Geçen yıl 24 Haziran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD’li mevkidaşı Mike Pompeo arasında “Münbiç Yol Haritası” konusunda anlaşma sağlandı.
Üç aşamalı yol haritası 90 günde hayata geçirilecekti.
Birinci aşamada; “Türk askeri oraya ne zaman girecek? Kimlerden oluşacak? YPG çekilirken kim nezaret edecek? Görev paylaşımı nasıl olacak?” vs. konularına açıklık getirmek üzere bir hazırlık çalışması yapılacak, ikinci aşamada; Alınan kararlar uygulanacak ve YPG’li teröristlerin elindeki silahlar toplanacak, son aşamada ise Münbiç’te oluşacak yönetim belirlenecek ve böylece “Münbiç’i istikrara kavuşturmuş olacaktık”!.. Dahası bu yol haritasını Fırat’ın doğusunda da uygulanacaktı!..
Türk ve ABD yetkilileri arasında toplantılar, görüşmeler yapıldı, ortak eğitim programları hazırlandı.
İlk etapta, Fırat Kalkanı Harekât alanı ile Münbiç bölgesi arasında kalan hat üzerinde TSK ve ABD unsurları tarafından bağımsız devriye faaliyetleri başladı ve 18 Haziran-26 Ekim tarihleri arasında iki ülke tarafından 66 bağımsız devriye faaliyetinin icra edildiği bildirildi.
Bu arada 9 Ekim’de ortak eğitimler başladı.
90 gün geçti, ama ne YPG’li teröristler Münbiç’ten çıktı, ne silahları toplandı.
Buna rağmen Milli Savunma Bakanlığımız, 1 Kasım’da “Amerika-TSK unsurlarının müşterek devriyesinin saat 15.53’de başladığını” müjdeledi.
Bakanlığın, müşterek devriye icraatları ile ilgili bilgilendirmesi sonraki haftalarda da sürdü.
8 Kasım’da ikincisinin, 15 Kasım’da üçüncüsünün, 26 Kasım’da dördüncüsünün, 3 Aralık’ta beşincisinin icra edildiği duyuruldu.
En son 24 Ocak’ta, “Münbiç’te Müşterek Birleşik Devriye faaliyetlerinin onuncusu icra edildi” açıklaması yapılırken, “Münbiç’teki tüm terör örgütü mensuplarının bölgeyi terk etmesine yönelik faaliyetlere devam edilecektir. Bölgedeki gelişmeler yakından takip edilmektedir” denildi.
Sonra? Bir daha Münbiç’teki ortak devriye faaliyetlerinden haber çıkmadı.
Ve her seferinde medyamızın “Flaş” haber diye verdiği devriye gezme işinin ne olduğunu, nihayet Müşterek Özel Görev Kuvvet Komutanı’yken, geçen ay kadrosuzluk gerekçesiyle emekli edilen Tuğgeneral Erdal Şener’den öğrendik. Bir sohbeti medyaya yansıyan Şener, şunları söylüyordu:
“Ben Fırat’ın batısında PKK/PYD’nin elinde olan Münbiç’te Amerikalılarla devriye yaptım. Bir gün Münbiç’e girmedik. Dostlar alışverişte görsün devriyesi oldu.”
-Ankara Amerikalıların Sözlerini Duymuyor mu?-
Malûm, benzer bir anlaşma 7 Ağustos’ta bu defa iki ülke askeri yetkilileri arasında Fırat’ın doğusunda “Güvenli bölge” oluşturulması için yapıldı.
Önce Şanlıurfa’da bizimkilerin ifadesine göre, “Müşterek Harekât Merkezi”, ABD’lilerin ifadesine göre, “Ortak Koordinasyon Merkezi” kurulması kararlaştırıldı.
MSB, merkezin oluşturulmasıyla ilgili gelişmeleri yine gün gün duyurdu. Nihayetinde, burasının bir Türk general ve bir ABD’li general komutasında çalışmaya başladığı açıklandı.
Ardından, İHA’larımızın sınırda uçtuğu bildirildi.
Bunu, Türk ve ABD’li subayların helikopterlerle yaptığı üç keşif ve gözetleme faaliyeti izledi.
Bize tüm bu hazırlık ve faaliyetlerin, PKK’nın uzantısı YPG’ye karşı yapıldığı anlatılırken, gerek ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı, gerekse de Savunma Bakanı Esper, neler söyledi?
Özetle, “Merkezin kuruluş amacının, IŞİD’le mücadeleye odaklanma ve ortak çıkarları baltalayacak Türkiye’nin koordineli olmayan olası askeri faaliyetlerini sınırlamak” olduğunu…
ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı’nın, 24 ve 30 Ağustos ile dün gerçekleştirilen “Ortak ABD ve Türkiye Keşif Uçuşları”na ilişkin açıklamalarını da aktaralım.
Her üçünde de bu uçuşların, “IŞİD’in yeniden ortaya çıkmaması için Suriye’nin kuzeydoğusunda güvenliği sağlayıp, koalisyon ve ortaklarının, IŞİD’in kalıcı yenilgisini sağlamaya odaklanmasına imkan verdiği” vurgulandı.
-Ortak Devriyeler Başlarken-
Ancak Ankara’da bunları duyan çıkmadı ve yetkililer, hem “Güvenli bölge” hem de YPG ile ilgili benzer açıklamalarını sürdürdü. Tabii ABD’liler de!..
Mesela ABD Savunma Bakanı Esper ile Genelkurmay Başkanı Dunford’un 28 Ağustos’ta düzenlediği basın toplantısında Dunford, şöyle konuştu:
“Biz bu konuda iki şeyi elde etmeye çalışıyoruz. Birincisi, IŞİD’e karşı Suriye’deki mücadelemizin sürekliliğini sağlamaya çalışıyoruz. İkincisi ise Türk hükümetinin Suriye-Türkiye sınırına dair haklı endişelerini ele almak istiyoruz. Bu iki hedefi dengelemeye çalışıyoruz. Ağır silahları çektik.”
Ortak devriye faaliyetlerine ilişkin bir soru üzerine ise bunun için henüz bir tarih belirlenmediğini bildiren Dunford, “Birleşik devriyeler ve o gibi şeyler, koordinasyon merkezinde bunların hepsinin üzerinde çalışılıyor. Yani üzerinde uzlaşma sağladığımız şey tehditler, biz genel bir yaklaşım konusunda anlaştık” dedi.
ABD’lilerin sözlerinin aksine ne ağır silahların çekildiğini, ne de YPG hendeklerinin kapatılmadığının ortaya çıktığını hatırlatıp, Ankara cephesine geçelim.
26 Ağustos’ta Erdoğan, “Kara birliklerimizin çok yakında bölgeye gireceğini” duyurdu.
30 Ağustos’ta Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, karadan ortak devriyelerin bir an önce başlaması için çalışmaların sürdüğünü belirtip, şunları söyledi:
“Görüşmelerimiz devam ediyor. Menbiç’te, Rakka’da verilen sözler tutulmadı, bunları unutmadık ve bütün faaliyetleri bu bilgi ve bilinçle takip ediyoruz. Asil milletimize yönelik tehdit ve tehlikenin ortadan kalkması için yapılması gereken ne ise bugüne kadar azim ve kararlılıkla yaptık, yapmaya devam edeceğiz.”
Akar dün de müşterek kara devriyesinin yarın başlamasının planlandığını duyururken, bir kez daha Münbiç’i, Rakka’yı, verilen sözlerin tutulmadığını unutmadıklarını vurguladı ve özetle şunları anlattı:
“Gecikmeye, oyalanmaya tahammülümüz yok. Niye? Çünkü geçmişteki olayları unutmadık. Dolayısıyla biz bir an önce üzerinde mutabık kaldığımız, teröristlerin geri çekilmesi, ağır silahların toplanması, tahkimatın tahrip edilmesi, orada müşterek devriyelerin başlaması, devriye üslerinin kurulması, uçak faaliyetlerinin bir an önce başlaması, helikopter ve İHA’ların sürdürülmesi… Bu konuda ısrarlıyız, kararlıyız. Biz bu şekilde bu olayın gitmesi ve ülkemizin güneyindeki bu terör koridorunun tahribinden yanayız. Sınırlarımızın güvenliği, 82 milyonun emniyeti için çalışıyoruz. Beraber çalışalım. Olmadı mı, olmuyor mu? O zaman da B planımız da C planımız da hazır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da tekrar tekrar söylediği gibi biz stratejik ortaklık, müttefiklik ruhuna uygun, birlikte terörle mücadeleyi yapmak istiyoruz. Biz sonuna kadar görüşmeler yoluyla, mutabakatla bu işi götürmeye çalışıyoruz, ama bu hep böyle olacak, hep bekleyecek değiliz. Böyle bir şey yok. ”
Akar bunları söylerken, aynı saatlerde “Yakın arkadaşı” olan ABD Genelkurmay Başkanı Dunford ne açıklamalar yaptı? Şunları:
– Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’nin bölgede kalan IŞİD’liler ile mücadele etmek için koalisyonun desteğine ihtiyacı olduğunu…
– Suriye’nin kuzeydoğusunu tutmak için 50 ila 60 bin yerel gücü eğitmeyi planladıklarını ve henüz bunun yüzde 50’sini gerçekleştirebildiklerini…
Ve dahi;
“Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’ye girmesinin siyasi retorik olduğunu”, böyle bir şeyin “Ortak menfaatler konusunda faydalı olacağına inanmadığını”…
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’le her gün iletişim halinde olduğunu belirten Dunford, “Türkiye’nin endişelerine hitap edecek ve Suriye’nin kuzeydoğusunda IŞİD ile mücadele kampanyasını devam ettirecek kabul edilebilir yollar aramaya odaklandıklarını” da ekledi.
Özetle, Suriye’de güvenli bölge işi, ayniyle vaki Münbiç yol haritası gibi başlayıp sürdüğüne göre, yolun sonu belli değil mi?
Bakalım, 17-25 Eylül’de New York’taki BM toplantısında Erdoğan-Trump arasında yapılması beklenen görüşmeden sonra “Türkiye’yi kandırma” şapkasından hangi yeni tavşanlar çıkacak?!.
Müyesser YILDIZ
7 Eylül 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/amerikalilarin-turkiyeyi-kandirma-isi-nasil-gidiyor-07091923.html