İçeriğe geç

Terörle Mücadelede “İlkeli” Olmak Bu mudur?!

Irak’ın kuzeyinde bölücü terör örgütü PKK’yla sadece dün yaşanan çatışmada dahi beş şehit verdik. 40 yıldır varlığını sürdüren, sürdürmekle kalmayıp bölgedeki dört ülkeyi bölmek için BOP kapsamında yeni isimler altında piyasaya sürülen terör örgütünün arkasındaki başat güçlerin, ABD ve Rusya’nın yanı sıra Fransa’nın olduğu biliniyor.

Malûm; Türkiye, terör örgütüne yardım ve yataklık ettiği için İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkıyor. Ancak daha önce de vurguladığımız gibi, Ankara ciddi bir inandırıcılık sorunuyla karşı karşıya.

Bunun nedenini sorgulamaya devam edelim.

Erdoğan’ın Adını Koymadığı Ülke

İki gün önce Hızırreis Denizaltısı’nın ilk kaynak töreninde konuşan Erdoğan, Suriye’de binlerce masumu katleden terör elebaşılarının, kırmızı halılar serilerek karşılandığını, Batılı liderler tarafından başkanlık saraylarında ağırlandıklarına hatırlatıp, Bizimle görüşmelerinde sürekli hukuktan, adaletten, demokratik değerlerden dem vuranlar, eli kanlı katilleri baş tacı etmekten utanmadılar. dedi.

Evet, aynen bunlar oldu. Oldu da, acaba Erdoğan’ın adını koymadığı o ülke, İsveç veya Finlandiya’dan önce hem NATO hem AB üyesi olan Fransa değil midir?

Fransa Cumhurbaşkanları, 2015’ten beri Suriye’deki terör örgütü PYD/YPG ile doğrudan görüşüyor da biz sadece Macron döneminde olanları hatırlatalım.

Macron, Mart 2018’de, bizzat Erdoğan’ın ifadesiyle ABD’nin PYD/YPG’ye uydurduğu kılıf isim, çadır örgütü Demokratik Suriye Güçleri (DSG) heyetiyle görüşüp, YPG dahil Kürt yetkililere Suriye’nin kuzeyinde istikrar sağlanması için destek sözü verdik. dedi. Dahası, DSG ile Türkiye arasında arabulucu olabileceklerini söyledi.

Cehenneme Kadar Yolunuz Var”

Bunun üzerine Erdoğan, Macron’a şöyle tepki gösterdi:

Teröristleri Elysee Sarayı’nda ağırlayacak kadar hedeften sapıyorlar. Sonra kalkıyor bana akıl vermeye. O aklı sen kendine sakla… Türkiye olarak biz kendi mücadelemizi, kendi belirlediğimiz strateji doğrultusunda sonuna kadar yürüteceğiz. Bu mücadelede bize destek olan herkese teşekkür ederiz. Karşımıza geçip teröristlerin ağzıyla konuşanlara ise ‘Cehenneme kadar yolunuz var’ diyoruz.”

Erdoğan, YPG’nin kazdığı tünellerin malzemelerinin Suriye’nin kuzeyinde DSG’nin kontrol ettiği bölgede bulunan Fransız Lafarge şirketinin fabrikalarından geldiğini de vurguladı.

Ancak Macron oralı olmadı. 1 yıl sonra bir kez daha SDG heyetini Elysee Sarayı’nda ağırladı. Yine Fransa’nın, SDG’ye desteğinin süreceği güvencesi verdi.

Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı başladığında, Türkiye, Suriye’de oldu bittiye getirip operasyon düzenlerken, aynı zamanda NATO’dan destek bekleyemez.” diyen de Macron’du.

Tüm bunlara rağmen Erdoğan, “NATO ülkeleri YPG’yi terör örgütü kabul etmezse Baltık Planı’nı veto ederiz” restiyle Aralık 2019’da gittiği Londra’daki NATO Zirvesi’nde Almanya ve İngiltere’nin yanı sıra Fransa’yla Suriye konulu dörtlü bir görüşme gerçekleştirdi. Ki, zirve öncesinde Erdoğan, Suriye’den Türkiye’ye yönelik tehditlerive bunlara karşı verilecek cevapları herkes gibi Macron’a da defalarca anlattığını, ancak anlamadığını, çok tecrübesiz olduğunu söylemişti. İşte o görüşmenin ardından Macron şu açıklamayı yaptı:

PKK hususunda bir belirsizlik yok. Fransa, PKK’yi terörist olarak kabul ediyor, kınıyor ve yargılıyor. YPG’lileri tamamen terörist olarak kabul edemeyiz. Erdoğan buna katılmıyor. Bu anlaşmazlık bugün kalkmadı.”

Teröristleri Geçen Yıl da Selamladı

Londra’daki toplantıdan sadece 7 ay sonra, Temmuz 2021′,de SDG heyetini bir kez daha Elysee Sarayı’nda ağırlayan Macron, “özellikle Kürtler’in kontrolündeki kuzeydoğu Suriye bölgesindeki savaşçılarının cesaretini ve yerel halkın DAEŞ’e karşı verdiği mücadelede katlandığı fedakarlıkları” selamlayıp örgüte teşekkür etti. Terör örgütü yöneticileri de Macron’la görüşmenin, Fransa’nın, Kürt özerk yönetiminin uluslararası toplum tarafından tanınmasına verdiği destek üzerinde odaklandığını” bildirdi.

Ankara ne yaptı? Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü aracılığıyla, “tüm çağrılara rağmen, Macron’un PYD mensuplarıyla görüşmesini” kınadı!..

Bu hatırlatmalara şunları da ekleyelim:

Barzani bölgesi eliyle Irak’ın fiilen bölünmesinde Fransa’nın emeği(!) öyle büyük ki, dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın eşi Danielle Mitterand “Kürtlerin anası” olarak anılıyor.

Aynı Fransa, şimdi de ABD’yle birlikte Barzani ve Suriye’nin kuzeyindeki sözde yönetimi birleştirmek, yani “Büyük Kürdistan” projesinde yeni bir mevzi kazanmak için çalışıyor.

Badem Gözlü Macron

Durum bu iken; Erdoğan, geçen ay yapılan seçimlerde Macron’un Le Pen’e karşı kazanması üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:

Aşırı uçların Fransa seçiminde kaybetmiş olması, bence tüm dünyamız için bir kazanımdır. Çünkü ne çekiyorsak, aşırılıklardan çekiyoruz. Hatta ben arkadaşlarla yaptığım görüşmelerde de şunu söylüyordum; ‘Artık biz Macron’u tanıyoruz, biliyoruz. Münasebetlerimiz belli bir noktada. Dolayısıyla Macron’un seçim kazanması Türkiye-Fransa ilişkileri açısından çok daha isabetli olacaktır.’ Temennilerimiz de tuttu… Seçimin hemen öncesinde, NATO toplantısında kendisiyle bir saat kadar özel bir görüşmemiz oldu. O görüşmede de Türkiye-Fransa ilişkilerini bundan sonraki dönemde nasıl planlayacağız, ne gibi adımlar atacağız, bunları konuştuk. Bu seçimde ortaya çıkan neticeyle de aramızdaki ilişkiler inşallah çok daha iyi bir konuma gelecektir.”

Özetle Erdoğan, “Suriye’de binlerce masumu katleden terör elebaşılarını kırmızı halı sererek karşılayan, “sarayında ağırlayan”, “baştacı eden” Macron’un kazanmasını temenni etti ve kazanınca da sevindi!..

Peki yine Erdoğan iki gün önceki Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın ardından ne söyledi? Şunu:

Bizim NATO’nun genişlemesi konusundaki yaklaşımımız bağnazlıktan veya düşmanlıktan değil, terörle mücadele konusundaki ilkeli tutumuzdan kaynaklanıyor.”

Macron örneği, Ankara’nın “terörle mücadele konusundaki ilkeli tutumu” hakkında epey fikir veriyor, değil mi?!

Müyesser YILDIZ
25 Mayıs 2022

Kategori:Uncategorized