Erdoğan üç gün önce TRT Yönetim Kurulu’na yeni üyeler atadı. Bunlar arasında bir bakanın oğlu ile iktidarın gazetesinden bir ismin olması, AKP’lilerin bile tepkisine yol açtı.
Ülkemizde epeydir böyle bir müessese kalmadığı için tepki çeken isimler acaba istifa eder mi diye bir beklentimiz yok; ama bu vesileyle 10 yılda nereden nereye geldiğimizi gösteren bir örneği hatırlatalım istedik.
Prof. Dr. Mümtazer Türköne’yi bilirsiniz. Yıllarca Zaman Gazetesi’nde yazdı. Tabir-i caizse TSK’ya savaş açtı… Teröristbaşı Öcalan’a “Paşa”lık verilmesini teklif etti… Andımız ve 19 Mayıs törenlerine karşı çıktı… Kendisi değil, ama eşi AKP’den milletvekili oldu…
AKP ile FETÖ’nün arası bozulunca da tutuklandı, hapis cezasına çarptırıldı, hükmü kesinleşti. Geçen Haziran’dı; MHP Lideri Devlet Bahçeli, şöyle konuştu:
“Bugün Ülkücü şehidimiz Mustafa Türköne’nin şehadetinin 41.yıldönümüdür. 23 Haziran 1979’da 21 yaşındayken şehit düşmüştü. Ağabeyi Mümtazer Türköne ise cezaevindedir. Mümtazer Türköne’yi öğrencilik yıllarından itibaren tanırım. Aleyhe de pek çok yazısı ve beyanatı olmuştur. Ülkücü şehidimizin ağabeyi olan ve geçmişte davamıza emek vermiş Mümtazer Türköne’nin gerçekten suçlu olup olmadığına karar verecek yegâne merci Türk adaletidir. Adil ve hakkaniyetli yargılamayla Mümtazer Türköne’nin üzerine atılı isnatların netleşmesi de mümkün olacaktır. Dileğim, bir haksızlık varsa, bunun acilen düzeltilmesidir. Osman Kavala’nın, Altan kardeşlerin, Nazlı Ilıcak’ın ve daha pek çok sorunlu kişinin masum gösterilmeye çalışıldığı bir yerde şehit ağabeyi Mümtazer Türköne’nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir.”
Bahçeli’nin bu çağrısının ardından Türköne’nin davası tekrar değerlendirildi ve kendisi tahliye edildi.
Niye Kimsenin Kılı Kıpırdamıyor?
Türköne’yi kısaca tanıttıktan sonra konumuza gelelim.
21 Aralık 2011’de dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine atandığında, tabir-i caizse kıyamet koptu. Her kesimden tepki geldi, yollarda protesto edildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Onuru varsa, istifa eder.” dedi.
Türköne’ye gösterilen tepkinin en büyük sebebi, “kendisine Atatürkçü tanımlamasının yapılmasını hakaret olarak algılayacağın” söylemesiydi. Bu sözlerinin arkasında durup, “Elbette Atatürkçü değilim, çünkü benim aklım fikrim var. 1938, aradan geçen süre, bilim, medeni dünya, modern dünya bütün bunlara sırtımız dönemeyiz. Atatürk bizim için çok büyük bir değer vatan gibi, bayrak gibi. Ama Atatürkçülük, 27 Mayıs 1960’tan sonra icat edilmiş bir darbe ideolojisidir.” iddiasında bulundu.
Yine o günlerde verdiği bir röportajda Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu’nun ne iş yaptığını bilmediğini, kendisinin bu göreve talip olmadığını, önerildiğini ve kabul ettiğini anlatıp, Kemalizm ve Atatürkçülüğe yönelik eleştirilerini sürdürdü.
“Mümtaz’er Bey, Başbakan tarafından milletvekili yapılmadı, ama Cumhurbaşkanı Gül tarafından korunup, kuruma atandı.” şeklindeki değerlendirmeler sorulduğunda da şöyle konuştu:
“Tabirimi mazur görün: ‘İt ürür, kervan yürür.’ Bu görev bir arpalık değil ki. Gerçi milletvekilliği de öyle. Bu kurula yönetim kurulu üyesi olmanın, sorumluluk üstlenmek dışında hiçbir avantajı yok. Merak edenler yönetim kurulu üyelerinin bu işten ne kadar gelir elde ettiklerini araştırsınlar. Sekreter yok. Araba yok. Şoför yok. Hatta oda bile yok.”
Türköne tartışmaları 15 gün sürdü. Nihayetinde 5 Ocak 2012’de, “’Bu süreçte özellikle eleştirel aklın, eleştirilerimin, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna da Türkiye’deki tartışmalara da katkı sağlayacağını düşünmüştüm. Kurumun ve Cumhurbaşkanlığı makamının haksız yere yıpranmasına sebep olmamak için” diyerek istifa ettiğini açıkladı.
Nereden nereye, değil mi?
Acaba bu 10 yılda hangi değerlerimizi kaybettik de “ehil olmadığı” halde bir takım görevlere getirilenlerin eleştiriler ve tepkiler karşısında kılı bile kıpırdamıyor?!
TRT’ye yapılan atamalara gösterilen tepkilere dönelim.
Burası bir kamu kurumu. Hepimizin vergilerinden alınan paylarla çalışıyor. Haliyle de insanlar, artık fiilen kamu kurumu niteliğini kaybetmiş olan TRT için ödeme yapmak istemiyor.
Peki bu nasıl sağlanabilir?
Ülkenin varı yoğu satıldı… Öyle ki sıra sahillere, Makine ve Kimya Endüstrisi gibi stratejik kurumlara geldi… Ya satılıyor ya da A.Ş. yapılıyor…
Buyursunlar, TRT’yi de A.Ş. yapsınlar veya özelleştirsinler; sonra da Yönetim Kurulu’na kimleri atamak istiyorlarsa atasınlar…
Müyesser YILDIZ
17 Temmuz 2021