İçeriğe geç

Mahkemeleri Kapatın Gitsin!..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Adalet Bakanlığı’nca hakim ve savcılara verilen talimatı açıklamasının üzerinden 6 gün geçti.

Neydi o talimat?

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün bastırdığı “Terör Soruşturmaları Bilgi Kitapçığı”nda, “Tahliye konusunda Hâkimler Savcılar Kurulu’yla mutlaka istişarede bulunulduktan sonra irade oluşturulacaktır” deniliyor, ayrıca hakimlerin suç miladı olarak 17/25 Aralık 2013’ü esas almaları isteniyordu.

6 Nisan 2017’den itibaren kimin tahliye edilip edilmeyeceğine Adalet Bakanlığı’nın karar verdiğini, keza Türk Ceza Kanunu’nun askıya alındığını öğrenmiş olduk.

Lâkin bu vahim tablo, Anayasasında değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri arasında “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir” yazan ülkemizde birkaç yazar dışında kimsenin umurunda olmadı. Adalet Bakanlığı, “Yok böyle bir şey” gibi bir açıklama yapma ihtiyacı duymadı. Tek bir savcı veya hakim çıkıp da, “Tahliyeler konusunda kimseye danışmıyoruz, kimseden talimat almıyoruz, kimsenin telkinlerine kulak asmıyoruz” diyemedi.

Sıcağı sıcağına bir örnek;

Başbakan Binali Yıldırım’ın 28 Şubat davasıyla ilgili “hüküm” niteliğindeki açıklamaları malûm.

Cuma günkü duruşmada sanık avukatlarından Erol Aras, Yıldırım’ın sözlerine atıfla heyetin yüzüne şunları söyledi:

“Bu açıklamalar bizden önce heyetinize haksızlıktır. Biz burada bağımsız mahkeme önünde savunma yaptığımıza, tiyatro oynanmadığına, verilmiş kararı tebliğle görevli bir heyetle karşı karşıya olmadığımıza inanıyoruz. Bu açıklamaların iki anlamı vardır; Ya siz kararınızı verdiniz, hükümete bildirdiniz ya da hükümet kararını verdi, bize tebliğ etmek üzere sizi görevlendirdi.”

Ne hazindir; Başbakan Binali Yıldırım bile dün Manisa Gençlik Kolları Kongresinde, “28 Şubat’ı yapanlar hesabını veriyor, verecek dedik. Bundan rahatsız olanlar olmuş… Kalkmış diyorlar ki, ‘Başbakan açıklama yaparak yargıyı baskı altına alıyor’. Hiçbir yargıcımız baskılara, telkinlere kulak asmaz, bizim hakimlerimiz kalemleriyle, kararlarıyla, delilleriyle, kanunlarla konuşur. Onun için bizim yargıçlarımıza böyle suçlamalar yapmak ancak ve ancak bu haksızlığı, hukuksuzluğu, darbeyi yapanların marifetlerinin ortaya çıkmasının verdiği bir paniktir, korkudur, telaştır. Korkunun ecele faydası yoktur” izahatında bulunma ihtiyacı duyarken, o gün Av. Aras’ın bu ağır eleştirisine karşı heyetten tek bir ses çıkmadı.

Odatv davasını hatırladım. Bir duruşmada, “Biz gazeteciyiz, gerçekçiyiz. Bizi tutuklatanlar, ne zaman tahliye olacağımıza da karar vermiştir” dediğimde, şimdi “FETÖ”den tutuklu Başkan Mehmet Ekinci’den de en azından, “Ne münasebet” gibi bir söz duymamıştık.

-6 Nisan 2017’den Önce Nasıldı?-

Ha, “Bu vahim vak’a yeni bir uygulama mı?” diye sorarsanız;

Hayır, öncesinde de savcıların mütalaa vermeden önce Başsavcıyı bilgilendirmesi, hakimlerin karar öncesinde sanıkların listesini Adalet Bakanlığı’na gönderip, oradan gelen “görüşle” karar vermesi yönünde talimatlandırıldığı yargı kulislerinde konuşuluyordu zaten. Şimdi sadece yazıya dökülmüş ve resmileşmiş oldu!..

Yargımızın hallerinden başka örnekler:

Merkel ve Macron’un, en yüksek düzeyde yetkililerle temas sonucu Türkiye’de tutuklu vatandaşlarını tahliye ettirmesi…

3 aylık kurstan sonra kürsüye çıkarılan bir hakimin, “Sanığın 2 ila 5 yıl hapisle cezalandırılmasına…” hükmü vermesi, avukatın, “Böyle bir karar olamaz ki!..” itirazı üzerine, “Ama kanunda böyle yazıyor” demesi…

Gizli tanık veya itirafçı skandalları…

Sabahın 7’sine kadar yargılama sürdükten sonra bir avukatın, “Üye hakim, katip uyuyor. Bu yargılama devam edemez” isyanının ardından Başkanın, “Saatin 07.00 olduğu ve katibin uyuduğu, üye hakimin yorgun düştüğü görüldüğünden duruşmaya ara verilmesine” diye tutanak tutturması, SEGBİS çözümleri sırasında bu kısımların tutanaktan çıkarılması…

İddianamelerde “FETÖ”nün siyasi ayağına değinen savcılar ile “Sürpriz” karar alan veya “VIP” tanıkları özel celsede değil de sanıklar ve avukatların huzurunda dinlemeye teşebbüs eden hakimlerin başına gelenler…

Hakimlerin, avukatların savunma hakkı kullanılırken sarfettiği sözler veya itirazları, “Mahkemeyi aşağılama, itibarsızlaştırma” sayıp, suç duyurusunda bulunması…

Yıllarca sözde Savcı Zekeriya Öz’ün sorguda tespih çekmesini konuşmuşken, şimdi duruşmada tespih çeken hakimler…

Ve hepsinden önemlisi; Aylarca, yıllarca hiç yargılama yapılmamış, deliller ve suçlamalar çürütülmemiş gibi tamamen polislerin hazırladığı iddianameye kelimesi kelimesine bağlı kalınarak, hüküm verilmesi. (Odatv davasından bir hatırlatma daha; Heyetin yüzüne, ‘Polisler savcı, savcılar hakim olmuş, hakimin ne iş yaptığını anlayamadım’ demiştim)…

Hâl bu iken, en yüksek yargı organlarından Yargıtay’ın Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in daha 3 gün önce “Orman Ceza Hukuku” sempozyumunda, Türkiye’nin iyi işlemeyen kurulu dünya düzenine karşı adalet haykıran bir devlet olduğunu belirttikten sonra terör örgütü PYD’nin başı Salih Müslim’i iade etmeyen Çekya’yı, terör örgütlerine arka çıkan AB’yi ve Fetullah Gülen’i himaye eden ABD’yi, “Boşu boşuna anlatmasınlar. AB ve ABD yargısı bağımsız değil. Tamamen siyasetin güdümünde ve etkisinde bir yargı var orada” demesi…

Veya yine “Orman Ceza Hukuku” Sempozyumunda HSK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz’ın, “Adalet çökerse, devlet çöker” hatırlatmasını yapıp, “Türkiye’de adalet yoktur demek ve bu inancı yaygınlaştırmak hiç kimseye yarar sağlamaz” uyarısında bulunması…

Tamam da Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği o kitapçığı ne yapacağız?

-24 Yıl Önceki Söz-

Sahi Türkiye’de hukuk, adalet nereye gidiyor, neler oluyor?

Yıl 2005; Dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç, Parlamentoların “Kadını erkek, erkeği kadın yapma” dışında herşeyi yapabileceğini savunup, “Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını, görev sahasını değiştirebileceklerini, Yüce Divan yetkisini alabileceklerini” hatta “Bir Anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi’ni kaldırabileceklerini” açıklamıştı.

Yıl 2018; Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı çoktan değişti… Verdiği kararlar kaale alınmıyor… Anayasa’nın açık hükmüne rağmen 28 Şubat davasında Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları AYM’de değil, 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Yani Yüce Divan yetkisi de fiilen AYM’den alındı. Bundan sonra sıra kapatılmasına gelse, sürpriz olur mu?

Ez cümle yıl 1994; “Hazmettire hazmettire geliyoruz… Bu hukuku hazırlayanlar, bu düzenin kaldırılmasının maşası olacaklar” demişti Erdoğan…

-ABD Neyi Tartışıyor?-

“Devletin temeli adalet”in halleri kimsenin umurunda olmasa bile madem ki, hâl ve gidişatı eleştirdik, o halde bu gidişata uygun “çözümü” de konuşalım.

Geçenlerde Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli Afrin operasyonu konusunda, “Uzaktan kumandalı kara savaş araçlarının geliştirildiğini, ayrıca uzaktan kumandalı iş makinalarının daha fazla kullanılacağını” belirterek, sistemin tamamen yerli olduğunu vurguladı.

Yargıda da tamemen “uzaktan kumandalı” sisteme geçilse!..

Bir başka “çözüm”; Robot hakimler…

Kızmayın, bu benim fikrim değil. 13 gün önce 19 Mayıs Üniversitesi’nde düzenlenen “Anayasa Hukukunda Güncel Gelişmeler” konulu konferansta, bizzat Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Prof. Dr. Engin Yıldırım açıkladı. ABD’de, “Yapay zekalının kişilik hakları olabilir mi, robotlar kişi sayılabilir mi?” konusunun konuşulduğunu anlatan Yıldırım, şunları söyledi:

“Herhalde Türkiye’de de yakında konuşulmaya başlanır. Bir yapay zekalının ifade özgürlüğü olabilir mi? Geleceğin dünyasında çok fazla hakimlere ihtiyaç olmayacak. Yapay zeka halledecek. Bir arazi anlaşmazlığını yapay zekalı bilgisayarlar belki bir insandan daha adil bir şekilde çözebilecek. Amerika’da ciddi bir avukatlık şirketleri yapay zeka uzmanları istihdam etmeye başlamış. Ticari uyuşmazlıkları yapay zekalılarla çözmeye başlamışlar. Bir deney yapılmış Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin mülkiyet ve adil yargılanma ile ilgili kararlarının hepsi bilgisayara yüklenmiş, gelen bir takım kararlarla birlikte sonucu tahmin edilmiş. Daha sonra mahkemenin verdiği kararlar karşılaştırılmış. Bilgisayar yüzde 77 oranında doğru tahminde bulunmuş. Fakat ifade ve din özgürlüğü alanında bu o kadar kolay değil. O alanda insana ihtiyaç olacak. Özellikle vergi uyuşmazlıklarında, sosyal güvenlikle ilgili uyuşmazlıklarda daha teknik konularda hakimler olsa bile hakimlerin önünde bilgisayar algoritmanın vereceği kararları da hakim, bilirkişi gibi dikkate almaya başlayacak.”

Tüm bunlardan sonra içim kanayarak diyorum ki; Mahkemeler kapatılsa, devasa adalet sarayları ile duruşma salonlarına ayrılan kaynak, hakimlere harcanan paralar kalkınmanın, büyümenin ve gelişmenin göstergesi sanılan yol-köprü inşaatlarına aktarılsa daha iyi olmaz mı?

Nasılsa “A.Ş. devleti” haline gelmedik mi?

Müyesser YILDIZ

5 Mart 2018

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/katibin-uyudugu-hakimin-yorgun-dustugu-goruldugunden-durusmaya-ara-verilmesine…–05031825.html

Kategori:Uncategorized