Ocak ayı sonunda iki gün üst üste Ankara’da devam eden bir darbe soruşturmasını ve bu soruşturma kapsamında yapılan tutuklamaları gündeme getirdik.
Soruşturmanın konusu, KKTC’deki askerlerimizin darbe teşebbüsüne karışıp, karışmadığıydı. Bazı alay komutanları darbe teşebbüsünden hemen sonra tutuklanırken, Kolordu Komutanı İlyas Bozkurt ile Kurmay Başkanı Erdal Dodurga tam 18 ay sonra soruşturmaya dahil edilmiş ve 20 Ocak’ta tutuklanmıştı.
Bilinen, görünen KKTC’de o gece hiçbir şey yaşanmadığı, tek kurşun atılmadığı, herhangi bir sevkiyat yapılmadığı, sadece fırsattan istifade yaşanabilecek olası Rum saldırılarına karşı alarm verilip, tedbir alındığıydı.
O yüzden de sözde sıkıyönetim görevlendirme listesinde adının karşılığında “göreve devam” yazdığı halde Kolordu Komutanı Bozkurt’un ifadesi dahi alınmamıştı. Darbeden hemen sonra kendi isteğiyle emekliye ayrılan Bozkurt, bu kararının ilginç gerekçesini ifadesinde şöyle anlatmıştı:
“Kolordumdaki bütün alay komutanları FETÖ’cü çıktı. Bunları ben atamadım. Kara Kuvvetleri atadı. Ben 29 Temmuz’a kadar 15 gün makamımda yattım. 29 Temmuz sabahı Kara Kuvvetleri Komutanı ile sabah 08.30-09.00 arasında görüştüm. Kendisine, ‘Alay komutanlarının hiçbirisine güvenmiyorum. Bunları değiştirmemiz mümkün mü?’ diye sordum. Kendisi bana, ‘İlyas, cebimde subay, albay mı var? Sonra versem bile vereceğim adamın FETÖ’cü olmayacağını nereden bileyim?’ dedi. Sonra ben, ‘Komutanım ayrılmayı düşünüyorum’ dedim. Zaten Albaylık görevimden beri eşim ve ailem emekli olmamı söylüyorlardı. Emekli olmaya ben kendim karar verdim. Kara Kuvvetleri Komutanı bana, ‘İlyas, ben seni küçük yaşlardan beri tanırım’ dedi. Zira kendisi benim geçmişte takım komutanlığımı yapmıştı. ‘Bence de ayrılsan iyi olur. Siyasi otorite seninle çalışmak istemiyor’ dedi. Ben de emeklilik dilekçesini hemen gönderdim. YAŞ toplantısında da o gün yerime adam seçildi.”
Kurmay Başkanı Dodurga da 15 Temmuz’un ardından kadrosuzluktan emekli olmuştu. Bozkurt’tan farkı şuydu; Darbenin üzerinden 1 yıl geçtikten sonra ifadesi alınmış, 2 hafta gözaltında tutulmuş, adli kontrol şartıyla tahliye edilmiş, 2 ay sonra adli kontrolü de kaldırılmıştı.
Peki ne olmuştu da 18 ay sonra soruşturmanın kapsamı genişletilmiş ve bu iki isim tutuklanmıştı? Sebep; Gündeme gelen bazı yeni iddialar, sabıkalı bir tanığın beyanı, en önemlisi de Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın KKTC’deki tatbikat eğitimleri konusunda hazırladığı idari tahkikat raporundaki bazı tespitlerdi.
Bu arada Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias, “Darbeye Kıbrıs’taki işgâl güçleri de katıldı. Bu, çağdışı garantörlük sisteminin kaldırılmasını istemekte ne denli haklı olduğumuzu gösteriyor” demişti.
Dikkat çekici bu tutuklamalarla ilgili yazılarımızı şu temenniyle bitirmiştik:
“Biz Yunanistan’a kaçan darbecilerin yargılanmasını ve iadesini beklerken, Kıbrıs’taki komutanlarımız tutuklandı… İnşallah mesele sadece ‘Darbe ve FETÖ’dür… Kıbrıs’ta ‘çözüm’ için yeni bir ‘kanal’ ve TSK’ya ‘uyarı’ değil!..”
-İddianame Hazırlanmadan Tahliye Oldular-
Bozkurt ve Dodurga’nın tutuklanmasının üzerinden tam 6.5 ay geçti.
Bu arada üç savcı değişti. Bir türlü iddianame hazırlanmadı veya hazırlanamadı.
Hafta başında ise sürpriz bir gelişme yaşandı. Anayasal düzeni, TBMM’yi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüsle suçlanan iki şüpheli komutan ek ifadeye çağrıldı.
Ek ifadenin ardından Savcı, “Soruşturma dosyası, idari tahkikat kapsamı ve soruşturma aşamasında alınan tüm beyanları birlikte değerlendirildiğinde, soruşturmanın geldiği aşama ve mevcut delil durumu itibarıyla tutuklama tedbirinin devamının artık gereksiz olduğu kanaatiyle”, Bozkurt ve Dodurga’nın adli kontrolle tahliyesini talep etti.
Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi de Savcı’nın bu talebini kabul edip, tahliyelerine karar verdi.
Olaydaki hukuki aksaklık ve eksiklikler bir yana; Bu karar, darbeye Kıbrıs’taki askerlerimizin de katıldığını öne sürüp, bunu garantörlüğün kaldırılmasının gerekçesi yapmaya çalışan Yunanistan Dışişleri Bakanına iyi bir cevap değil midir?
KKTC’deki askerlerimiz arasında “FETÖ”cü vardır veya yoktur, bilemeyiz. Ancak en azından 15 Temmuz’da orada bir darbe teşebbüsü yaşanmadığı tescil edilmiş olmuyor mu?
-ABD’ye de Cevap Verelim-
Büyük fotoğrafa geçelim.
Türkiye düşmanlığını had safhaya çıkaran “FETÖ/PKK” hamisi ABD’nin son karın ağrısının sebebi sadece Papaz Brunson değil. “Büyük İsrail” projesinin tamamlanabilmesi için Kıbrıs’ı vermemizi istiyor. Tehdit ve şantajların gizli gündem maddelerinden birisi de bu.
BM eliyle yapılan hazırlıklar, Eylül’e kadar bir yol haritası çıkarılması için sürecin hızlandırılması, “Garantörlük ve güvenlik” konularının müzakere masasına oturmadan önce halledilmesi planlarına dair gelişmeleri aktarmıştık.
Geçen hafta Rum kesiminde yapılan bir toplantıda, İsrail, Mısır ve ABD Büyükelçilerinin, Türkiye’ye yönelik tehditlerini de.
ABD’yle ilişkilerde gelinen nokta ortada; İncirlik’i, Kürecik’i kapatmıyoruz… THY’nın Boeing firmasıyla yaptığı 7 milyar dolarlık anlaşmayı iptal etmiyoruz…
“Bari Türkiye ile KKTC’nin entegrasyonu ve Ada’da askeri üs kurma kararı alsak, ABD’ye okkalı bir cevap olmaz mı?” diyecektim ki;
Dün Erdoğan’ın açıkladığı “100 Günlük İcraat Programı”nda şu satırları gördüm:
“Milli davamız Kıbrıs’ta bugüne kadarki çabaların Rum tarafının tutumu yüzünden sonuçsuz kalması ışığında farklı bir süreç için çalışılması, BM Genel Sekreteri’nin Ada’daki gerçekler hakkında bilgilendirilmesi ve ikna edilmesi çalışmalarının devam ettirilmesi…”
Ez cümle; Milli davamız Kıbrıs konusunda, “yeni sistemde”, “eski kafa”ya devam!..
Müyesser YILDIZ
4 Ağustos 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/sessiz-sedasiz-iki-komutan-tahliye-edildi-04081842.html