İçeriğe geç

“Çok Gizli” Denilerek Mahkemeden Bilgi-Belge Gizlenebilir Mi?

Eski MİT’çi Enver Altaylı, “FETÖ yöneticiliği ve casusluk” suçlamasıyla 4 yıldır tutuklu.

Altaylı, yine eski bir istihbaratçı olan damadı Metin Can Yılmaz’la birlikte ABD’deki Halkbank davasını manipüle etmesi için bir dönem MİT İran masasında görev yapan Mehmet Barıner’i yurt dışına çıkarmaya çalışma iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklandı. 29 ay aradan sonra hazırlanan iddianamede Altaylı’nın 42 yıl 6 ay, Yılmaz ve Barıner’in de 35 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.

Yargılama sürecinde dosyası ayrılan Metin Can Yılmaz’la ilgili karar dün verildi. “Siyasi ve askeri casusluk için devletin gizli kalması gereken bilgileri temin etme” suçlamasından beraat eden Yılmaz, “Silahlı terör örgütüne üye olmaktan” 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Pazartesi günü de Enver Altaylı ve Mehmet Barıner hakkındaki hüküm açıklanacak.

Erdoğan Bu Dosyayla İlgili de Konuştu

Altaylı dosyası ilginç bir dosya. Eylül’de, “Erdoğan Rusya’nın Bu Planlarından Haberdar Mı?” başlıklı yazımızda, Rusya’nın Türkiye hakkındaki planlarını ortaya koyan çok gizli bir belgenin nasıl ifşa edildiğini anlatmıştık.

Şimdi de Mahkemenin istediği “çok gizli” bir belgeyle ilgili gelişmeleri paylaşmak istiyoruz. Ancak öncesinde Enver Altaylı’nın ne zaman ve neden gözaltına alındığını hatırlatalım.

Altaylı’nın gözaltına alındığı 21 Ağustos 2017’de duyuruldu. Oysa bundan üç gün önce, 18 Ağustos’ta gözaltına alınmıştı. Arama kararında herhangi bir gerekçe belirtilmezken, kamuoyuna yansıyan/yansıtılan gerekçe; Mehmet Barıner’in, “Enver Altaylı’ya telefon ettim yurtdışına gitmek istiyordum yardımını istedim. O da bana; ‘müsterih ol her şey iyi olacak’ dedi.” şeklindeki ifadesiydi.

Ancak yargılama sürecinde, Barıner’in ifadesinin Altaylı’nın gözaltı işleminden 10 saat sonra alındığı ortaya çıktı. Ayrıca Barıner de bu ifadesini reddedip, “işkence gördüğünü” öne sürdü.

Şunu da kaydedelim; Altaylı aynı zamanda Alman vatandaşı. O yüzden 2018’de Erdoğan-Merkel arasındaki görüşmeden sonra bir Alman gazeteci, Altaylı’nın durumunu sorunca Erdoğan, şu karşılığı verdi:

Enver Altaylı. Acaba ben sorsam Enver Altaylı’yı tanır mısınız diye. Geçmişinde bu kişinin neler olduğunu bilir misiniz diye. Türkiye’nin istihbarat sistemi içinde de dolaylı olarak yer aldığını bilir misiniz diye sorsam acaba siz bilir misiniz? Bu istihbarat sisteminde ne gibi işlevler görmüş? Türk yargısı bu kişiyi acaba niçin tutuklamış? Onun için biz yargıya saygı duymak zorundayız.”

Savunmalar Bittikten Sonra İstenen Belge

Davanın son aşamalarına gelelim.

20-24 Eylül arasında sanıkların esas hakkında mütalaaya karşı savunmaları alındı. Altaylı ve avukatları, soruşturmanın genişletilmesi için çok sayıda talepte bulundu. Mahkeme de bu taleplerle ilgili kararın 7 Ekim’deki son duruşmadan önce, ara celsede verilmesini kararlaştırdı.

Öyle de oldu ve Mahkeme biri hariç taleplerin tümünü reddetti. 7 Ekim’deki duruşmada da sanıkların son sözleri alındı ve hüküm için 8 Kasım’a gün verildi.

Peki Mahkemenin kabul ettiği o talep neydi?

Altaylı ve avukatları, gözaltı ve tutuklamanın tümüyle MİT’in bir bilgi notu ve polisin de buna istinaden hazırladığı araştırma tutanağı sonucu yapıldığını iddia edip sözkonusu bilgi notunun dava dosyasına getirtilmesini isteyerek şunları söylemişti:

Aksi durumda ülkemiz bir hukuk devleti değil, bir istihbarat devletine dönüşmüş olacaktır. Yani herhangi bir kişi hakkında rapor hazırlanarak, herhangi bir vatandaşın evininin aranmasını temin etmek, soruşturma başlatmak, gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını temin etmek mümkün olabilecektir.”

İşte Mahkeme’nin kabul ettiği talep buydu.

Sonrasında şunlar oldu:

Mahkeme, 30 Eylül’de Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazarak, “İltisaklı (IV) kurumu tarafından 16 Ağustos 2017’de Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na gönderilen, Başkanlığın da 17 Ağustos’ta Ankara Emniyet Müdürlüğü ile paylaştığı ‘Bilgi notu’nun gönderilmesini” istedi.

Ankara Emniyet de bunu Emniyet Genel Müdürlüğü’ne göndermiş olmalı ki, 4 Ekim’de Terörle Mücadele Daire Başkan Vekili imzasıyla şu cevap verildi:

Talebe ilişkin olarak Enver Altaylı isimli şahsın faaliyetlerine ilişkin iltisaklı (IV) kurumunun 16.08.2017 tarih ve ……… sayılı yazısı ile Daire Başkanlığımıza aktarılan bilgi notunun üretici kurum tarafından ‘ÇOK GİZLİ/KİŞİYE ÖZEL’ gizlilik dereceli olarak üretildiği anlaşılmıştır. Bu kapsamda, sözkonusu bilgi notunun 2020 yılında ‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞI’ tarafından yayımlanan ‘Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usül ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Kılavuzunun’ 22.4. Çok gizli (Kontrollü Evrak) Gizlilik Dereceli Belgeler başlığının alt paragrafında, ‘Çok gizli belgeler hiçbir şekilde muhafaza edildiği idare dışına çıkarılmamalıdır.’ kapsamında gönderilememiş olup, bilmesi gerekenler prensibine uygun olarak talebe konu bilgi notunun içeriği İl Emniyet Müdürlüğünüze gönderilen ilgi (d)’de kayıtlı yazımız ile aktarılmıştır.”

Özetle, Mahkemenin talebi geri çevrildi.

MİT Ne Yazmış?

Sözkonusu cevapta işaret edilen ilgi (d) yazısı ne ola ki? Hemen bakalım.

16 Ağustos 2017’de “İltisaklı (IV) kurumu” yani MİT’ten, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne şöyle bir “Bilgi notu” gönderilmiş:

“Yazar/Eski İstihbaratçı Enver Altaylı’nın FETÖ/PDY’nin kullandığı argümanlara paralel şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız aleyhinde yürüttüğü faaliyetlerini sürdürdüğünün tespit edildiği… Yazar/Eski İstihbaratçı Enver Altaylı’nın; Temmuz ve Ağustos 2017 aylarında ABD’de çeşitli temaslarda bulunduğu, ABD’de F. Gülen ile doğrudan irtibatı bulunan FETÖ/PDY mensubu Bilal Ekşili ile buluşarak; Türkiye’de muhalif güçlerin tamamının birlikte hareket ederek halkın sokaklara indirilmesinin önemli olduğu ancak gelişmelerin halkın cebine dokunması gerektiği, sokak hareketinin başarılı olabilmesi için ekonomik krizin şart olduğu, Almanların bu yönde çalışmaya başladıkları ve her türlü tedbiri almaya devam edecekleri, bu bilgiyi Almanlardan aldığı, Suudi Arabistan ve Katar’dan para akışının durması gerektiği, 2017 yılı Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı sonrasında Sn. Cumhurbaşkanı’na yakın şahıslarla, bazı ülkücü ve ulusalcıların terfi ettikleri, Sn. Cumhurbaşkanı’nın bir iki yıla kadar kendi ordusunu kurmuş olacağı şeklinde beyanlarda bulunduğu, ayrıca Bilal Ekşili’nin ABD yönetimine yakın etkin şahıslarla temas kurma girişimlerinde aracı dol oynadığı, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında TSK’dan ihraç edilen ve halen yurtdışında bulunan eski subaylardan Serdar Gülsoy ve Ali Çakan ile irtibatlı olduğu, konumu itibarıyla önemli görülen bazı FETÖ/PDY mensuplarının illegal yollardan yurtdışına çıkarılması için damadı Metin Can Yılmaz ve Türkiye-Almanya çifte vatandaşı işadamı Ali Serhat Ilıcak ile birlikte hareket ettiği, faaliyetlerini gizlilik içinde yürüttüğü, kendisiyle beraber hareket eden ekibinin olduğunu ifade ederek, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’de temas arayışlarının olduğu şeklinde istihbari bilgilerin intikal ettiği…”

EGM de bu istihbari nitelikteki bilgi notunu hemen bir gün sonra “gizli/kişiye özel” damgalı bir yazıyla Ankara TEM’e gönderip, “Söz konusu bilgilerin çalışmalarda değerlendirilmesini, bilmesi gerekenler prensibine riayet edilerek ilgisiz ve yetkisiz şahıslarla/kurumlarla paylaşılmamasını ve gelişmelerden Başkanlığımıza bilgi verilmesini rica ederim.” demiş.

Peki Ankara TEM ne yapmış? Aynı gün bu yazıyı ilgi tutup, “Tarafımıza bildirilen Enver Altaylı isimli şahıs hakkında ilgili birimlerle ortak yapılan çalışmalar neticesinde tarafımızdan tanzim edilen araştırma tutanağı yazımız ekinde sunulmuştur. Yasal tetkik ve gereğini arz ederim.” şeklinde bir üst yazıyla 18 Ağustos’ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermiş. Yazının ekine de “araştırma tutanağı” başlığı altında MİT’ten, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na gelen not aynen konulup, “Şeklinde bilgiler elde edilmiştir” denildikten sonra Enver Altaylı’nın kimlik bilgileri ve adresi bildirilmiş.

Başlı başına bu yazışmalardan; MİT’ten gönderilen istihbari nottan sonra ilave hiçbir araştırma, soruşturma yapılmadan Altaylı’nın üç gün içinde gözaltına alınıp tutuklandığı sonucu çıkmıyor mu?

Cumhurbaşkanlığı Kılavuzu

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Mahkemenin talebini reddederken dayanak gösterdiği “Cumhurbaşkanlğı Kılavuzu” hakkında da kısaca bilgi verelim.

9 Haziran 2020’de Cumhurbaşkanlığı kararı ile “Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esaslar” hakkında bir Yönetmelik çıkarıldı. Yönetmelikte, “uygulama birliğinin sağlanması” amacıyla da Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı’nca bir Kılavuz hazırlanması öngörüldü.

Sözkonusu Kılavuzda, “Çok Gizli (Kontrollü Evrak) Gizlilik Dereceli Belgeler” başlığı altında, bu nitelikte belgelerin hazırlanması, takibi, muhatabına iletilmesi, saklanması, gizlilik derecesinin düşürülmesi ve imha edilmesine ilişkin kurallar belirlendi.

Evet, EGM’nin belirttiği gibi, bu Kılavuzda, “Çok gizli belgeler hiçbir şekilde muhafaza edildiği idare dışına çıkarılmamalıdır.” şeklinde bir madde var, ama burada kastedilen belgenin aslı olmalı ki, önceki maddelerde şöyle ibareler de yer alıyor:

Belge, büro personeli kurye aracılığıyla muhataba iletilmelidir… Muhatap idarenin Kontrollü Evrak Bürosu’nun veya idarece yetkilendirilen kontrollü belgeyi teslim alma görevlisi kendisine çift zarf içerisinde gelen ‘çok gizli’ belgenin senetlerini imzalamalı; bir nüshasını kendisinde tutmalı ve diğer nüshaları yazıyı üreten idarenin görevlisine teslim etmelidir…”

Adalet Nasıl Tecelli Edecek?

İşin bu teknik boyutu bir yana; önemli bir dava… Öyle olduğu için de Mahkeme bile karar vermesine ramak kala MİT’in o bilgi notunu görmek istiyor… Ancak “Çok gizli… bilmesi gerekenler prensibine aykırı…” gibi gerekçelerle, Türk Milleti adına karar verecek olan Mahkemenin bu talebi karşılanmıyor!..

Öyleyse adalet nasıl tecelli edecek?!

Müyesser YILDIZ
6 Kasım 2021

Kategori:Uncategorized