İçeriğe geç

NATO’ya Rest… Olmayacak Duaya “Amin”!..

Erdoğan, geçen Cuma namazı çıkışında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine dair “Olumlu bakmamız mümkün değil.” deyince epey umutlanıp, “Bu sefer, haydi inşallah!..” temennisinde bulunmuştum.

Ancak Sözcüsü İbrahim Kalın, Erdoğan’ın sözlerinin üzerinden daha 24 saat geçmeden hevesimi kursağımda bırakan şu açıklamayı yaptı:

Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması konusunda kapıyı kapatmadı, İskandinav ülkelerindeki terörist faaliyetlerine ilişkin kısıtlama istiyor.”

Neyse ki, dün akşam Erdoğan, hem Sözcüsünü hem Dışişleri Bakanı’nı yalanlama pahasına, Her iki ülkenin de terör örgütlerine karşı açık, net bir tavrı söz konusu değil… Teslim etmeleri gereken teröristleri teslim etmeyeceklerine yönelik açıklamaları var. Velev ki teslim et, bir delikten iki kez Müslüman sokulmaz… Pazartesi günü Türkiye’ye geleceklermiş. Bizi ikna etmeye mi gelecekler? Kusura bakmasınlar, yorulmasınlar. Her şeyden önce Türkiye’ye yaptırım uygulayanların bu süreç içerisinde bir güvenlik örgütü olan NATO’ya girmelerine biz ‘evet’ demeyiz.” resti çekti de umutlarım tazelendi!..

Milli İrade Ne İstiyor?

Aşağıdan yukarıdan bu filmin sonu da şimdiden belli; ama ilerisi için şunların kayıt altına alınması gerekiyor:

Hafta sonu Berlin’de yapılan NATO Dışişleri Bakanları gayrıresmi toplantısında Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin şartlarını sıraladı. Özetlersek; terör örgütlerine desteğin kesilmesi, Türkiye’ye uygulanan ambargoların kaldırılması istendi.

Özellikle İsveç’in terör örgütleriyle muhabbetini belgeleri ve fotoğraflarıyla önlerine koyan Çavuşoğlu’nun şu sözleri önemliydi:

Bu sebeple Türk halkının büyük bir kesimi, bu ülkelerin üyeliklerine karşıTürk Milleti’nin ikna edilmesi gerektiğini söyledikHalkımızdan bağımsız siyaset izlememiz mümkün değil.”

Çavuşoğlu, başka neler söyledi? Örneğin şunları:

Bu bir tehdit değil, pazarlık da değil, popülizm de değil. Açıkça iki aday olmak isteyen ülkenin teröre verdikleri destekle ilgili somut tespitlerimizdir… Dün biz bu konuda toplantı yaparken bile İsveç’in başkentinde terör örgütünün mensupları toplantılar yapıyordu.”

Bu konuda Türkiye’nin endişesi nasıl giderilecek? Öyle sözle veya ‘Bakarız.’, ‘Ederiz.’ gibi olmaz. Diyelim ki üye oldular, tekrar eski politikalarına dönüp dönmeyeceklerine dair garanti var mı?.. Burada kesin güvenlik garantilerinin olması lâzım… Bu garantiler sadece Finlandiya ve İsveç için değil, diğer ülkeler için de geçerli.”

Tüm bunlardan sonra da, Türkiye’nin, NATO’nun açık kapı politikasını eskiden beri desteklediğini vurguladı, iyi mi?

ABD’li Bakanla “Özel Konuşma” Ne?

Muhataplarımız ve müttefiklerimizin tavırlarını da özetleyelim.

İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde, AB gibi, PKK’nın terör örgütü olduğuna inandıklarını belirttikten sonra, Kuzey Suriye’deki oluşum için aynı şeyi düşünmüyoruz, birçok NATO ülkesi de düşünmüyor. ABD ve diğer NATO ülkeleri gibi biz de Kuzey Suriye’deki Kürt örgütleri ile görüştük.” dedi. Ardından, NATO’nun önemli ülkeleri bizim arkamızda. Bizimle ve o ülkelerle iyi geçinmek, Türkiye’nin çıkarına olur.” tehdidini savurdu.

Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, Türkiye bazen zor bir ülke olabiliyor. Türkiye’nin pes edeceğinden kendimden emin olduğum kadar eminim.” iddiasında bulundu.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya dahil edilmesinde gecikme olmaması gerektiğini bildirdi.

Berlin’deki toplantıda Çavuşoğlu’yla görüşen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bir fikir birliğine varılacağından emin olduğunu ifade edip, “Dışişleri Bakanı’yla (Mevlüt Çavuşoğlu) ya da NATO oturumlarında yaptığımız özel konuşmayı açığa vurmak istemiyorum; ancak şu kadarını söyleyebilirim: neredeyse her kesimden çok güçlü bir desteğin (İsveç, Finlandiya için) katıldığını duydum.” açıklamasını yaptı.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, Tüm müttefikler, NATO’nun açık kapı politikasını desteklediği için İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine hak kazandığı konusunda hemfikirdir. NATO’ya katılmak Finlandiya, İsveç ve Avrupa için tarihi bir an olacak.” dedi.

1 ay kadar önceydi; İsveç’te yaşanan Kuran-ı Kerim yakma olayları üzerine gazeteciler İsveçli Bakanla görüşüp görüşmeyeceğini sorduğunda Bakan Çavuşoğlu, “Şimdi ben İsveç Bakanı’nı arasam bana bu konuyla ilgili 1 saat hikâye anlatacak.” karşılığını vermişti.

İşte Berlin toplantısı da böyle “hikâye anlatımı” ve sonunda mutlu aile fotoğrafı çekimi ile bitti!..

Türkiye Niye Ciddiye Alınmıyor?

Bakmayın iktidar medyasının; “NATO’da alarm: Erdoğan’ın sözleri tartışılıyor”, “Dünya Türkiye’ye kilitlendi! Nato’da son sözü Ankara söyleyecek” manşetlerine… Ya da çarşaf çarşaf İsveç’in terör dosyalarını yayımlamalarına

Hani, “kuşatmayı yarmış, düşmanlarımıza diz çöktürmüştük”?!.. Gerek Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “müttefiklerimizden” yakınma ifadeleri gerekse bu yayınlarla, bizatihi kendi iddialarını çürütmüş olmuyorlar mı?

Bırakın “diz çökmeyi”, artık Ankara’yı ciddiye bile almadıkları ortada. Peki niye böyle?

– Bush’tan Obama’ya, Trump’tan Biden’a devamlı aynı çağrıları yapmışsınız; sizi takmamışlar… Ama peşlerinden koşmaya devam ediyorsunuz…

– NATO’nun PKK’yı resmen terör örgütü sayıp saymadığı meçhûl. YPG/PYD’yi ise kesinlikle terör örgütü olarak kabul etmiyor… Ama, “NATO’ya karşı görevlerinizi eksiksiz yerine getiriyorsunuz”

– Bir vakitler PYD yöneticilerini Türkiye’de ağırlamışsınız… Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış teröristbaşının mektubundan medet ummuş, kardeşini devletin televizyonuna çıkarmışsınız… Şimdi muhataplarınızı, “Niye destek veriyorsunuz?” diye eleştiriyorsunuz…

– Daha birkaç gün önce NATO’nun patronu ABD, Suriye’nin kuzeyindeki terör bölgesine yapılacak yatırımlara muafiyet getireceğini açıklamış, Erdoğan, “Bu yanlışı kabullenmemiz mümkün değil.” derken, Bakan Çavuşoğlu, “İdlib ve Afrin’in de kapsama alınmasını” isteyerek adeta ABD’nin bu kararını meşrulaştırmış… Ve Suriye’deki teröristbaşı Mazlum Abdi ABD’ye şükranlarını sunarken, siz Bakan Çavuşoğlu’nu Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması’nın dışişleri bakanları düzeyindeki ilk toplantısı için New York’a gönderiyorsunuz

Şu tabloya göre; ortada iki ihtimal var. Ya Ankara, bu defa da terör örgütleri konusundaki şartında kararlı değil (kaldı ki, tüm NATO ülkeleri “Vallahi billahi terör örgütlerini desteklemeyeceğiz.” diye imzalı mektup verse, hükmü var mı?) ya da, daha önce yaşanan “NATO krizlerindeki” gibi, perde gerisinde daha başka pazarlıklar sözkonusu.

İş “mutlu sonla” bittikten sonra nasılsa ABD kaynaklarından ya da Reuters’dan öğreniriz; ama iş işten geçmiş olur!..

NATO’yla Mücadele Etmeden SADAT’lar Bitmez

Oysa çok ciddi bir kavşaktayız. Öyle ki, iktidarın “amiral gemisi”nin bir yazarı bile şunları yazdı:

Kendini ‘demokrasinin cephaneliği’ olarak yeniden aktive eden ABD, Finlandiya ve İsveç provokasyonuyla NATO’yu da savaşa dâhil ederek kaosu daha da derinleştirmek istiyor. Biden bu savaşı Rusya yenilene ve yok olana kadar devam ettirmek niyetinde. Ardından hedefte Çin ve Türkiye var.”

1 Mart tezkeresini hatırlayalım. CHP’nin direnişi ve AKP’nin tehlikeyi gören bazı milletvekilleri sayesinde kabul edilmemişti. O tezkere sadece bölgemizi ilgilendiriyordu. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği ise tüm dünyanın güvenliğiyle ilgili.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde Türkiye Bosna Sancak Derneği’ni ziyaretinde, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin felsefesi, dış politika milli olmak zorundadır. Yani dış politikada iktidar-muhalefet yoktur. Dış politikada bütün bir millet olarak beraber olmak zorundayız.” demişti.

Şuraya geleceğiz; acaba CHP’nin, bu iki ülkenin NATO üyeliği konusundaki düşüncesi ne? AKP’nin bu sefer de “kandırılmaması” için neler yapacak?

Yok; hâlâ NATO’yu sadece “savunma gücü” olarak değil, aynı zamanda “demokrasiyi savunan bir kuruluş” olarak görüyorsa diyeceğimiz şudur:

NATO’ya karşı kararlı bir duruş sergilenmedikçe ne bölücü terör biter ne de SADAT’lar!..

Müyesser YILDIZ
17 Mayıs 2022

Kategori:Uncategorized