Önceki gün Belçika’daki NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhı’nda düzenlenen Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanlığı (SACEUR) görev devir teslim töreninde büyük bir skandal, rezalet, hatta alçaklık yaşandı.
Törene, NATO üyesi olmayan Kıbrıs Rum Kesimi yetkililerinin de çağrıldığı ortaya çıkınca, oradaki askerlerimiz ile diğer temsilcilerimiz törene katılmayarak, olaya tepki gösterdi.
Peki Rum kesiminin bir emrivakisi veya sürprizi mi sözkonusu? Hayır. Yetkililerimiz, 1 gün öncesinden törene tüm AB üyelerinin yani Rum kesiminin de çağrıldığını öğrenince, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in ofisini haberdar edip, Rum kesimine davetin geri çekilmemesi durumunda törene katılmayacaklarını bildirmiş.
Sonuç; NATO, daveti geri çekmedi, Rumları Türkiye’ye tercih etti ki, bu rezalet yaşandı.
Hem Kıbrıs hem NATO’yla ilişkilerimiz açısından çok önemli olan bu rezalete emekli Büyükelçiler Onur Öymen ve Tugay Uluçevik dışında kim tepki gösterdi? Sadece Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy. Konuyla ilgili yazılı bir soruyu cevaplandıran Aksoy, “SACEUR’ün komuta devir teslim törenine, anılan karargâh tarafından diğer AB üyeleriyle beraber, NATO nezdinde herhangi bir statüsü bulunmayan GKRY’nin de davet edilmesi iyi niyetle izahı mümkün olmayan, büyük bir gaflettir” dedi. Bu affedilmez hatanın nasıl işlendiğinin açıklığa kavuşturulması için gerekli girişimlerin yapıldığını belirten Aksoy, emrivakilerden medet umulmasının, NATO-AB işbirliğine yarar sağlamayacağını da vurguladı.
Açıklamaya bakınca, SACEUR bu haltı tek başına yemiş de NATO yönetiminin haberi yokmuş sanırsınız!..
İyi de Türkiye’nin protesto edip, katılmadığı törende kim konuştu? Tabii ki, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg.
-Bu Kaçıncı Gaflet?-
Önce üyesi olduğumuz NATO’nun sicilini çıkaralım:
Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Türkiye’yi yalnız bırakmış…
Kolejlerinde Türkiye’yi de içine alan “Kürdistan” haritalarını kullanmış…
Terör örgütleri listesinde PKK var mı, yok mu bilmiyoruz, çünkü gizli tutulmuş…
YPG/PYD’yi zinhar terör örgütü saymamış…
2010 yılında Karargâhta düzenlenen bir tatbikatta Türkiye haritasını kullanarak, “İç savaş ve dışarıdan müdahale” senaryolarını konuşmuş…
15 Temmuz’dan sonra darbeci askerlere sahip çıkmış… Bizzat NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “Türkiye kendini koruma ve başarısız olan darbenin arkasındakileri kovuşturma hakkına sahiptir. Ancak tüm NATO müttefiklerinin demokrasi, hukukun üstünlüğü, bireysel özgürlük gibi temel değerlerimize uymalarını bekliyorum. Ankara dahil birçok Avrupa başkentinde bunu tartıştım, çünkü bu değerler ittifak ve Genel Sekreter olarak benim için önemli” demiş…
8-17 Kasım 2017’de tarihleri arasında Norveç’te gerçekleşen NATO tatbikatında “Düşman tablosu” olarak Atatürk’ün resmi ve Erdoğan’ın ismini kullanmış… Genel Sekreteri Stoltenberg, “Meydana gelen hatadan dolayı özür diliyorum” diye geçiştirmiş…
S-400 füze alımı konusunda, “Almak hakkınız, ama sonuçlarına katlanırsınız” mealinde uyarılarda bulunmuş, NATO komutanları, S-400’ler alındığı takdirde, ABD’nin F-35 teslimatını iptal etmesini önermiş…
Ve biz hâlâ Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 2.5 ay önceki ifadesiyle, “NATO üyesiyiz. Tüm sorumluluklarımızı eskiden olduğu gibi eksiksiz yerine getirmeye devam ediyoruz”!..
Norveç tatbikatındaki rezalete dönersek; Erdoğan, şöyle tepki göstermişti:
“Bazı yanlışlar vardır ki, onları aptallar değil, ancak alçaklar yapar. Bu da işte böyle bir hadisedir. Şahsımı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hedef alan bu terbiyesizliği, NATO içinde bir süredir varlığını müşahede ettiğimiz çarpık bir bakış açısının dışa vurumu olarak anlıyorum. NATO’nun güvenirliği tüm üye ülkeler nezdinde sorgulanabilir hale gelmiştir. NATO’daki terbiyesizlik kuru bir özürle geçiştirilemez.”
Dönemin Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ da olayla ilgili olarak, “Skandal, alçaklık, rezalet” ifadelerini kullanmıştı.
Acaba önceki gün NATO Karargâhı’nda yaşanan olay, Norveç’tekinden daha mı önemsiz ki, şu ana kadar Dışişleri Sözcüsü dışında kimsenin sesi çıkmadı?
-İsrail Süreci-
Kısaca NATO-İsrail ilişkilerinde Türkiye’nin tavrını da hatırlatalım.
Önce 2010 yılında İsrail’in OECD üyeliğine onay verdik.
Ardından 2011’de İsrail, NATO nezdinde temsilcilik açmak istediğinde, Türkiye bunu veto etti.
Ancak 5 yıl sonra, aynı iktidar döneminde o veto kaldırıldı ve bu da, “Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesinde bir adım daha” diye sunulurken, İsrail Başbakanı Netanyahu, “İsrail’in güvenliği için çok önemli adım” açıklamasını yaptı.
Bu sürece neden mi dikkat çektik?
-NATO ve AB’nin 17 Yıllık Planı-
Aynı süreç Rum kesimi için işletiliyor da ondan.
Hakkımız olduğu halde AKP iktidarı veto etmediği için Rum kesimi AB üyesi oldu.
Şimdi Belçika’daki NATO törenine çağrılan AB üyesi ülkeler arasında yer aldığı için tepki gösterildi de AB üyesi yapan biziz.
AB’nin, Rum kesimi için 2002’den beri iki talebi daha var; OECD üyeliğini onaylamamız ve NATO üyeliğine ilişkin vetomuzu kaldırmamız!..
Rumları neden NATO’ya istiyorlar? NATO destekli Avrupa Ordusu planının yürürlüğe girmesi için. Ki, 2008’de dönemin NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer açıkça, “Askerimiz ve polisimiz tehlike altındayken ve AB-NATO işbirliğine ihtiyaç varken, Türkiye’nin engellemelerine izin vermeyiz. Bu sorunun aşılması için onun tam üyeliğine kadar bekleyemeyiz” resti çekmişti.
Rumların NATO’ya girmesi ne demek? Hem Rum kesiminin “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınmasında büyük bir adım daha atılmış olacak… Daha önemlisi, NATO’da alınacak kararlarda, Rum kesimi NATO’da Türkiye’yle birlikte söz sahibi olurken, Kıbrıs dahil kritik bölgelerde görev yapması planlanan Avrupa Ordusu’nun karar mekanizmasında Rumlar bulunurken, AB üyesi olmadığı için Türkiye’nin esamesi okunmayacak…
Malûm, Kıbrıs müzakereleri devam ediyor. Rumlar ve arkasındaki tüm emperyalistler, “Çözüm” için de Türkiye’nin garantörlüğünün ortadan kalkmasını, Türk askerinin Ada’dan çıkmasını istiyor. Peki Kıbrıs’ın güvenliği konusunda alternatif adres olarak neresini gösteriyorlar; AB Ordusu, hatta NATO’yu!..
AKP’nin kuruluş yıllarında Erdoğan’ın, hem Rum kesiminin AB üyeliğine hem de Avrupa Ordusu’nun karar mekanizmasında Türkiye’ye yer verilmemesi planına şiddetle karşı çıktığını ve “Türkiye’nin geleceğini çok ciddi bir biçimde tehdit eden, belki de T.C.’nin kurulmasından yana önüne çıkmış en ciddi problemlerden bir tanesi olan bu planının gidişatını engellemek için ne gerekiyorsa yapılacağını” söylediğini hatırlatıp, devam edelim.
10-11 Temmuz 2016’da yapılan NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde, “AB-NATO Ortak Deklarasyonu” imzalandı. Erdoğan ile Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da katıldığı zirveden sonra yayınlanan 79 maddelik bildiride, NATO-AB’nin askeri ve savunma konularındaki işbirliği vurgulandıktan sonra şöyle denildi:
“AB üyesi olmayan müttefikler, ortak güvenlik sorunlarına çözüm getirme kapasitesini güçlendirmeye yönelik AB çabalarına anlamlı katkılarda bulunmaya devam ediyorlar. AB üyesi olmayan müttefiklerin bu çabalara dahil olması, NATO ve AB’nin stratejik ortaklığı için gereklidir. Bu alanda daha güçlü bir stratejik ortaklığı desteklemek amacıyla atılacak ve somut ilerleme ifade edecek olan karşılıklı adımları bekliyoruz.”
AB üyesi olmayan ülkelerden birisi Türkiye, haliyle de mesajın açık adresi bizdik.
Nitekim Zirveden dönerken Erdoğan, şu açıklamayı yaptı:
“NATO–AB işbirliğinin uzlaşılan çerçevede geliştirilmesine desteğimizi teyit ettik. Bunun için AB’nin, savunma ve güvenlik konularında ülkemize yönelik taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğini de vurguladık.”
Brüksel’deki NATO törenine Rum kesiminin çağrılmasının anlam ve önemini anladınız mı?
Dışişleri Sözcüsü’nün iddia ettiği gibi “Büyük bir gaflet” değil, tıkır tıkır işleyen 17 yıllık plan gereği, taammüden büyük bir ihanetle karşı karşıyayız.
Ankara’nın Dışişleri Sözcüsü’nün açıklamasından ibaret tepkisizliği ve halen Kıbrıs’ta “Çözüm”den söz edilmesi birilerince, Rum kesiminin NATO üyeliğine yeşil ışık yakılması olarak algılanmaz mı?
NATO’ya tepkimizde samimiysek, en azından ve evvel emirde Akdeniz Diyaloğ’nun 25’inci yıldönümü vesilesiyle NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in başkanlığında yarın ülkemizde yapılacak olan Kuzey Atlantik Konseyi toplantısının iptal edilmesi gerekmez mi?
Müyesser YILDIZ
5 Mayıs 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/natonun-yaptigi-buyuk-gaflet-degil-buyuk-ihanettir-05051926.html