”

Özetle; Abonelikler hakkında yeterince çalışma yapılmamış… Gönderilen listeler üzerinden doğrudan gözaltı veya tutuklama kararları verilmiş… Her somut olayı ayrı ele almak gerekirken, toptancı yaklaşım sergilenmiş… Operatörlerin verdiği bilgi ve belgenin “doğru ve noksansız” olup olmadığı meçhûl kalmış… Listeler 15 Temmuz’un aciliyetine gelmiş…

Görünen o ki, en önemli delil kabul edilen Bylock’ta “Kervan yolda düzeltiliyor”… Tamam da, bu “hatalar” yüzünden tutuklanan veya işinden edilenler?.. Onların durumu ne olacak?..

Müyesser YILDIZ

6 Aralık 2017

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/mitten-bylockta-nerede-hata-yaptik-itirafi-0612171200.html

Kategori:Uncategorized