İçeriğe geç

NATO, İsrail, Kıbrıs ve Teröristbaşı Bir Güne Nasıl Sığdı?

100 yıl önce, 8 Şubat 1919’da işgâlci Fransız general İstanbul’a geldiğinde, bir kısım vatandaşlarımız onu gösterilerle karşılayınca, Süleyman Nazif ertesi gün o meşhur “Kara bir gün” yazısını yazdı.

Dün de kapkara bir gündü!..

Hayır, İstanbul seçimlerinin iptalinden söz etmeyeceğim.

Herkes YSK’nın kararına kilitlenmişken, dikkatlerden kaçan/kaçırılan, kimilerince “detay” sayılacak, gerçekte ise doğrudan ülkemizin bekasını ilgilendiren olayların altını çizeceğim.

-NATO Genel Sekreteri Saraya Gitmek İstemedi mi?-

Bilindiği gibi, geçen hafta Brüksel’deki NATO Karargâhı’nda düzenlenen devir teslim töreninde bir rezalet yaşandı. Rezalet, törene “AB üyesi” olduğu için Rum kesiminin çağrılmasıydı. Oradaki temsilcilerimiz olayı protesto edip, törene katılmadı. NATO’nun Rum kesimine bu “jesti”nin anlamını, önceki gün “NATO’nun yaptığı büyük gaflet değil büyük ihanettir” başlıklı yazıda anlattık.

O rezaletten haberdar olduğu halde Türkiye’nin tepkisini kaale almayan ve törende konuşan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, dün de ülkemize geldi. Ziyaretin görünürdeki hikmet-i sebebi, Akdeniz Diyaloğu’nun 25’inci yıldönümü vesilesiyle Kuzey Atlantik Konseyi toplantısının yapılacak olmasıydı.

Stoltenberg Ankara’ya gelmeden bir gün önce AA’ya demeç verdi. O demeci birçok gazete, “S-400 alımı ulusal kararınızdır” başlığıyla aktarsa da “Namaza durma” misali öncesi vardı; “ABD’yle diyaloğun önemini, uzun menzilli hava ve füze sistemleri konusunda Fransa ve İtalya’yla ilişkilerden duyulan memnuniyeti, NATO müttefiklerinin 2013’ten bu yana Türkiye’nin hava savunma sistemlerini takviyesini” vurguladıktan sonra o cümleyi söyledi. Bu arada, “Irak ve Suriye ile sınır komşusu olan Türkiye, Orta Doğu’da yaşanan mevcut şiddet ve çalkantının etkilerini en fazla hisseden müttefiktir. Ülkeniz aynı zamanda bir dizi korkunç terör saldırısına da maruz kaldı” sözleriyle bir yandan aba altından sopa gösterip, öte yandan NATO müttefikliğinin önemine dikkat çekerek, “Siz bilirsiniz” demeye getirdi.

Brüksel’deki rezalet, üstüne bu “Diplomatik tehdit diliyle” Ankara’ya gelen Stoltenberg, önce Erdoğan’la görüştü.

Bizim taraf görüşmeyi, “Erdoğan, NATO Genel Sekreterini kabul etti” şeklinde sunsa da 3 gün önce NATO’dan yapılan açıklamada, “NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, toplantıya başkanlık etmesinin yanı sıra üst düzey Türk yetkililerle ikili görüşmelerde de bulunacak” denilmişti. Görüşmeden sonra Stoltenberg Twitter hesabından yaptığı paylaşımda ise, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek için yeniden Ankara’da olmaktan memnuniyet duyuyorum” ifadelerini kullandı.

NATO Genel Sekreteri’nin konumu, devlet başkanı düzeyinde midir, bilmiyorum!..

Daha önemlisi Erdoğan-Stoltenberg görüşmesinin ve NATO toplantısının yeriydi. Tüm kabuller, devlet törenleri, hatta Adli Yıl açılışı bile Saray’da yapılırken, artık işlevsiz hale getirilen Çankaya Köşkü’nün tercih edilmesi gerçekten dikkate şayandı.

Evet, Romanya, Macaristan, Litvanya gibi AB üyesi ülkelerin devlet başkanları veya Almanya, İngiltere gibi ülkelerin Başbakanlarıyla Saray’da görüşülmüş olsa da “Etkili ve önemli” denebilecek Batılı liderlerle daha çok İstanbul’da biraraya gelindiği hatırlandığında, ister istemez kafalarda soru işareti oluştu.

Acaba Saray’a gitmeyi Stoltenberg mi istemedi?.. Çankaya Köşkü’nde küçücük bir odada kanepeye sıkıştırma görüntüleri ise buna mı bir tepkiydi?.. Yetkilerin bir açıklama yapma gereği duyacağı umuduyla bir başka ayrıntıya geçelim.

-Kıbrıs Konusundaki Gelişmeler-

NATO Genel Sekreteri Ankara’ya gelmeden önce ilk olarak AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hidrokarbon arama faaliyetlerine tepki gösterdi.

Peşinden ABD Dışişleri Sözcüsü Morgan Ortagus, Türkiye’ye Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine son vermesi çağrısında bulundu.

Her iki açıklamaya da sadece Dışişleri Bakanlığı’mız yazılı karşılık verip, “Kabul edilemez” demekle yetindi.

Sonrasında Rum yönetimi, Sahil Radyosu aracıyla, Doğu Akdeniz’de görev yapan Fatih gemisindeki mürettebat hakkında uluslararası tutuklama emri çıkarma tehdidini savurdu.

Bu cüreti nereden mi buldu? Rum Sözcü Prodromos Prodromu’nun, “Türkiye’nin NATO, ABD ve bütün bölge ülkeleri ile ilişkileri iyi değil. Sahip olduğumuz ve geliştirebileceğimiz olanaklar dahilinde mümkün olan her şeyi yapıyoruz” sözleri, cesaretin kaynağını göstermiyor mu?

Stoltenberg’in Ankara temaslarına dönersek; Erdoğan’ın yanısıra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla görüştü. Ne Erdoğan’dan ne Çavuşoğlu’ndan, Brüksel rezaleti konusunda bir tepki, eleştiri duymadık.

Stoltenberg-Çavuşoğlu görüşmesinde, S-400 alımı ve NATO-AB ilişkilerinin ele alındığı duyuruldu. Kıbrıs’la doğrudan bağlantılı olduğu için ortak basın toplantısında, Çavuşoğlu’nun NATO-AB işbirliği konusunda yaptığı değerlendirmeyi aktaralım. Şunları söyledi:

“Türkiye olarak genel anlamda güvenlik konusunda NATO ve AB arasındaki işbirliğini destekliyoruz. AB’nin NATO’ya erişimi konusunda da her zaman olumlu yaklaştık. AB’nin tamamlayıcı bazı güvenlik ile ilgili kararları, düşünceleri var, ama bu süreçte AB’den ricamız, NATO’nun müttefik olmayan AB üyelerini yaklaşımını yani Finlandiya ve İsveç’e yönelik NATO’nun yaklaşımını AB’nin örnek alması gerekiyor. Yani AB üyesi olmayan NATO müttefiklerine de AB aynı yaklaşımı göstermelidir. İşte o zaman gerçek anlamda işbirliğinden bahsedebiliriz. Türkiye’nin bu süreçten de dışlanmaması gerekiyor. Karar verme mekanizmalarına Türkiye’nin de davet edilmesi gerekiyor. NATO ve AB’nin bu çalışmaları birbirine alternatif değil tamamlayıcı nitelikte olmalıdır.”

Bu sözlerden anlaşılan o ki, Stoltenberg Rum kesiminin NATO üyeliğini gündeme getirmiş…

Biz de diyoruz ki, “Bakın NATO, üyesi olmayan Finlandiya ve İsveç’e üyesiymiş gibi davranıyor. AB de bize öyle davransın ve Avrupa Ordusu’nun karar mekanizmalarına Türkiye’yi davet etsin”…

Eğer öyleyse; Daha önce defalarca olduğu gibi, NATO veya AB’nin vereceği geçersiz bir kağıt parçası veya söz karşılığında, Rum kesiminin NATO üyeliğine yeşil ışık yaktığımızın resmidir!..

-Bari İsrail Tepkisi Gösterseydik-

NATO Genel Sekreteri’nin ziyaretiyle ilgili bir başka konu;

Malûm İslâm alemi Ramazan ayını karşılamaya hazırlanırken, İsrail Gazze’ye havadan ölüm yağdırdı. Vurulan 220’den fazla hedef arasında Anadolu Ajansı’nın bulunduğu bina da vardı. Tüm yetkililerimiz tepki gösterdi. Sadece iki ismin şu açıklamalarını hatırlatalım:

Erdoğan : İsrail’in Anadolu Ajansının Gazze ofisine yönelik gerçekleştirdiği saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Türkiye ve Anadolu Ajansı, tüm bu saldırılara rağmen Gazze ve Filistin’in diğer bölgelerindeki İsrail terörünü ve zulmünü dünyaya haykırmaya devam edecektir.

Çavuşoğlu : Gazze’deki Anadolu Ajansı binasının hedef alınması İsrail saldırganlığının yeni göstergesi. İsrail’in uyguladığı şiddet, insanlığa karşı suçtur. Bu saldırıdan İsrail kadar onu cesaretlendirenler de sorumludur. Dünyada tek kalsak bile Filistin davasını sonuna kadar savunacağız.

Şimdi NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in ziyaretine dönelim.

Ankara’da yapılan Akdeniz Diyaloğu toplantısına, NATO üyesi olmayan ülkelerden Kuzey Makedonya’nın Büyükelçisi ile Cezayir, Mısır, Ürdün, Moritanya, Fas ve Tunus’un yanısıra hangi ülkenin kıdemli diplomatı katıldı dersiniz?

İsrail’in!..

Stoltenberg’in Ankara’ya geldiği gün NATO internet sitesine konulan haberde, toplantıya katılacak ülkelerle ilgili bu ayrıntının özellikle vurgulanıp, “NATO, Akdeniz Diyaloğu sayesinde bölgede benzersiz bir ortaklar ağı geliştirmiştir. NATO, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da güvenliği teşvik etmeye kararlıdır” denildiğini kaydedip, soralım:

“NATO’nun Kıbrıs’la ilgili rezaletini ve niyetini geçtik. En ‘kırmızı çizgi’ Gazze vurulmuş ve vurulmaya devam edileceği açıklanmışken, NATO toplantısına İsrail temsilcisinin katılmasını kabul etmek nasıl bir mücadeledir?”

-Ve Teröristbaşı Sahnede-

Ve son ayrıntı;

ABD ve AB, PKK ile müzakerelerin yeniden başlamasını isterken,

PKK’nın İngiltere Temsilciliği olarak bilinen DPI, yıllardır 31 Mart seçimleri sonrası için yeni “Masa” hazırladığını duyururken,

ABD’nin, “Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri ile görüşüyor” açıklaması orta yerdeyken,

Erdoğan-Stoltenberg zirvesinden hemen önce İmralı’daki teröristbaşının, “Toplumsal uzlaşma… Demokratik müzakere yöntemi… Suriye’deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak çözülmesi” çağrılarının yer aldığı mektubun duyurulması, birilerine ayan beyan bir mesaj olmadı mı?

Süleyman Nazif’le başladık, onunla bitirelim; “Fransız generalinin dün şehrimize gelişi dolayısıyla bir kısım vatandaşlarımız tarafından yapılan gösteriler, Türk’ün ve İslâm’ın kalbinde ve tarihinde sonsuza kadar kanayacak bir yara açtı. Aradan asırlar geçse, bugünkü hüznümüz ve bahtsızlığımız sevince ve mutlu bir talihe dönse bile yine bu acıyı hissedecek, bu hüzünle, üzüntüyü çocuklarımıza ve soyumuzdan gelecek olanlara, nesilden nesile ağlanacak bir miras olarak terk edeceğiz” demişti.

Maalesef işte dün de öyle bir gündü!..

Müyesser YILDIZ

7 Mayıs 2019

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/nato-israil-kibris-ve-teroristbasi-bir-gune-nasil-sigdi-07051932.html

Kategori:Uncategorized