Ülkenin dış politikası ne halde, yetkililer Türkiye karşıtı gelişmeleri nereden öğreniyor ve öğrendikten sonra ne yapıyor; buna ilişkin çarpıcı bir örnekle karşı karşıyayız.
Üç gün önceydi; bir gazeteci, Suriye’deki terör örgütü PYD’nin, Kıbrıs Rum kesiminde temsilcilik açmaya hazırlandığını, temsilcilik görevine 2009’dan bu yana Rum kesiminde yaşayan ve örgütün illegal ilişkilerini yöneten Çerkez Korkmaz’ın getirileceğini, bu amaçla da ilk toplantının geçen hafta yapıldığını duyurdu. Yazısının sonunda ise, “Ankara diplomatik yollarla bu süreci yakından takip etmeli ve PKK’nın bu girişimi engellenmelidir.” tavsiyesinde bulundu.
Önemli bir iddiaydı. Haliyle başka medya kuruluşlarında da haber oldu.
Ve tabii Ankara’dan peş peşe tepkiler yükseldi.
Böylesi hazırlıklardan gazetecilerden önce haberdar olması gereken Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şöyle konuştu:
“Bu terör örgütlerine ofis açtırmak, onlara ev sahipliği yapmak ateşle oynamaktır. Rum kesiminin de terör örgütlerine, PKK’ya bugüne kadar desteğini zaten biz biliyoruz. Bu, gizli bir şey değil. Ama şunu söylemek isterim; burada ofis açmalarına izin veriyorlar, yarın buradan herhangi bir tehdit olursa, Türkiye’ye ya da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, Kıbrıs Türkleri kardeşlerimize yönelik bir saldırı olursa bunun bedelini ödetiriz. Bu bedel de ağır bir bedel olur. O nedenle ateşle oynamasınlar. Terör örgütleriyle iş birliği yapmasınlar.”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “Güney Kıbrıs’ta dün bebek katleden zihniyet bugün de bebek katili teröristlere ofis açıyor. Teröre kucak açan GKRY’nin adada barıştan söz etmesi, samimiyetsizliğinin göstergesidir. Ateşle oynayanın er geç eli yanar.” dedi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC’nin her türlü terör faaliyetine gereken dersi verecek kararlılıkta olduğunu vurgulayıp şunları vurguladı:
“Kıbrıs Türkü cinayet şebekeleriyle mücadele konusunda tarihe geçmiş deneyime sahiptir. Cinayet şebekesine ofis açtırmak ve faaliyet serbestisi vermek, Rum yönetiminin hanesine yazılmıştır. Rum yönetimi adını, cinayet şebekesi bir terör örgütüyle yan yana yazdırmıştır.”
Son olarak Savunma Bakanı Hulusi Akar da şu uyarılarda bulundu:
“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarihten gelen, elindeki kana uygun bir davranış sergiliyor… Bunları kullanarak Kıbrıs’taki barış ortamına, istikrara, Kıbrıslı kardeşlerimize karşı birtakım eylemler yapabileceklerini düşünüyorlarsa bunlar boş hayallerdir. Garantör olan Türkiye Cumhuriyeti, garantörlük çerçevesinde orada bulunan TSK unsurlarının ve KKTC’nin Güvenlik Kuvvetlerinin buna asla müsaade etmeyeceğini, herhangi bir eyleme karşı da misliyle mukabele etmeye hazır olduğunu tüm dünya bilsin. Böyle bir maceraya girmesinler, sonuçlarının ağır olacağını şimdiden görsünler.”
O Sözde Temsilcilik 2016’da Açıldı
Şimdi işin aslına gelelim.
Rum kesimindeki PYD temsilcisi Yasin Derguş, temsilciliğin 2016’da açıldığını, o zamandan beri “özgür bir şekilde” çalıştıklarını, şimdi gündeme gelen konunun, 12 Ocak’ta “Kürtleri Destekleme Girişimi”nin kurulması toplantısı olduğunu ve bunun kendileriyle bir ilgisi bulunmadığını öne sürdü.
Doğru söylemediğini varsayalım; ancak 12 Ocak’taki o toplantıyı iki gün sonra iktidar medyasının, “Güney Kıbrıs’ta terör toplantısı” başlığıyla şöyle haberleştirdiğini görüyoruz:
“Terör örgütü PKK’nın Güney Lefkoşa’da gerçekleştirdiği ve KKTC’de yürütecekleri faaliyetlere ilişkin yeni sözde sivil toplum örgütleri kurmaya başladığı toplantıda bir araya gelen PKK’nın sivil yapılanması ile Avrupa Parlamentosu’nun terör sevici milletvekilleri, Türkiye karşıtı açıklamalar yaptılar… Terör toplantısında alınan kararlar açıklanırken, ‘İnisiyatifimiz, Kıbrıs ve Kürdistan’ın kurtuluşuna katkı amacıyla oluşturulmuştur. Kıbrıs toplumu ve hükümeti ile Kıbrıs ve Kürdistan halklarının ortak çıkarlarını desteklemek için çalışacağız. Kıbrıs’ta yaşayan Kürt halkının karşılaştığı bürokratik sorunları çözme ve savaş mağduru Kürtlere sosyal ve mali destek sağlamak görevlerimiz arasındadır.’ denildi.”
Nitekim “PYD Rum kesiminde temsilcilik açıyor” iddiasını gündeme getiren gazeteci de hemen ertesi günü, PYD’nin 1 Haziran 2016’dan bu yana resmi temsilciliğinin açık olduğunu bildirdi.
PYD’yi Kim Kurdu? Başka Nerelerde Temsilcilik Açtı?
Bu vesileyle PYD’nin ne zaman, kimler tarafından kurulduğunu ve şimdiye kadar nerelerde temsilcilik açtığını hatırlatalım.
İktidarın sık sık HDP’ye yönelik uyarılarından yararlandığı İmralı’daki teröristbaşının talimatıyla 2003’te kuruldu. Sözde tüzüğüne de, “Abdullah Öcalan’ın felsefesinden gurur duymak ve bu felsefeye bağlı olmak, Öcalan’ın esaretten kurtarılması için milli, ahlaki ve insani bir görev olarak mücadele etmek.” ifadeleri kondu.
Tam olarak nasıl kurulduğundan ise; kırmızı bültenle arandığı halde İstanbul seçimleri üzeri TRT’ye çıkarılan PKK elebaşı Osman Öcalan’ın 2013’teki şu açıklamaları sayesinde haberdar olduk:
“PYD’nin kurulması görevi Murat Karayılan’a verildi. Ancak o bunu yapmayacağını söyleyince, İran’daki PJAK gibi PYD’yi de ben kurdum.”
Temsilcilikler mi? Tabii ilki, Ankara’nın yakın “dostu” Barzani’nin Erbil’inde açıldı. Bunu Avrupa, Almanya Berlin ve Bremen, Belçika, Benelüks, İngiltere, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, İsveç, Norveç ve Rusya izledi.
Bunlar PYD’ninkiler. Bir de sözde “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” nin Almanya, Fransa, İsveç ve İsviçre dahil 7 yerde açtığı temsilcilikler var.
Ankara-PYD İlişkileri
Kısaca Ankara’nın, PYD ile ilişkilerine de bakalım.
“Açılım-saçılım” sürecinde PYD’nin o zamanki başı Salih Müslim Türkiye’de ağırlandı… İmralı’daki teröristbaşıyla “müzakerelerde” PYD’nin durumu da görüşüldü… Süleyman Şah Türbesi’nin “kaçırılması” operasyonunda “koordinasyonun” Salih Müslim’le yapıldığı öne sürüldü.
Bizzat devlet yetkilileri, “PYD ile ÖSO’nun IŞİD’e karşı yaptığı geçici işbirliğini Türkiye’nin sağladığını”; Türkiye’ye geçmiş veya kaçmış olan PYD militanlarının Kobani olayları sırasında “gidip mücadele etmesini” istediklerini ve PYD’nin, Türkiye’den silah talebi olduğunu açıkladı.
Ekim 2014’te Genelkurmay Başkanlığı, PYD için “terör örgütü” ifadesini kullanırken dönemin Başbakan Yardımcısı, “HDP ile PKK aynı mı? Değil. Biri, siyasi, hukuki zeminde faaliyet gösteriyor, birtakım ilişkileri var. Zaman zaman bu ilişkileri biz de eleştiri konusu yaptık ama neticede HDP’lileri muhatap alıyoruz, görüşüyoruz, yasal zeminde faaliyette bulunan bir yapı. PYD ile YPG arasında böyle bir şey var.” dedi.
2015’te de; yıllarca Dışişleri Müsteşarlığı, Bakanlık, BM Daimi Temsilciliği görevinde bulunan, halen de Cumhurbaşkanlığı BM Özel Temsilcisi olan Feridun Sinirlioğlu, “YPG ve PYD’yi ayırmak lâzım… PYD bir parti. Bizdeki HDP gibi. YPG onun silahlı kolu. PYD’nin elinde ise silah yok.” değerlendirmesini yaptı.
Tam o günlerde, eşbaşkan Salih Müslim Moskova’da ağırlanırken PYD’nin burada ofis açması gündemdeydi.
Sinirlioğlu, “Bu, Türkiye için ulusal güvenlik meselesi. Bu konuda esnekliğimiz yok, bunu çok iyi biliyorlar.” derken Ankara’daki önemli bir yetkili, “Rusya, PYD’nin ofis açmasının mümkün olmadığını söylediler.” bilgisini verdi.
Ancak bu sözlerden sadece 2.5 ay sonra; Şubat 2016’da PYD, “Batı Kürdistan Temsilciliği” adıyla Moskova’da ofis açtı… Yani Rum kesiminden yaklaşık 4 ay önce!..
Erdoğan da bu konuyu 1 yıl sonra, Mart 2017’de Putin’le görüşmesinde gündeme getirip, “PYD’nin Moskova’daki faaliyetlerine son verilmesini özellikle beklediklerini” bildirdi.
Neredeyse 6 yıl geçti. Kapanması bir yana, sözde “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” neredeyse Moskova’da temsilcilik açacak noktaya geldi!..
Hasılı Ankara, Sezen Aksu’nun 5 yıl önceki şarkısını -iktidar destekçilerinin tepkisi sayesinde- nasıl şimdi öğrenip “dil koparma” noktasına geldiyse, PYD’nin Rum kesiminde temsilcilik açtığını da 6 yıl sonra bir gazeteciden duyup “bedel ödetme” uyarısında bulunmuş oldu.
Cümleten günaydın!..
Müyesser YILDIZ
22 Ocak 2022