Cuma gecesi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 30 büyükşehir ve Zonguldak’ta hafta sonu sokağa çıkma yasağı ilân etmesi, resmen siyasi kriz çıkardı.
Bakan Soylu’nun istifası ve Erdoğan’ın bu istifayı kabul etmemesine, kararın zamanlamasına ilişkin tepkiler ve eleştirilerden ziyade parti içindeki grupların “egemenlik/güç mücadelesinin” yol açtığı bugün itibariyle anlaşıldı.
Sözkonusu kriz gündemi meşgûl ederken, sokağa çıkma kararını hangi merciin aldığı ortada kaldı; Erdoğan mı, İçişleri Bakanlığı mı, Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığı mı?
Sadece karar mercii değil, kararın hukuki dayanağı da hâlâ açıklığa kavuşmadı.
Tüm hukukçular, İl İdaresi Kanunu veya Hızfıssıhha Kanunu’nda “Sokağa çıkma yasağı koyma” yetkisi bulunmadığına dikkat çekti, çekiyor.
Koronavirüsle mücadelede başrolde İçişleri Bakanlığı var ya; Sağlık Bakanlığı’nca 1 yıl önce hazırlanan, Erdoğan’ın da 13 Nisan 2019’da yayınladığı genelge ile “Aynen uygulansın” dediği “Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı”nda, bu Bakanlığa hangi görevlerin verildiğini aktaralım önce. O görevler şunlar:
“Pandemi döneminde valilik ve yerel yönetimlerin görevlerinin koordine edilmesi… Toplu yaşanan yerlerde pandemi faaliyet planlarının hazırlanmasının sağlanması… Güvenlik ve trafik ile ilgili hizmetlerin pandemiye uygun devamlılığının sağlanması… İzolasyon gibi uygulamaların gerçekleştirilmesinde güvenlik desteği sağlanması… Kamu düzenini bozabilecek, hizmetin yapılışını ve sürdürülmesini engelleyebilecek faaliyetlere mani olunması… Pandemi dönemine özel kritik tesislerin, araç ve gereçlerin emniyetinin ve güvenliğinin sağlanması… Sorumluluk alanlarındaki sınır güvenliği, mülteci akınları, düzensiz göçmenler ve diğer nüfus hareketleri konusunda gerekli tedbirlerin alınması ve pandemi açısından değerlendirilmek amacı ile Sağlık Bakanlığı ile koordinasyonun sağlanması…”
Görüldüğü üzere, “Sokağa çıkma yasağı koyma” yetki ve görevi yok, sadece “uygulamalarda güvenlik desteği” vermekten sorumlu.
-Yasağa Devam Ama Dayanağı Ne?-
Neyse ki, dünkü Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısından sonra Erdoğan’ın açıklamaları ile sokağa çıkma yasağının karar mercii bir miktar açıklığa kavuştu.
Erdoğan, “Karşımızdaki tehlike dinamik bir süreç yönetmemizi gerektiriyor. Bunun için bilim insanlarımızın ve ilgili kurumlarımızın değerlendirmeleri ışığında aldığımız tedbirleri sürekli güncelliyor, geliştiriyoruz. Hafta sonu için alınan 30 büyük şehrimiz ile Zonguldak ilimizdeki sokağa çıkma yasağı da bu tedbirlerden biridir” dedikten sonra şunları söyledi:
“Kabine toplantımızda salgınla mücadele kapsamında hafta sonları sokağa çıkma yasağını önümüzdeki dönemde de ihtiyaç duyuldukça sürdürme kararı aldık. 17 Nisan Cuma gecesi Saat 24.00’den 19 Nisan Pazar gecesi saat 24.00’e kadar sokağa çıkma yasağı uygulanacağını şimdiden tüm vatandaşlarımıza duyurmak istiyorum.”
Geldik yine, işin hukuki dayanağına.
Erdoğan, “Kabine toplantımızda karar aldık” diyor da Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin böyle bir yetkisi var mı? Yok!..
Peki bizatihi Erdoğan’ın böyle bir yetkisi var mı? Daha önce belirttik; var, ama o da sadece OHAL ilân edildiği takdirde.
-Yasağa Hukuk Gerekmez Silivri’ye Gerekir-
“İnsanlarımızın sağlığı söz konusuyken, bunun ne önemi var?” denirse; Devletin ve hukukun korunması için önemli, gerekli ve vazgeçilmez bir husus da ondan!..
Hemen AKP Tüzüğü’ndeki şu vaadleri hatırlatalım:
“Partimiz hukukun üstünlüğüne dayalı yönetim anlayışının teminatı olacaktır… Ülkemiz bugün hukuk devletinden ziyade kanun devleti görüntüsü vermektedir… ‘Devletin hukuku’ yerine ‘hukuk devleti” anlayışının esas olması gerekir…. Bu ilkeler doğrultusunda, Anayasanın ve kanunların herkesi bağlayıcılığına dair ilke titizlikle uygulanacaktır. Kurallara uymama alışkanlığı ortadan kaldırılacak, kayıt dışılık her alanda önlenecek, kanunlar ve kurallar konuldukları amaç doğrultusunda uygulanacak ve bunların kalitesi evrensel standartlara kavuşturulacaktır…”
Evet, “Yaşam hakkı” en temel ve vazgeçilmez haktır. Bu uğurda, Anayasa ve yasaların gözardı edilmesi olağan sayılacaksa, ben de şunu sormak isterim:
Cinayetten, tecavüzden, tacizden hüküm giymişlerin tahliyesinin önü açılırken, hiçbir suç işlememiş olan Barış’lar, Hülya ve Murat şu hayati tehlike günlerinde nasıl cezaevinde tutulabiliyor? Bir de üstüne, içerde kalmaları için İnfaz Yasası’na “kişiye özel” madde nasıl konabiliyor?
Silivri’deki Barış’lar, Hülya Kılınç’a ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler.
Müyesser YILDIZ
14 Nisan 2020
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/yasam-haklarini-hice-saydilar-ohal-ilan-etmeden-yasak-yetkiniz-yok-14042034.html