Yargıda bu haftanın en dikkat çekici gelişmelerinden biri, Balyoz kumpasına maruz kalan 236 subayın yeniden yargılama sonucunda beraatlerine karar verilmişken, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 5 yıl sonra 7 isim hakkındaki beraat kararını bozması oldu.
Yargıtay sisteminde 15 gün öncesine kadar “inceleme” durumunda bile gözükmeyen dosyanın hızla sonuçlandırılması herkesi saşırttı. Şaşırtıcı olan diğer hususlar; daha sanıklara ya da avukatlarına ulaştırılmayan ve UYAP’a yüklenmeyen kararı iktidarın gazetesi Sabah’ın duyurması, duyururken de, “Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından verilen bu karar, 4 Nisan tarihinde 104 emekli amiral tarafından yayımlanan ‘Montrö Bildirisi’ ile ilgili başlatılan soruşturmada emsal olacak.” diye hüküm vermesiydi!..
Kapalı Kapılar Ardında Görüşüldü
İki gün önceki yazımızda bu garabetleri ve hakkındaki beraat kararı bozulan emekli Kurmay Albay Erdal Akyazan’ın konuyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusunu paylaştık. Yazımız üzerine arayan Yargıtay’ın önemli isimlerinden birisi, bu “sızmanın” mutlaka soruşturulması gereken bir durum olduğunu belirtip, “Geçmişte bir Yargıtay üyesi, henüz ilâma düşmeyen bir karar hakkında bir avukata bilgi verdiği için istifaya davet edildi. Emekli olmak zorunda kaldı.” dedi.
Aynı isim, 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararında Balyoz davasına konu olan seminerdeki ses kayıtlarının esas alınmasıyla ilgili olarak da şunları vurguladı:
“İşkence altında ifade almak suçtur. 12 Eylül davalarında ifadelerin işkence altında alındığı kabul edildi, ama o ifadeler geçerli sayıldı. Balyoz da da delillerle oynandığı kabul edildi, ama şimdi o deliller geçerli sayılıyor. Oysa ki, günümüz teknolojisinde her türlü ses taklidini ve konuşmayı yapmak mümkün.”
Sözkonusu ismin bu tespitleri, sadece 1.5 yıl önce yine Yargıtay’da görülen bir duruşmada, o zamanki Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanvekili Haydar Metiner’in tanık sıfatıyla anlattıklarını hatırlattı.
Dava, Kayseri’deki “FETÖ yapılanmasını” ortaya çıkarmak için yaptığı soruşturma sonucunda, şüphelileri “hipnoz ve işkenceyle” konuşturduğu iddiasıyla Askeri Hakim Albay Zeki Üçok’a verilen 7.5 yıl hapis cezasını onayan Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin eski başkanı Sedat Bakıcı’nın, “FETÖ hiyerarşisine dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan yargılandığı davaydı. O dönem, Daire’de üye olan Metiner şöyle konuştu:
“Zeki Üçok’la ilgili yerel mahkeme kararını onayan heyete sanık Sedat Bakıcı başkanlık yaptı. Ahmet Zeki Üçok’un cezasının onandığını evime gittiğim sırada arabada, radyodan öğrendim. Ertesi gün dairedeki görevlilere sorduğumda kararın yazılmadığı söylendi. Karar yaklaşık 2 ay sonra yazıldı ve gerekçe 4 sayfaydı. Hipnoz davası müzakere salonunda görüşülmedi, kapalı kapılar ardında görüşüldü.”
AKP’li İsim De Oradaymış
Balyoz kumpası davasından bir başka kare:
Bilindiği gibi, sadece davanın soruşturma/kovuşturma aşamasında görev alan değil, kararı onayan dönemin Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkan ve üyeleri de “FETÖ üyeliği ya da yardımdan” yargılanıp, çeşitli cezalara çarptırıldı. Keza bu isimlerden 50’si, “Devletin güvenliği ile siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama, görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde yargılanıyor.
İşte bu davanın 24 Mayıs’taki ikinci celsesinde, sanıklardan Balyoz’un eski savcısı ve eski Yargıtay üyesi Mehmet Murat Yönder, soruşturma sürecinde dönemin başsavcısının odasında bir toplantı yaptıklarını öne sürüp bazı isimler saydı. Duruşma sırasında bunlardan sadece Adem Sözüer ve İzzet Özgenç’i duyabildiğim için o günkü haberimde sadece bu isimleri zikrettim.
İddia önemli ve ilginçti. Duruşma bitiminde Prof. İzzet Özgenç’i aradım, iddianın doğru olup olmadığını sordum; SEGBİS kayıtları çıktıktan sonra bir değerlendirme yapabileceğini söyledi.
Konuşmamızdan kısa bir süre sonra ise Twitter hesabından şunları paylaştı:
“İlk derece mahkemesi olarak Yargıtay 9. Ceza Dairesinde görülmekte olan bir davanın duruşmasının bugünkü oturumunda, sanıklardan birinin benim adımın da geçtiği bazı açıklamaları medyaya yansımış bulunmaktadır. Bu açıklamaların malum ‘Balyoz davası’nın soruşturma süreciyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Bu açıklamaların içeriğiyle ilgili olarak tam bir bilgi sahibi değilim. Hangi içerikte olursa olsun, yapılan açıklamalara cevap verme ihtiyacı hissetmedim ve de etmeyeceğim. Şayet bu açıklamaların söz konusu davaya ilişkin soruşturma süreciyle bir ilgisi mevcut ise, bu konuda bilgisine başvurulması gerekenlerin başında, aynı açıklamada ismi zikredildiği için, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili gelmektedir.”
Yönder’in sözkonusu iddiayı dillendirdiği duruşmanın SEGBİS çözümü 5 gün önce çıktı. Kayıtlara göre, anlattıkları ve verdiği isimler tam olarak şöyle:
“Bu sorusturmada Sayın Mehmet Ergül kıdemli savcı olarak UYAP’a asıl koordinatör savcı olarak görevlendirildi. Diger savcılar Süleyman Pehlivan, Ali Haydar ve benim kendisine yardım etmek üzere görevlendirilmemize karar verilmiştir… Gerek Başsavcımız Aykut Cengiz Engin, gerekse Başsavcı vekilimiz Turan Çolakkadı her zaman sorusturma aşamasında bize yardımcı olmuşlar, yön vermişlerdir. Bu kapsamda soruşturma işlemlerinin devam ettiği aşamada gününü tam hatırlamadığım 2010 yılının Haziran ayında Başsavcı vekilimiz Turan Çolakkadı, Aykut Beyin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıgı makamına bizleri davet ettiğini ifade etti. Sayın Başsavcı vekili Turan Çolakkadı, Mehmet Ergül ve ben üçümüz birlikte sabah hazır bulunduk. Bizden biraz sonra hukuki bir toplantı için İstanbul’da bulunan Sayın Hukukçu Milletvekili Hakkı Köylü, Akademisyen Hukukçular Profesör Doktor İzzet Özgenç, Profesör Doktor Cumhur Şahin, Profesör Doktor Ahmet Gökçen ve Profesör Doktor Adem Sözüer Istanbul Cumhuriyet Bassavcılıgı makamına geldiler. Tanışmadan sonra Başsavcı Aykut Bey bu kadar hukukçu bilim adamını bir arada bulmuşken hukuki değerlendirmelerimiz konusunda kendilerine danışmamızı tavsiye etti. Hukukçu bilim adamları ve Hakkı Köylü sorularla sorusturma hakkında genel mahiyette bilgiler istediler. Mehmet Ergül ve ben de olabildigi kadarıyla dağarcıgımızdaki bilgileri degerlendirerek, kendilerini aydınlatmaya, soruşturma dosyası hakkında olabildiği kadarıyla bilgi vermeye çalıştık. Kendileri daha sonra özellikle ismini hatırladığım İzzet Özgenç ve Hakkı Köylü Başsavcı Aykut Beye delillerin ve hukuki nitelendir, delil değerlendirmesinin hukuki nitelenmenin, nitelemede bir problem olmadığını, savcıların elinin güçlü olduğunu ifade ettiler. Aykut Bey hukuki olarak bizim sorusturmamızı da hocalarla birlikte denetlenmeyi düşündüğünü değerlendirdi. Daha sonra bu görüşme sonrasında Turan Bey, Mehmet Ergül ve ben Sayın Başsavcının makamından ayrıldık.”
Sözkonusu iddiaların anlamı; bir AKP milletvekili başta olmak üzere 4 hukukçu profesörün, Balyoz’un soruşturma sürecine dahil olduklarıydı.
AKP’li Köylü: Evet Gittik
SEGBİS çözümünü okuduktan sonra öncelikle tam 5 dönemdir AKP Kastamonu Milletvekili olan, Balyoz soruşturması dönemi de dahil, uzun yıllar TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekilliği görevinde bulunan Hakkı Köylü’yü arayıp iddiayı sordum. Şu karşılığı verdi:
“İstanbul’da bir uluslararası konferans vardı. Başsavcıyı ziyaret ettik, çay içtik. ‘Doğrudur, eğridir’ diye tartışmadık. Hukukçuyum, niye söyleyeyim? Yargıdan gelen adamım. Dosya önüme gelmeden görüş bildirmem; son ana kadar da söylenmez zaten. Ziyaret etiğim doğru. FETÖ’cüler her zaman yalan söyler. Her türlü sahtekârlık beklenir.”
Evet, Köylü’nün söz ettiği gibi o tarihlerde bir uluslararası konferans yapılmıştı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin koordinatörlüğünde 26 Mayıs-4 Haziran 2010 tarihleri arasında düzenlenen, “Dünyada ve Türkiye’de Ceza Hukuku Reformları Kongresi”ne, AKP’li Köylü’nün yanısıra eski savcı Mehmet Murat Yönder’in saydığı diğer hukukçular da katılmıştı. Yani belli ki, sadece “çay içilmiş” bile olsa, bir araya gelinmişti!..
Tabii, SEGBİS çözümünü Prof. Dr. İzzet Özgenç’e de sordum. Özgenç bu defa, “Aykut Cengiz Engin ve Turan Çolakkadı hayatta. Onlarla temas kurun, bu bilgileri onlarla paylaşın. Ondan sonra ben açıklama yaparım. İşin sahibi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığıdır.” dedi.
Eski savcı Yönder’in verdiği isimlerden Prof. Ahmet Gökçen’in, 2005’te çıkarılan yeni ceza mevzuatının hazırlanmasına fiilen katılıp, TBMM Adalet Komisyonu’nda danışman olarak görev yaptığını, Ekim 2010’da da Cumhurbaşkanı tarafından HSYK üyeliğine seçildiğini kaydedelim.
Adem Sözüer’i tanıyorsunuz. Diğer isim Cumhur Şahin ise geçtiğimiz günlerde HSK üyesi oldu.
Balyoz Kumpas Mı Değil Mi Bir Karar Verin
Tüm bunlardan sonra Erdoğan’ın dün partisinin Antalya İl Teşkilâtı’nda yaptığı konuşmadan bazı bölümlerle konuyu bağlayalım.
Türkiye’ye ve AKP’ye yapılan saldırıları şöyle sıraladı: Gezi, 17-25 Aralık, Hendek olayları, 15 Temmuz, ekonomi, gizli-açık ambargolar…
Ve ekledi:
“Evet, son 8 yıldır kesintisiz şekilde yaşadığımız tüm bu saldırılarda hedef doğrudan Türkiye’ydi, hedef Türk milletinin istiklali, istikbali, kazanımları ve kazanacaklarıydı. Hedef, 2023 vizyonumuzdu; yeni nesillere emanet ettiğimiz 2053 ve 2071 vizyonlarının işaret ettiği medeniyet uyanışıydı.”
Soru: Velev ki, Erdoğan’ın söyledikleri doğru. Peki bunlardan önceki -Ergenekon ve Balyoz başta olmak üzere- envai çeşit kumpası kimler, neden düzenledi? TSK’ya yapılan bu saldırılar az buz şeyler miydi? Burada da hedef yine Türkiye ve Türk Milleti değil miydi?
Erdoğan’ın konuşmasından bir başka bölüm: “Gece yarısı bildirilerinden terör saldırılarına, suç örgütleri mensuplarından provokatif eylemlere kadar bulabildikleri her aracı kullandılar. İşte 100’e yakın emekli amiralin şu anda hesapları soruluyor; devam ediyoruz, sorulacak. Sen emekli olmuşsun; senin bu milletle, bu devletle ne işin var? İşine bak. Siz bu tür yanlış yollara saptıkça, bunların hesabını bu ülkenin yargısı size soracaktır.” dedi.
Sorular:
- Erdoğan emekli amirallerin bildirisinden sonra, “hiçbir emekli kamu görevlisinin topluca böyle bir yola tevessül etmeye hakkı bulunmadığını” söylemişken, şimdi emeklinin milletle, devletle işinin olamayacağının savunulması nasıl bir anlayıştır?
- Bu ifadelerle, aynen Sabah Gazetesi gibi, soruşturması devam eden bildiri konusunda nihai “hüküm” verilmiş olmuyor mu?
- Emekli amiraller hakkında hüküm verilirken, geçtik Sedat Peker ve Sezgin Baran Korkmaz’ın iddialarını, bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun gündeme getirdiği, “10 bin dolar alan siyasetçi var” ifşaatı karşısındaki sessizliği ve ülkenin yargısının hesap sormamasını neye yoralım?
Erdoğan dünkü konuşmasında, 19 yılda yaptıkları yatırımları anlatırken de, “En büyük sıkıntımız, yeni nesillerin bu mukayeseyi yapacak tecrübeden mahrum olmasıdır. Z kuşağı 20 yıl önce ülkede neyin olduğunu biliyor mu?” ifadesini kullandı.
Son söz: evet, Z kuşağına keşke kumpaslarda, açılım-saçılım süreçlerinde neyin ne olduğu da tam olarak anlatılsa!..
Müyesser YILDIZ
20 Haziran 2021
Odatv link: https://odatv4.com/bassavcinin-odasindaki-sekiz-kisi-ne-konustu-21062138.html