İçeriğe geç

Binali Yıldırım’ın İstanbul Adaylığının Sebebi Erdoğan’ın O Projesi Olabilir mi?

Milli iradenin en büyük temsilcisi olarak bilinen TBMM’nin Başkanı Binali Yıldırım’ın, AKP’den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapılması tartışılıyor. Muhalefet ve hukukçular, adaylığın Anayasa’ya aykırı olduğu görüşünde birleşirken, Yıldırım, “Hukukun olduğu yerde etik konuşulmaz” deyip, yola çıktı.

Ancak tartışmalar sürüyor. “Nasılsa kazanamayacak, Meclis Başkanlığına dönecek” diyenler var. Yıldırım’ın kazanması halinde, açık Anayasa ihlali sebebiyle Anayasa Mahkemesi’nin bu seçimi iptal edeceğini umanlar da…

Böyle bir karar alabilecek yargı organı kalmış gibi!..

Yıldırım’ın adaylığının hukuki durumunun yanısıra acaba konuşmamız gereken başka şeyler de yok mu?!.

Mesela; Daha Başkanlık referandumundan önce Başbakanlığı sona erdiğinde Binali Yıldırım’ın durumunun ne olacağı sorgulandığında, adı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için gündeme gelmedi mi?

Gidişat o zamandan belliyken ve mahalli seçimlerin de 31 Mart’ta yapılacağı biliniyorken, acaba 24 Haziran’dan sonra neden Yıldırım 8 aylığına TBMM Başkanı yapıldı?

Başkanlık sisteminden sonra işlevini yitiren Meclis’in; İstanbul’dan daha önemsiz olduğu gibi bir izlenim doğması, ama daha önemlisi en tepesindeki kişi eliyle Anayasa’yı da çiğner konuma düşmesi için mi?

-6 Ayda 12 Ülkeye Ziyaret-

İktidar her fırsatta, “Milli irade, şeffaflık” diyor ya; Binali Yıldırım 12 Temmuz’da TBMM Başkanı seçilirken, 8 ay sonra bu görevi bırakıp, İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday olacağı belirtildi mi?

Aksine Yıldırım, Gazi Meclis’in 28. Başkanı olarak seçildiğinde, “Parlamenter sistemin son Başbakanı, yeni sistemin ilk Meclis Başkanı” sıfatıyla şöyle konuştu:

“Gazi Meclis’e bu dönemde önemli görev ve sorumluluklar düşüyor… Çalışmalarımızda rehberimiz, milletin iradesi, Anayasa ve İç Tüzük olacaktır… Oy veren ya da vermeyen bütün milletvekillerinin başkanı olacağımın bilinmesini isterim… Yeni dönemde Meclis’in tüm üyeleri Türkiye’nin, milletin beklentileri doğrultusunda en güzel şekilde görev yapmanın gayreti içinde olacağım…”

Seçildiğinin ertesi günü Yıldırım’a Devlet Şeref Madalyası verildi. Saray’daki törende Erdoğan da, “Sadece son 16 yılda ülkemize milletvekili, Ulaştırma Bakanı, Başbakan olarak hizmet eden Binali Bey, inşallah bundan sonra TBMM Başkanı olarak çalışmalarına devam edecektir. Gerek Bakanlığı gerekse Başbakanlığı döneminde sergilediği uzlaşmacı, kuşatıcı ve samimi yaklaşımını Meclis Başkanlığı sürecinde de devam ettireceğine inanıyorum. Kendisine üstlendiği bu önemli görevde Rabbimden muvaffakiyetler diliyorum” dedi.

Binali Yıldırım’ın 1 Ekim’deki yeni yasama yılı açılış töreni konuşmasını da hatırlatalım. Şu vaatlerde bulundu:

“Ülkemiz küresel kaynaklı sıkıntıların başarıyla üstesinden gelmiştir. Bundan sonra da gelecektir. Yüce Meclisimiz üzerine düşen görevi yerine getirecektir. Ülkemizin itibarını korumak asli görevlerimizden olacaktır… Yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Yeni sistemin ilk milletvekilleri de bizler olarak, TBMM’de sistemin ruhuna uygun olarak yasama, denetim odaklı çalışmalarımızı yürüteceğiz… Yeni dönemde yapacak çok işimiz var.”

“Demokrasimize katkı” adına Yıldırım’ın 6 aylık TBMM Başkanlığı’ndan aklımızda ne kaldı?

Bir yandan “Devletin itibarından tasarruf olmaz” denilirken, öte yandan “Tasarruf” gerekçesiyle Meclis resepsiyonunun iptal edilmesi…

Galiba bir de 6 ayda İsviçre’den İran’a, Arjantin’den Senegal’e, Macaristan’dan Çin’e 12 ülkeyi ziyaret…

-Erdoğan’ın Projesi Neydi?-

Erdoğan’ın, Yıldırım’ın adaylığında ısrar etmesi, “İstanbul seçimini garantilemek” veya Yıldırım’ın Anayasa’yı çiğneme pahasına devletin 1 numaralı koltuğunu bırakıp, Belediye Başkan adaylığını kabul etmesi sadece Erdoğan’ı “kırmamak”la açıklanabilir mi?

Yeniden Yıldırım’a Devlet Şeref Madalyası Tevdi törenine dönüp, şu sözlerin altını çizelim:

Erdoğan: Kendisine bir kez daha Türkiye’yi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne taşıyan sürecin taşlarının titizlikle döşenmesine verdiği katkılar için en kalbi şükranlarımı sunuyorum. 24 Haziran seçimleriyle uygulamaya konulan yeni yönetim modelini, Türkiye’nin önünde yeni bir dönemin müjdecisi olarak görüyorum. İnşallah bundan sonra Türkiye’nin hedeflerine çok daha süratli bir şekilde ilerleyeceğine inanıyorum.

Yıldırım: Yeni dönemde, Türkiye’nin 100. yıl hedeflerinin gerçekleşmesi için düne göre çok daha fazla çalışılması gerektiğini biliyorum.

“Yeni yönetim modeli… Türkiye’nin 100. yıl hedefleri…”

Erdoğan’ın, daha RP İstanbul İl Başkanıyken gündeme getirdiği, “olmaz” denilen birçok projeyi hayata geçirdiği malûm.

Henüz gerçekleşmemiş bir projesini hatırlatalım.

İlk, 2011’de dillendirdi. Başkanlık sisteminin Türkiye için çok faydalı olacağını belirtip, ABD örneğini verdikten sonra, “Çok başlılığı ortadan kaldırıyor başkanlık sistemi. Bizde bir vali ataması üç kez gidip, geliyor. Orada seçimle geliyor” dedi.

1 yıl sonra daha açık konuşup, şunları söyledi:

“Halk yüzde 40’ın üzerinde başkanlık sistemine olumlu bakıyor. Dünyadaki başkanlık sistemlerinin iyi araştırılıp, geleneklerimize göre yeni bir sistem ortaya koymamız lazım. Böyle bir şey olsun demiyorum ama, valilerin de seçimle işbaşına gelmesi tartışılmalı.”

Erdoğan’ın bu önerisine o vakitler CHP de MHP de tepki gösterdi. MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural’ın tepkisini aktaralım. Valilerin, eyalet ve federasyonlarda seçimle geldiğini vurgulayan Vural, “Erdoğan’ın, Türkiye’yi eyalet ve federasyona dönüştürerek, başkanlık sistemi peşinde koştuğunu, bu süreçlerin adım adım millete hazmettirilmek istendiğini, Erdoğan’ın 2023 haritasının da bu olduğunu” savundu.

Öneriyi kim mi destekledi? Dönemin BDP Grup Başkanvekili, şimdidin HDP eşbaşkanı Pervin Buldan. İşte Buldan’ın o sözleri:

“Demokratik ülkelerde, yönetimlerin daha çok demokratik yöntemlerle olması, valilerin atama ile değil, seçilerek işbaşına gelmeleri tabii ki en demokratik yol. Demokratik ülkelerde, hukuk devletlerinde bu tür yöntemler benimsenir. Türkiye’de de bunun olması gerekir bizce. Biz başından beri demokratik özerklik sistemiyle Türkiye’de valilerin de seçilerek işbaşına gelmesinden yanayız. Bu demokratik özerkliğin de bir parçası aslında. Dolayısıyla bu konuya sıcak bakıyoruz.”

Peki Erdoğan bu projesini unuttu mu?

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra açıkça telaffuz etmese de 2015’teki 7 Haziran seçimlerinden 4 ay önce Saray’daki Valiler toplantısında şu açıklamaları yaptı:

“7 Haziran seçimlerinin sonuçları, ülkemizdeki yönetim sisteminin geleceği bakımından kritik öneme sahip. Seçim sonuçlarına göre, yeni anayasa ve Başkanlık Sistemi gündemimize gelecek. Başkanlık Sistemi, bir yönüyle de yerel yönetimlerin daha da güçlendiği, daha da etkin hale geldiği bir sistemdir. Bu sistemde, Başkanlığın merkezdeki gücü, bir yandan Meclis’le, diğer yandan yerel yönetimlerin sahadaki gücüyle dengelenir. Dolayısıyla bu sisteme geçildiğinde, Valilerimizin farklı bir konuma gelmeleri, daha geniş yetkilere sahip olmaları mümkün olabilecektir. Esasen, Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halkın oylarıyla seçilmesi, bu konuda atılmış ilk adımdır. Şimdi bu adımı daha da ileriye taşıyıp, güçlü bir Başkan, güçlü bir Meclis ve güçlü yerel yönetimlerden oluşan, ülkemizin devlet geleneğine ve milletimizin ihtiyaçlarına uygun bir sisteme geçmenin vakti gelmiştir. Bugüne kadar, meşruiyetini, millete değil, mevcut sistemin içine gizlenmiş mekanizmalara borçlu olanların feveranları boşunadır. 1960 ve 1980 darbeleriyle kurulan vesayet düzeni, Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştıramaz.”

“Binali Yıldırım’ın İstanbul Belediye Başkan adaylığı ile valilerin seçimle gelmesi ne âlâka?” derseniz;

Hatırlayın bir ara Bakanlık, Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı yapmış bir insanın, İstanbul Valisi’nin emrine nasıl gireceği ve protokoldeki yerinin ne olacağı sorgulandı.

AKP kurmayları, “Bu konuda kanuni düzenlemeye gerek yok. İdari bir kararla yeni bir protokol düzeni getirilebilir” dedi ve konu çabucak gündemden düştü.

Erdoğan’ın projesi ve dahi AKP’nin, “Atanmışların, seçilmişlerin önünde olmasından” duyduğu rahatsızlık bilindiğine göre, şimdi soralım:

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği takdirde Yıldırım’ın mesela bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile aynı zamanda İstanbul Valisi olarak atanmasının önünde herhangi bir engel var mı?

Böylece, Türkiye’nin son Başbakanı sıfatının ardından ilk “Seçilmiş vali” unvanını alıp, Erdoğan’ın ifadesiyle, “Türkiye’yi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine taşıyan sürecin taşlarının titizlikle döşenmesine” bir katkı daha yapmış olmaz mı?

Bu ihtimalin muhatabına gelince;

Sözümüz, Yıldırım’ın istifa etmemesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu, ancak seçim kampanyasını bu tartışma üzerinden götürmeyeceklerini açıklayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na…

Anlaşılan Kılıçdaroğlu da Özal gibi, “Anayasa’yı bir defa delmekle bir şey olmaz” görüşünde. Ancak biz yine de Anayasa’nın delinmesinin nerelere varabileceğini dikkatine sunalım.

Müyesser YILDIZ

11 Ocak 2019

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/binali-yildirimin-istanbul-adayliginin-sebebi-erdoganin-o-projesi-mi-11011905.html

Kategori:Uncategorized