İçeriğe geç

“Necdet Özel Yalan Söylüyor Demek İstemiyorum Ama!..”

Balyoz kumpası sırasında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e yönelik eleştirileri nedeniyle emekli Kurmay Albay Hüsnü Şimşek’e 6 ay süreyle TSK sosyal tesislerine giriş yasağı konmasıyla ilgili davada son noktayı koyan Anayasa Mahkemesi’nin, “ifade özgürlüğüne müdahale edildiği” gerekçesiyle ihlal kararı verip, 4 bin lira manevi tazminat cezasına hükmettiğini duyurduk.

Haberimizin ardından Hürriyet Gazetesi’ne bir açıklama yapan Necdet Özel şunları söyledi:

“TSK sosyal tesislerine giriş yasağı tarafımızdan konulmuş keyfi bir uygulama değildir. Giriş yasağı kararı, şahsıma yöneltilen eleştiriler üzerine değil, TSK manevi şahsiyetine yönelik söylemlerden dolayı kurumsal olarak verilmiş geçici bir karardır.”

Özel, “Giriş yasağı kararı, şahsıma yöneltilen eleştiriler üzerine değil, TSK manevi şahsiyetine yönelik söylemlerden dolayı verilmiştir” diyor ya, öncelikle sözkonusu yasağın emekli Kurmay Albay Hüsnü Şimşek’in, “Genelkurmay Başkanı’nın Balyoz açıklamasından sonra o koltukta 1 gün, 1 dakika daha oturmaması lâzım” şeklindeki sözleri üzerine konulduğunu hatırlatalım.

Ardından da davanın sebebi ve muhatabının kim olduğunu görmek için yeniden Anayasa Mahkemesi kararına bakalım. İşte ilgili maddeler ve ifadeler:

Madde 47: Anayasa Mahkemesi siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda oldukların ve bunlara yönelik eleştirilerin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır… Bu kapsamda Genelkurmay Başkanı’nın da üst düzey bir kamu görevlisi olarak eleştiriye daha fazla katlanmak durumunda olduğu kabul edilebilir…

Madde 51: Başvurucunun sözlerini yönelttiği kişi, üst düzey bir kamu görevlisi olan o dönemki Genelkurmay Başkanıdır… Askeri hiyerarşinin en tepesinde yürüttüğü kamu görevi nedeniyle tanınmış bir kişi olan muhatabın diğer kişilere göre daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduğu ve sade vatandaşlara göre eleştiri sınırlarının daha geniş olması gerektiği kabul edilmelidir…

Madde 52: Başvurucunun basına yansıyan sözleri, Balyoz davasında verilen mahkûmiyet kararının Yargıtay tarafından onanması sonrasında ve muhatabın açıklamaları üzerine söylenmiştir…

Özel’in iddiasının aksine Anayasa Mahkemesi’nin, “Bu yasak, dönemin Genelkurmay Başkanı’na yönelik sözler nedeniyle konmuştur” dediği çok açık.

Özel’in, “TSK sosyal tesislerine giriş yasağı tarafımızdan konulmuş keyfi bir uygulama değildir. Kurumsal olarak verilmiş geçici bir karardır” ifadelerine gelince;

Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı ilk tespit; “Bu kararın öngörülebilir bir kanuni dayanağı yoktur” oldu, yani “Karar keyfi” dedi. Devamı maddelerde de şu hususlar vurgulandı:

“İlk derece mahkemesi başvurucunun ifadeleri nedeniyle kurumdaki astlık-üstlük münasebetlerinin hangi surette zarar gördüğünü ve ifadeler nedeniyle askerlik mesleğinde dayanışma duygusunun yitirildiğini ortaya koyamamıştır… Yine mahkeme emekli başvurucunun sözlerinin, kurumun işleyişine, kurum disiplinine ve hiyerarşik sistemine yönelik doğurduğu ya da doğurabileceği muhtemel etkilerini ilgili ve yeterli şekilde gerekçelendirememiştir…”

“Vicdanım Sızlıyor” Demişti

Yeniden Necdet Özel’e dönelim.

15 Temmuz’dan sonra yine Hürriyet’e yaptığı açıklamada, darbe teşebbüsüyle ilgili olarak, “Asker-sivil sorumlu makamlarda oturanlar olarak hepimizin milletten özür dilememiz gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanı ve ben diledim ama yetmez, herkesin dilemesi gerekir. Millet hepimizi affetsin. Ne kadar hukuka uygun davranmış olursak olalım, eğer TSK’dan böyle bir hareket çıkmış ve bunları yaşamışsak, hepimizin sorumluluğu var demektir. Dürüstlük benim için çok önemlidir. Ben hep dürüst oldum. Bu olaydan sonra yüreğim yanıyor. Ömrüm oldukça da yanacak. Ben bundan sonra böyle bir yürekle yaşayacağım” demiş, kumpas davalar hakkında da şöyle konuşmuştu:

“Ergenekon ve Balyoz’dan mağdur olan arkadaşlarım için üzüntüm çok büyük, vicdanımda bir sızı olarak kaldı. Birçoğu komutanlık görevini üstlenecek tecrübe ve donanıma sahipti. Benim için en önemli şey vicdan artı hukuktur. Hukuku izledik, ama vicdanım sızlıyor.”

Hukuku izlediğini ve vicdanının sızladığını söyleyen birisinin, en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin, o dönemde sırf kumpas mağduru arkadaşlarına sahip çıktığı için emekli Kurmay Albay Hüsnü Şimşek’e konulan yasağı “ihlâl” saymasından sonra küçük bir özeleştiri yapması, “İlgili kurul tarafından kandırıldık” falan demesi veya en azından susması gerekmez miydi?!.

“4 Bin Lirayı Özel’in Ödemesini İstiyorum”

Şimdi de sözü Özel’i mahkûm ettiren Şimşek’e bırakalım.

Şimşek, “Hiçbir Kurul, Genelkurmay Başkanı’nın bilgisi ve emri olmadan yasak koyamaz. Emri olmasa bile nihayetinde kurul kararları ona çıkıyor. Özel için, ‘yalan söylüyor’ demek istemiyorum, ama hangi doğru; Anayasa Mahkemesi’nin kararı mı, Özel’in açıklaması mı?” dedikten sonra şunu ekledi:

“4 bin lira tazminat ile 2 bin 209 liralık mahkeme masrafını Özel’in ödemesini istiyorum. Onun yaptığı yanlışın faturası, vatandaşın vergileriyle oluşan bütçeye kesilmemelidir.”

Müyesser YILDIZ
16 Aralık 2018

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/necdet-ozel-yalan-soyluyor-demek-istemiyorum-ama…–16121819.html

Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/makale/necdet-ozel-yalan-soyluyor-demek-istemiyorum-ama…–16121819-152264

Kategori:Uncategorized