Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli dünkü Grup Toplantısı’nda, iktidarın izlediği dış politikayı “Türkiye’nin dış politikası gerçekçidir, dinamiktir, milli ve ahlâki değerlerle perçinlenmiş halde geniş bir açıya sahiptir. Takip edilen milli siyasetimiz, devlet ve millet yapımıza tamamen mutabık ve müstenittir.” sözleriyle övdü.
Beraberinde Türk dış politikasının esaslarına ilişkin şu tespitlerde bulundu:
“Türk Devleti’nin milli çıkarlarını her mülahazanın üstünde tutmak esastır, önceliklidir. Devletimizin tarihsel çıkarlarından, egemenlik haklarından, milli güvenliğinden taviz verilemez… Dostluk ve müttefiklik ilişkisi karşılıklıdır, yükseldiği alan eşitliktir… Kim bize dost ise tavrımız dostanedir, kim bize düşmanlık yapıyorsa, pozisyonumuz ona müzahir ve muvafık olmalıdır. Bir tarafın devamlı taviz verdiği, devamlı geri adım attığı, devamlı mahkûm olduğu bir diyaloğun ne dostlukla, ne müttefiklikle, ne de komşuluk değerleriyle bağı olacaktır. Yüzümüze gülüp arkamızdan dolap çevirenlerin sakalımızı yolmalarına, bununla da kalmayıp kolumuzu kesme emellerine gözümüzü yumamayız, tahammül edemeyiz, böylesi bir teslimiyete seyirci kalamayız. Çünkü biz bağımsızlığına düşkün büyük bir milletiz.”
Miçotakis’in Gelişi
Malûm, Yunanistan Başbakanı Miçotakis Pazar günü -Başkentimiz Ankara’ya değil İstanbul’a- gelip Erdoğan’la görüşecek.
İktidar medyası iki gün önce belli olan bu ani ziyareti, “Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Başkan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere İstanbul’a geliyor.” şeklinde bir son dakika haberiyle duyurdu.
Her zamanki gibi mazrufla değil zarfla ilgilendiklerinden, bu ani ziyaretinin sebeb-i hikmetini sorgulamak ne kelime, bir kez daha Erdoğan’ın “dünya liderliğini” gösterme fırsatı doğduğundan -İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’dan sonra- Miçotakis’in gelişini de sevinç ve gururla karşıladılar.
Yunanistan’ın Türkiye Politikası
Yunanistan’ın değişmez Türkiye karşıtı politikalarını A’dan Z’ye biliyoruz da; MHP Lideri Bahçeli’nin “dış politikamızın esasları” hakkında dün yaptığı tespitlerinden hareketle, sadece son 2 ayda yaşananları özetleyelim.
– Ege’de gayrıaskeri statüde olduğu halde silahlandırdığı ada sayısı 21’e ulaştı. Bunun üzerine Türkiye, BM’ye iki mektup gönderip, adaların statüsünün ihlâl edildiğini bildirdi. Yunanistan, “Türk yetkililerin Ege adalarının statüsüne ilişkin suçlamalarını tümüyle reddediyoruz.” karşılığını verdi.
– Savunma Bakan Yardımcısı Nicholas Hardalias yine Türkiye’nin dibindeki gayrıaskeri statüdeki adalarda gövde gösterisi yaptı. Ankara, Yunan yöneticilerin hukuka aykırı ve provokatif tutumuna karşı diplomatik kanallardan gerekli girişimlerde bulunulduğunu belirtip, “Üç-beş adayı helikopterle dolaşmak ne siyasi ne askeri bir deha örneğidir… Türkiye hiç kimse için tehdit değildir.” diye tepki gösterdi.
– Milli Savunma Bakanlığı’nın Şubat ayındaki basın bilgilendirme toplantısında, “Yunanistan’ın 2022 yılında askeri, deniz ve hava araçları ile Gayri Askeri Statüdeki Adalar’a yönelik 229 ihlal gerçekleştirdiği” açıklandı.
– Emekli Korgeneral Nikolaos Tamouridis, adeta Yunanistan’ın politikalarının bilançosu niteliğindeki bir yazı kaleme aldı; ancak Montrö’ye sahip çıktıkları için emekli amirallerimiz hakkında dava açan Ankara’dan, bu emekli Yunan generale ses çıkmadı. Tamouridis’un yazdıkları şunlardı:
“Ülkeniz Türkiye’nin derhal yerine getirmesi gerekenler: Ege’de ve Doğu Akdeniz’de her türlü iddia fikrini unutmak, deniz hukuku ve hava sahasına ilişkin uluslararası anlaşmalara saygı göstermek… Karasularımızın 12 deniz miline çıkarılması için uluslararası kabul edilemez savaş sebebini (casus belli) ortadan kaldırmak… Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımak, askerlerinizi Kıbrıs’tan derhal çekmek… Hıristiyan ve Müslüman Yunanlıların barış içinde yaşadığı Trakya’daki sinsi oyunları terk etmek… Patrikhane’nin Ekümenliğini bir an önce tanımak, Ruhban Okulu’nu açmak… Ayasofya’yı Doğu Ortodoks Kilisesi’nin Kutsal Tapınak-sembolü olarak Ekümenik Patrikhane’ye vermek… Soykırımları, ayrıca ulusal, dini ve diğer azınlıkların haklarını tanımak… Ve Polis’te (İstanbul), Ayasofya’da çanlar yeniden çalacak.”
Şunlar da oldu:
Başbakan Miçotakis, Münih Güvenlik Konferansı kapsamında 20 Şubat’ta görüştüğü ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e, “Doğu Akdeniz’deki provokasyonu arttırdığı” iddiasıyla Türkiye’yi şikâyet etti.
Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ise Ukrayna’daki savaş fırsatından (!) istifade, “Dünya kamuoyu uluslararası hukuka saygı ve sınırların dokunulmazlığı konusunda son derece bilinçliyken, Türkiye’nin Ukrayna’daki durumu fırsatçı bir şekilde kullanmaya çalışması sadece zararlı olacaktır.” iddiasında bulundu. Dışişleri Bakanı’mız Mevlüt Çavuşoğlu, “Tüm dünya Ukrayna’da meydana gelen trajediye odaklanırken, Nikos Dendias kendi kişisel uğraşına odaklanmış durumda: Her koşulda Türkiye’yi karalamak. Böylesi bir saçmalık konusunda çok fazla adanmışlık ve çaba ortaya konuluyor. Çok üzücü.” ifadeleriyle tepki gösterdi.
Son olarak;
Medyamız Miçotakis’in gelmesini heyecanla beklerken Yunan medyası, Lavrion Kampı’ndan skandal görüntülerle, burasının nasıl PKK’nın eğitim üssü olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Geliş Sebebi Erdoğan Değil Patrikhane
Geçtiğimiz günlerde Ukrayna savaşıyla birlikte Ortodoks dünyasında İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi merkezli hareketlenmeye dikkat çektik. Onun öncesinde, geçmişte de Patrik Bartholomeos’un hangi devlet yetkilileri tarafından adeta bir “devlet başkanı” gibi ziyaret edildiğini veya arandığını çokça yazdık.
Son olarak geçen Pazar Yunanistan eski Başbakanı ve ana muhalefet partisi Lideri Çipras Patrikhane’deydi. Buradaki ayine katıldıktan sonra “Ekümenik Patrik Bartholomeos’la özel bir görüşme” yaptığı bildirildi.
Şimdi Miçotakis’in, medyamızın “Erdoğan’la görüşmeye geliyor” diye duyurduğu ziyaretine geçelim.
Yunanistan Hükümet Sözcüsü Yannis İkonomu şu açıklamaları yaptı:
“Başbakan Miçotakis, 13 Mart’ta Ekümenik Patrikhane’nin Ortodoks Sunday (Ortodoksluk Pazarı, Ortodoksluk bayramı)’nı kutlamak için İstanbul’da olacak ve Ekümenik Patrik Sayın Bartholomeos’la buluşacak. Başbakan ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la, onun daveti üzerine öğle yemeği yiyecek. Başbakan, Türkiye Cumhurbaşkanı ile görüşmeye her zaman açık olduğunu belirtti, özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgâlinin yarattığı yeni koşullar altında. İstanbul ziyareti münasebetiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yemek daveti alan Başbakan bu daveti kabul etti. Başbakan, Türkiye Cumhurbaşkanı ile olan görüşmesine olumlu bir ruh haliyle, söyleme değil öze odaklanarak, yanılsamalar ve elbette Yunanistan’ın -uluslararası hukuka dayanan- sabit ve açıkça formüle edilmiş tezlerinden farklılıklar olmadan katılacak.”
Özetlersek; Miçotakis’in geliş sebebi Erdoğan’la görüşmek değil, “Ekümenik Patrikhane” dedikleri ve Lozan’a göre bir Türk kurumu olan Fener Rum Patrikhanesi’ndeki ayinmiş… Sözkonusu ziyaret vesilesiyle de Erdoğan yemek davetinde bulunmuş ve Patrik Bartholomeos’tan sonra Erdoğan’la buluşmayı lütfedip kabul etmiş… Ve görüşmede, “Yunan tezlerini” savunmaya devam edecekmiş…
Birincisi; şu tablo, MHP Lideri Bahçeli’nin dün tarif ettiği “Türk dış politikasına” uyuyor mu?
İkincisi; yine MHP Lideri Bahçeli, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott’la kentteki kar krizi sırasında balıkçı lokantasında buluşması üzerine, “Söz konusu görüşmeden Dışişleri Bakanlığı bilgilendirilmiş midir? Balık masasındaki konuşmalar tutanak altına alınmış mıdır?” diye gayet haklı bir soru sormuştu.
Şimdi de biz soralım:
Özellikle Amerikalı yetkilerle görüşmelerinin bazı bölümlerini -ABD Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl yayımladığı- “Dini Özgürlükler Raporu” sayesinde öğrenebildiğimiz, bir Türk vatandaşı olan Patrik Bartholomeos acaba bugüne kadar buluştuğu tüm yabancı devlet yetkilileriyle neler konuştuğu konusunda, bağlı olduğu Fatih Kaymakamlığı’nı veya İçişleri Bakanlığı’nı bilgilendirip bunları tutanak altına aldırmış mıdır?
Değilse, en azından bundan sonrası için Miçotakis’le buluşmasının başlangıç sayılıp, kendilerinden “neler görüştüklerine” ilişkin bilgi istenmesi düşünülüyor mu?!
Müyesser YILDIZ
9 Mart 2022