TSK’ya kurulan kumpasların dönüm noktalarından birisi, 19 Aralık 2009’da Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nda arama yapılmasıydı.
“Kozmik Oda” adıyla anılan ve halen tartışılan kumpasın kilit isimleri eski hakim Kadir Kayan ve savcı Mustafa Bilgili’ydi.
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Kayan da Bilgili de firar etti. Ancak Bilgili 4 ay sonra Ankara’da yakalandı.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde yargılanan Mustafa Bilgili, geçtiğimiz Nisan ayında “FETÖ üyeliği ve devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme” suçlarından 17 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bu davayla ilgili gerekçeli kararı tamamlandı. 220 sayfalık kararda;
Kozmik Oda kumpasının aslında 19 Aralık 2009’daki “Bülent Arınç’a suikast” ihbarıyla değil, bundan 10 ay önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne kendisini uzman çavuş olarak tanıtan bir kişinin gönderdiği elektronik posta ihbarıyla başladığını,
Bu ihbardan sonra Aralık’taki Kozmik Oda operasyonunda gözaltına alınacak askerlerin telefonlarının dinlendiğini ve teknik araçlarla izlendiklerini,
Yine bu isimlerin bazılarının Mart ayında Emniyet’te sorgulandıklarını görüyoruz.
Ayrıca 19 Aralık’ta Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne “Bülent Arınç’a suikast” ihbarının yapıldığı belirtilen telefon numarasından gerçekte herhangi bir arama yapılmadığı, polislerin sahte tutanak düzenlediğini,
Keza, “Devlet sırrı” olduğu vurgulanan bilgilerin Kozmik Oda’da muhafaza edilen dijitallerin dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in emriyle Savcı Mustafa Bilgili’ye teslim edilmesinden çok önce MİT tarafından TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderilen raporla ve bunların komisyondaki milletvekilleri tarafından resimleri çekilip, internette ve yazılı basında yayınlanmak suretiyle deşifre olduğunu öğreniyoruz.
-Devlet Sırrı Ama Örgüte Sızdırdıkları Kanıtlanamadı-
Gerekçeli kararda “Devlet sırrı” kavramı ve Bilgili ile diğer sanıkların bunları “Siyasi ve askeri casusluk amacıyla” temin edip etmediklerine ilişkin de önemli tespitlere yer verildi.
Bu konuda Genelkurmay Başkanlığı ve MİT’ten alınan raporların hükme esas alındığının belirtildiği kararda, özetle şöyle denildi:
“Temin edilen belge ve bilgilerin, ‘Çok gizli’ gizlilik dereceli tasnifli yedek personel isimlerinin yer aldığı, Seferberlik Tetkik Kurul Başkanlığının işleyişi, teşkilatı ve çalışmalarını ortaya çıkarabilecek nitelikte olduğu, hiçbir güncel bilgi içermese dahi düşman ülkeye savaş hazırlıklarımızı, savaş etkinliğimizi, askeri harekât planlarımızı ve çalışma prensiplerimizi ortaya koyabilecek nitelikte bilgiler içerdiği, Yönergelerin sistemin tüm işleyişi hakkında bilgi verdiği, diğer belgelerde ve defterde ise yedek personel isimlerinin yer aldığı, belgelerin büyük çoğunluğunun başlangıcından itibaren ‘devlet sırrı’ olduğu ve bu özelliğini halen koruduğu anlaşılmaktadır. Esasen, ‘İzinsiz olarak açıklandığında milletimize, müttefiklerimize hayati bakımdan son derece büyük zararlar verecek olan, güvenlik bakımından olağanüstü önemli olan evrak…’ mahiyetinde olan ve Harp Planları, Özel Harekât Planları ve ayrıntıları, gelecekte harekâtta kullanılabilecek bazı özel teknik ve yöntemler ile bu nitelikteki teknik ve yöntemlerin uygulanması amacıyla kurulan birliklerin kuruluşları, yerleri vb. belgeler kapsamında kaldığı anlaşılan suç konusu bilgi ve belgelerin, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek, dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek, yabancı bir devlete geniş yararlar temin edecek nitelikteki bilgiler cümlesinden olarak Devlet sırrı kabul edilmesinde zaruret vardır. Bir kısmının sonradan bu vasfını kaybetmesi, temin edilen diğer bilgi ve belgelerin suç tarihi itibariyle ceza normunun himayesine mazhar olma özelliğine zeval getirmez. El konulan bilgi ve belgenin ve özellikle dijital materyaller üzerinde yapılan incelemenin kapsamı gibi olgular itibariyle FETÖ/PDY üyesi olduğu anlaşılan sanıkların tamamen örgütsel saikle hareket ederek, adli yetki, mekanizma ve kurumları suç konusu bilgi ve belgeleri temin etme amacıyla suistimal ettiği açıktır. Açılan davada sanıkların eylemlerinin, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri casusluk amacıyla açıklamak suçunu oluşturduğu iddia edilmiştir. Somut olayda sanıkların niteliği itibariyle devlet sırrı mahiyetindeki bilgileri temin ettikleri sabittir. Ancak davaya konu olayda, dosya kapsamı ve özellikle 20 Ocak 2016 tarihli inceleme, analiz ve değerlendirme raporunda yer alan tespitler ile Genelkurmay Başkanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan gelen ve bahse konu bilgilerin sair devlet veya örgüte sızdırıldığına dair somut delil ya da olgu tespit edilemediğine ilişkin cevabi yazılar dikkate alındığında, ‘siyasal ya da askeri casusluk maksadıyla’ hareket edildiği ispat edilebilmiş değildir. Bu nedenlerle sanıkların, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri temin etmek suçundan cezalandırılmaları gerekmiştir.”
-TSK’nın Neredeyse Tüm Projelerinde O Var-
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Bilgili’ye bu suçtan cezalandırırken, hakkındaki sözkonusu bilgileri “Casusluk” amacıyla Ünal Tatar’a verdiği iddiasının ayrılıp, yeni bir esasa kaydedilmesini de kararlaştırdı.
Peki kimdir Ünal Tatar?
Kozmik Oda kumpasındaki rolü şu; Mustafa Bilgili’nin Kozmik Oda’dan alınan dijitallerin imaj kopyalama işlemlerini Savcılık odasında ona yaptırdığı, daha sonra TÜBİTAK’tan gönderilen bilirkişiler Burak Akoğuz ve Ebubekir Yalçınkaya’nın da Tatar’ın hazırladığı harddiskin kopyasını alıp, bunun üzerinde çalıştıkları biliniyor.
Başka? Balyoz ve Odatv kumpaslarının raporlarının baş hazırlayıcısı da Tatar’dı.
Yine Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin gerekçeli kararından aktaralım:
Ebubekir Yalçınkaya 30 Mart 2015, Ünal Tatar 13 Nisan 2015, Burak Akoğuz da 19 Nisan 2015’te yurt dışına çıktılar. Yani kaçtılar.
Ünal Tatar’la ilgili önemli bir ayrıntıyı daha hatırlatmamız gerekiyor.
6 Ocak 2015’te TÜBİTAK’taki işine son verildikten 2 ay sonra TSK Güçlendirme Vakıf’na bağlı HAVELSAN’da çalışmaya başladı.
Bu skandalı 8 Nisan 2015’te duyurduk. 1 hafta sonra HAVELSAN’la ilişiği kesildi. Firar tarihinden Tatar’ın, işte bu gelişmeden sonra yurt dışına çıktığı anlaşılıyor.
“Böylesine mimli bir isim HAVELSAN’da nasıl işe girdi, nasıl kaçabildi?” sorularının cevabını halen bilmiyoruz.
Ancak yine Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin gerekçeli kararında Tatar’la ilgili öylesine bir bilgi var ki!..
TÜBİTAK Başkanlığı’ndan 27 Ekim 2015’te gönderilen özlük dosyasına göre, 2004-2015 tarihleri arasında BİLGEM (Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi)’nde çalışan Tatar, bu süreçte bakın hangi projelerde görev almış:
“Genelkurmay Güvenli İntranet Projesi ve Güvenlik Testi Projesi… Uusal güvenlik bilgi sistemleri güvenlik programı… Genelkurmay Güvenli İnternet testi projesi… Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bilgi güvenliği yönetim sistemi danışmanlığı projesi… Hava Kuvvetleri danışma projeleri.”
Görüldüğü üzere; Kozmik Oda ne ki?.. Meğer TSK’nın ciğeri kediye teslim edilmiş!..
Bilgili hakkındaki karara dönersek;
“Siyasi ve askeri casusluk yapıldığı” tespit edilemediyse bile, Kozmik Oda kumpası sayesinde ülkemizin savunması anlamında son derece önemli olan Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı, diğer adıyla “Mukavemet Teşkilâtı’nın” lağvedilmesi sağlanmadı mı?
Az şey mi?
Müyesser YILDIZ
27 Haziran 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/meger-tsknin-cigeri-kediye-teslim-edilmis-27061935.html